Genel seçimlerin son haftasına girdiğimizde yaşanan olaylar çok çirkin, üzücü ve endişe verici.

Demokratik bir ülkede yaşıyorsak ve secimler yapılıyorsa herkes, ama herkes iktidarı, muhalefeti ile ülkenin yer yerinde kendilerini halka anlatmak için elbette miting yapacaklar. U onların en doğal hakları değil mi?

Yoksa kendilerini nasıl anlatıp, vatandaştan oy isteyecekler?

Seçime girecek partilerin, ittifakların yapacakları ya da yaptıkları mitingde nedense tek taraflı bir saldırı yapılıyor. İktidar tarafı rahat. Tüm güçler ellerinde zaten. Yapılan çirkin saldırılar sadece muhaliflere!

Bir kez daha soralım. Neden seçim var ki?

İktidara talip olan muhalifler, ya da yeniden iktidar olmak isteyenler mitingler yapıp kendilerini ifade edemeyeceklerse seçimlerin ne anlamı var?

Şöyle mi diyelim?

Seçimlere katılın, ama sesinizi, soluğunuzu çıkarmayın. Bu iş tatlı bir şekilde bitsin!

İktidar devam etsin öyle mi?

Geçtiğimiz günlerde yaşananlara ve yorumlara bir göz atalım.

Mağdur olanlar, muhalefette olanlar ama olaylara iyi niyetli, uzlaşmacı bir dille yaklaşanlar yine onlar.

İsyan etmek varken, ortamı yumuşatan, halkı sükûnete davet eden yine onlar. Bu davranışı kutlamak gerek.

Erzurum’da İmamoğlu’nun mitinginde çok çirken olaylar yaşandı. Taşlı saldırılarda yaralanan bir çok vatandaşımız var. Masum eylemlerde hak talep eden insan gruplarına acımasızca müdahale eden emniyet güçleri burada nedense kılını bile kıpırdatmıyor!

Eli taşlı gençler polisin yanında rahatça geziyorlar!

Bu olayın ardından iktidar yetkililerinin söylemlerine bakar mısınız?

Bir üst düzey ve yetkili Bakan diyor ki, “Bu eylemi kendileri planladılar!”

Güler misin, ağlar mısın?

Aklımızla alay ediliyor.

İktidarın destekçisi bir siyasetçi diyor ki, “Bunlar 15 Mayıs’ta ya müebbet hapis alırlar, ya da vücutlarına mermi alırlar!”

Bu ne biçim bir dil Yarabbi?

Suç değil mi?

İnsanlar resmin tehdit ediliyor, hatta ölümlü tehdit ediliyorlar. Seçim mi yapacağız. Savaş mı?

İmamoğlu’nun Konya mitingi öncesi insanlar adeta “şeytan taşlamaya çağrılıyor!”

Kim bu şeytan?

Şeytan taşlamak için taşları da hazır etseydiniz bari!

Yine bayan bir bakan hanım diyor ki, “Erzurum hassasiyeti olan bir ilimiz. Kılıçdaroğlu bunu tahmin etmeliydi!” diyor.

Bu nasıl bir mantık çözebilene aşk olsun!

Bir daha soruyorum neden seçim yapıyor o zaman?

Tek bir parti seçime girsin, sandıkta herkes o partiye oyunu versin. Olsun bitsin bu iş!

Kavga döğüş yapmadan, kan akıtmadan seçim yapalım gitsin!

Ne güzel değil mi?

Bir de “kaybetseler de gitmeseler algısı” oluşturulmaya çalışılıyor!

Böyle bir mantık olabilir mi?

Son kez soralım böyle olacaksa neden seçim yapıyoruz?

 

Karizma…

2. Lig’te mücadele eden Kırşehirspor kümede kalmayı çok maçlar öncesi garantiledi. Play-off şansımız da yok. Bu konuya bir daha değinmeyecektim ama şeytan durdurmuyor ve de Ahmet Hocanın açıklaması üzerine tekrar yazmaya karar verdim.

Ahmet Hoca’nın Karacabeyspor maçı öncesi yaptığı açıklama ile çıkardığı kadro çok alakasız ve tezattı. Çünkü Ahmet Hoca, ligte hedefledikleri yere geldiklerini, bundan sonra oynayacakları maçta rotasyona giderek kadroya giremeyen gençlere yer vereceğini söylemişti!

Değişen ne oldu?

Şimdi olayın aslı şu. Ahmet Duman Hoca kalan maçlarda şunu düşünerek kadro kuruyor. Amacı kendi kariyeri ve geleceği!

Kalan maçlar ne kadar iyi sonuçlarla tamamlarsa piyasamı o kadar arttırmış olurum!” düşüncesi hakim”

“Gençlerle oynayıp da kalan maçlarda kötü sonuçlar alıp neden karizmayı çizdireyim?” diye düşünüyor bence…

Kendince haklı olabilir ama bezim derdimiz de Kırşehirsporumuzun geleceği.

Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. Van maçımızı saymazsak Hoca karizmayı çok fena çizdirdi. Van maçı tam bir şans galibiyeti.

Bir kez daha söylüyorum arkadaş kalan şu son iki maçta tamamen gençlerle oyna. 4 ye, 5 ye hiç önemli değil. Zaten tam kadro çıkıyorsun son maçlarda yine 4-5 yiyorsun. Oynat gençleri ne kaybedersin.

İlk önce de tek kendi çocuğumuz olan Şenol’u oynat. Ve gelecek vaat eden gençleri oynat. Bir kere de beni dinle hocam. Ne kaybedersin?