Mutluluk… Herkesin aradığı, kimsenin bulamadığı… Şairin de dediği gibi “Evet hatırladım, küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye, ya mutluluğa. .

Mutluluk…
Herkesin aradığı, kimsenin bulamadığı…
Şairin de dediği gibi “Evet hatırladım, küçük basit şeyler yetiyor kederlenmeye, ya mutluluğa...”
Yetmiyor değil mi? En ufak bir şeye canını sıkan insanoğlu, mutlu olmak için aynı başarıyı gösteremiyor ne yazık ki…
Kime sorsan “Ben bir tek huzur istiyorum, başka bir şey istemiyorum” diyor.
Peki, ne yapıyoruz bunun için?
Neyi aradığımızı mı bilmiyoruz acaba? Gerçi bulduğu neyin farkında olmuş ki insan. Ah insan…
Oysa başkalarını sevmek kadar kendini sevse, başkalarını memnun etmeye çalıştığı kadar kendini memnun etmeye çalışsa…
Göremiyor, hissedemiyor. Aslında ne çok neden var bir tebessüm etmek için.
Hasta mısınız? Hastanelere gidin.
Anneniz mi yok? Kimsesizler yurduna gidin.
İşinizden mi memnun değilsiniz? İş kuyruklarına bakın.
Eşiniz mi yok? Ayrılanlara bakın.
Eviniz mi yok? Sokakta kalanlara bakın.
Çocuğunuz mu yok? Anne babasına eziyet edenlere bakın.
Ayakkabınız mı yok? Ayakları olmayanlara bakın.
Allah her şeyin en iyisini, en hayırlısını veriyor, veriyor da biz göremiyoruz maalesef.
Dillere pelesenk olmuş “Hayırlısı olsun, hayırlısı olsun”...
E o zaman sızlanmayacaksınız, ağlamayacaksınız “Neden olmuyor” diye. Hayırlısını istemiştiniz hani? Neden gönlünüz mutmain olmuyor, neye daha isyan ediyorsunuz?
“Hayırlısı buymuş” deyip susmak gerekirken, yoksunluklarımıza neden ararken kaybettik huzuru da mutluluğu da…
Bir de şu olmazlara meylimiz yok mu, başına ne geldiyse bundan geldi insanoğlunun…
Nerde olmaz var onu ister. Arar da bulur hatta en olmayacağı. Sınırlarını zorlar, ödünler verir, kendini terk eder hatta yarım bırakmamak için başladığı hiçbir şeyi. Ama olmayacak olan yine de olmaz. Elleri böğründe kalakalır. Önce biraz acıtır, sonra koyup gider bu yoksunlukta diğer giden her şey gibi.
Bakın ne güzel anlatıyor Can Yücel abimiz,
“Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam" demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni, senin o'nu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...”
İşte tam da bu…
Ölüp bittiğimiz hiçbir şey çokta bir şey değil aslında!..
İş, para, ev, araba, sevgili…
Bunu bilsek, bunu söylesek gram üzülür müyüz acaba?
Ki bize kim söyledi ki hem de ne istersek olacak diye?
Bakın ne diyor sırrın sahibi, “Yoksa insan her istediğini elde edeceğini mi sanır?” (Necm 24)
Nasıl da haddimizi bildirir bir ayet değil mi?
Gelin mutluluğa, istediğimiz her şeye kavuşunca kavuşacağımız fikrini bir kenara bırakıp, elimizdekilerin kıymetini bilelim.
Olanlara, olmayanlara, hiç olmayacaklara üzülmeyi terk edip yaşayalım hayatımızı en mutlusundan…
Yazımı Kırşehir’in yetiştirdiği gelmiş geçmiş en büyük halk ozanı, türküleriyle bizlere, inancı, aşkı, umudu ve hayatı öğreten, dün vefatının 6. yılında saygıyla andığımız Neşet Ertaş’ın sözleriyle noktalıyorum:
“Darda kaldım diye umutsuz olma, yok iken dünyayı var eden vardır”.
Saygı, özlem ve rahmetle...