Şairin vefatının 80. yılı nedeniyle-- Mehmet Akif için özgün bir yazı Daha önce gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de kaleme aldığım, İstiklâl Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy’u bugün de değerlendirmeye çalışacağım.

Şairin vefatının 80.yılı nedeniyle--

Mehmet Akif için özgün bir yazı

Daha önce gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”de kaleme aldığım, İstiklâl Marşı yazarımız Mehmet Akif Ersoy’u bugün de değerlendirmeye çalışacağım.
Yazımın Kırşehir’de öğrencilerimize ve Mehmet Akif Sevenlere ışık tutacağına inanıyorum.
Bilinenleri yinelemek hem bilmezlik, hem de boşuna emektir. Bırakalım onlar okuyanların kafasında kalsın. Biz, yeni yaklaşımlar çağlayalım.
Mehmet Akif’in (1873-1936) resmine bakıyorum.
Güzel Türkiye’mizin dikdörtgenine yerleştirilmiş asil bir portre. Karakalem. Çatılan kaşlar, dengeyi vurguluyor. Bıyıklar kara, sakal ağarmış. Ufukların ötesine ulaşan derin, keskin bakışlar; haysiyetin, namusun, vakarın odaklandığı bir yüz profili. Tarihin derinliklerine sondaj vuran dimağın dışa yansıması. Zekânın,
dengenin ışık hüzmesi. Doğallığın, beşeri duyguların ifratını engelleyen bir kavşak noktası. Doğunun, Islâm’ın, yaratıcı, yenilikçi, inkılâpçı dokusunu, Batı’nın teknoloji ve bilimiyle yoğrulmuş bir karakterin resmi!
Mehmet Akif’in resmine baktığım zaman edebiyatçı olmanın haklı gururunu büyük bir coşkuyla hissediyorum. Millî istiklâl, Milli Misak, millî ruh yaşama azmimi kamçılıyor! Akif, büyük karakter resmiyle bakanlara ders veriyor. Milletin sağduyusunu, milli tarih bilincinin fışkıran artezyenlerini görüyorum. Bu duyguyla
bir kürsüde âlim, savaş meydanlarında, medeniyet yolunda bir nefer, kahraman oluyorum. Büyük şairlerin, büyük devlet adamlarının, büyük yazarların, büyük kurumların ruhuna yaklaşmak bir fani için ne büyük saadet, ya Rabbi! Yokluğun korkusuzluğunu, varlığın cömertliğini, insanları, insanların yürekleriyle yakalamanın sabrını idrak etmek ya Rabbi ne büyük fazilet!
Mehmet Akif’in ruh heykelini yapmak bir heykeltraş için ne büyük hassasiyet. Menfaat hırsım yıkıp teneffüs ettiğimiz yurt havası kadar arı ve duru kalmak, manevi kültür dünyasının hamurunu yoğurmak ve bundan sıcak ekmekler yapmak ne büyük ustalık!
Yıkımın, kırımın, yokluğun, sefaletin yarattığı kaosu Özgürlüğe, zenginliğe döndürmek ne büyük maharet! Sabrın kumaşım dokumak, kilimin örgüsünü yapmak, beşerin ulvileşmesini, ulviyetin Beşerleşmesini yüksek karakterin granitleşmesini, granitin yüksek karakter cevherine dönüşmesini sağlamak Tanrım ne büyük lütuf.
Kayaların yeşermesi, düşüncenin ormanlaşması, direnmenin gücü,
özgürleşen insan ve millet, Mehmet Akif şiirinin özeridir. Orada millet odaklaşır tarihiyle, insanlıkla. Millerin yoğrulan ruhu ulaşılmaz bir zirve olur.
Tanrım göster bana Mehmet Akif’in doğu-batı kültürünün çakıştığı odakları, göster bana çakan şimşekleri. Talan edilmeyen bir dünya, öldürülmeyen insanları, toplumlar! Dağların suladığı ırmakları, ırmakların yaladığı kayaları. Gösterme makberini milletimin bu şair başka şair!
Çanakkale’nin, Ankara’nın, yedi düvelin iyi tanıdığı, bildiği, gördüğü şair. Kalede bayrak, orduları dize getiren kalemi Çukurova’da ufuk, Ağrı’da güvercin Erciyes’te kartal!
O’nun şiirleri ordu, dizeleri kurşun.
Sözcükleri neferdir!
Sevmek de mümkün sevmemekte bir şairi, bir yazarı.
Bir girdabın akışında kaybetme kendini!
Hakikati düşün, fikret!
Bakışım hedeften, hedefini bakışından ayırma!
Sözcüklerle yap bu toprağın kirizmasını
Bu yazıyı ben mi yazdım Tanrım?
Oğuzhan tanığım, Bilge Kağan hasretim.
Anadolu’da kavganın başkentindeyim.
Bin kez Nâmık Kemal, dört bin kez Mustafa Kemal’im!..