Aydınlığın karanlığa sürüklendiği, asırların eseri veya meyvesi olan bir çok kazanım ve değerin heba edildiği, arsızca tüketildiği ve her türden kötülüğün olağanlaştırıldığı bir dönemin kalıcı hale gelmesinin ıstırabı diyebilirsiniz… 
    Özgürleşmenin aşığı birisi olarak konulan bariyerlerin tahkim edildiği bir insanlık geleceğinin karanlık tüneli… Baş döndürücü teknolojik, bilimsel gelişim ve değişimlerin yaşamları kolaylaştırmasına rağmen kötülüleştirmesinin vicdani sorumluluğu… Bunu anlaşılmaz bir ikilem olarak algılayabilirsiniz.
    Çok uzaklara ve örneklere baş vurmaya gerek görmüyorum. Aylarca süren yolculukların birkaç saate indiği, bir tuşla dünyadaki bütün bilgilerin önünüze aktığı ve buna benzer yüzlerce, binlerce örneğini sunacağımız  bir değişimden ve dönüşümden söz ediyoruz.
    Bu değişim ve dönüşüm bizlerin yaşamını kolaylaştırırken, standartlarımızı  adaletli bir şekilde yükseltti mi ?... 
    Şiddet denen o azgın, vahşi,saldırgan, fanatik, ötekileştirici, lanetleyen duygu ve düşüncelerden arındı mı?.. Kimliğimize sıkışıp kalan benlik duygusundan, bizlik duygusuna ve anlayışına taşıyabildi mi?.. Kabile düşüncesinden modern akla evirilebildik mi ?..İnsanın kutsallığı öncelenebildi mi?...
    Sorular çoğaltılabilir, hem de yüzlercesi, binlercesiyle… Amacım karamsar tablolar çizip içinizi karartmak, yaşam şevkinizi kırmak değildir elbette… 
    Bir çıkış arıyorum. Hayranlıkla izlediğim ve çoğunlukla hızını kavramakta, anlamakta zorlandığım bu değişim ve dönüşüme uygun bir yaşamın inşa edilmesinin derdindeyim. Daha yaşanılır bir dünya… Elbette bir çıkış bulunacaktır, Ayrıca; bedelin her gün ağırlaşmasıdır benim derdim.
    Bu denemenin sınırlı sözcükleri, sayfaları içerinde düşüncelerimi paylaşırken amacım; çocuklarımıza, torunlarımıza ve gelecek insanlığa yaşanılır dünyayı emanet olarak bırakmaktır.
    Muktedirler tarafından çivisi çıkarılan dünyanın yaşanılır hale dönüştürülmesi… Zor görülmekle birlikte imkansız değildir.Yeni bir aydınlanmayla girdiğimiz karanlıktan ışığa ulaşabiliriz.Karamsar olmakla birlikte umutsuz değilim.Belki de bizi hep diri tutan, düşünmeye, sorgulamaya, arayışlara sürükleyen küçücükte olsa o umuttur.
    Kötülüklerin zaman aşımı yoktur. Zaman aşımı hukukçuların ürettiği, kötülüklerin üstünü örtmeyi, cezasız bırakmayı amaçlayan bir örtüdür. Bir nevi muktediri korumayı amaçlayan bir kalkandır. Halkların belleğinde zaman aşımı yoktur. Belleklere işleyen ve sonraki nesillere hatıra olarak, miras olarak devir edilen her kötülük yönünü şaşırmayan, belleğini yitirmeyen, dilini unutmayan, kimliğini kaybetmeyen her halkın torunlarınca gün yüzüne çıkarılıyor. 
    Bir hesap takvimi olarak atalarına yapılanlar zaman aşımına uğramadığı şekliyle hatırlatılıyor. Bu nedenle evrensel değerlerin her yerde  ve her şartta herkes için geçerli olduğu bir dünya inşa edildiğinde huzur bulacaktır insanlık. Birilerinin kurban, birilerinin jandarma olduğu bir dünya karmaşadır, kargaşadır, çatışmadır, kavgadır. Huzur uğramaz öyle yerlere ve insanlara…
    İnsanlar arası çeşitliliğin saygı göreceği, her insanın seçtiği diliyle kendisini özgürce ifade ettiği, inancıyla kabul gördüğü, düşmanlıkların ve düşmanlaştırmaların olmadığı, geçmişin saygıyla anıldığı ve benimsediği bir dünya huzuru getirir. Böyle bir dünya; insanlığa refah, huzur getirir. Yaşam sevincini çoğaltır. Yaşamı anlamlı kılar.
    Hakikat sürekli tekrarlanmalı, yinelenmelidir. Hakikat unutulmaya bırakılırsa bayatlamaz, kaybolmaz. Sürekli bir yerlerde usulca, boynu bükük ne olur beni hatırlayın, unutmayın, tekrarlayın diye utangaçça ve biraz da sitem dolu fısıldayarak bakar… Hakikat çağların derinliğinden günümüze uzanan yolculuğunda atlattığı badireler sonrası gülümseyen, ışıldayan ve umutlu olmanın ötesinde gerçeğe dönüştüğünde mahzunluğundan kurtulacak ve sevincini bizimle paylaşacaktır.
    Kurbanların ve cellatların olduğu bir dünyada düşünen insanlar kurbanın yanında olmalıdırlar. (SON)