Partizan, bir siyasi partiye alabildiğine bağlı, bağlı olduğu parti dışında, o partinin emir ve direktifleri haricinde hiçbir değere itibar etmeyen; âdeta o partiye tapan kişi demektir. Bizde de parti liderleri özellikle iktidar partisi, bütün kuvvetleri elinde tuttuğu için, ileri gelenlerin çıkarı için amansız bir partizan yönetimi uygulama alanına koymuşlardır.

         Kendi partilerine hizmet etmeyen, uşağı olmayan hiç kimseye itibar etmemektedirler. Kamu yönetimine almak için bilimi, bilgiyi, liyakati, fazileti, ahlâkı, adaleti, kamu alanından kovmuşlardır!

         Yirmi üç yıldır ülkemiz maalesef     bir partizanlık zulmü yaşamaktadır. Bu nedenle bilimi, bilgisi, liyakati... üstün olan birçok kişi mağdur edilmektedir.

Adeta "Sen niye bilgilisin, erdemlesin, liyakatlisin...? Bizim bunlara ihtiyacımız yoktur” denilerek üniversiteler, göstermelik bir yapıya büründürüldü.

Hukuk fakültelerine veterinerleri, edebiyat fakültelerine rektörlükleri ilahiyatçıları rektör-dekan yapmaktadırlar.

         Yüzbinlerce öğretmen sınava girmekte, ancak bunlardan en düşük puan alanlar, uydurma sözlü sınavlarla elenmekte, yerlerine daha düşük puan alan cahil cühelalar getirilmektedir. Sözlü sınavlarda parti yönetiminin başının, torunIarının adlarını soranlar bile var.

Gerçekten sözlü sınav değil, sözlü sınav adıyla partizanları belirlemektir asıl amaç. Bu yüzden olacak ki, hakkı yenen bilimi, bilgisi, ilimi, irfanı yeterli olduğu halde işe alınmayan, kamuya alınmayan birçok öğretmen ne acı ki intihar etmektedir. Bunları intihara sürükleyen neden, partizanlığın zulüm ve zulmetidir halbuki, Kur’an ne diyor:  "Zulmetmeyiniz, zulmetmeyiniz, zulmetmeyiniz"

Kur’an nerde, bunlar nerde? Cehaleti üstün tutma sanatı ancak ve ancak, partizanlıkla mümkündür. Milli irade, partizanlığı reddeder. Milli irade, hukuk devletini yüceltir ve yükseltir. Vatandaşlarına eşit-âdil davranmayan bir iktidar, bir yönetim hukuk devletini eşit, tarafsız davranma geleneğini yok eder.

         Polis alıyorlar partizanlıkla, askeri kurumlara eleman alıyorlar partizanlıkla, öğretmen alıyorlar partizanlıkla, hakim, savcı, avukat alıyorlar kamu kurumlarına partizanlıkla! Hani bilim, bilgi, ilim, irfan, fazilet, liyakat hak getire!

Cehalete, zırcahilliğe prim verirseniz, üstün insana ulaşamazsınız. En büyük sermaye, yetişmiş insan gücüdür. Bütün değerleri yaratan güç budur. Bunun içindir ki Hz. Peygamber “İlmimi artırmayan güne lânet olsun!” demektedir.

Bu partizan yöneticilerinin çoğu dindar geçinir ama gerçek din faziletiyle alakaları yoktur. Bunu yapanların tümü din kurallarını tahrip etmektedirler. Kendi uygulamalarındaki boşlukları doldurmak için "siyasal dini icat etmişlerdir. Politikleşen din, din olmaktan çıkar, dini inanç ve kanaatleri kullanan politika da politika olmaktan çıkar. Bu iki vahşete bulaşmamak hakiki dindarların işidir.

         En vahşi partizanlık örneklerini mahalli idareler genel seçimlerinde gördük. Milletvekili olmayan bakanların tümü, parti genel başkanının emir ve talimatıyla belediye başkan adaylarının propagandasını yapmak için sahaya indiler. Ellerine mikrofonu alıp, politika yaptılar. Hâlbuki bunların tümü devlet memurudur. Oysa devlet memurları siyasi parti propagandası yapamazlar. Bir devlet memuru aday olmadan üç ay öncesinden görevinden istifa ediyorsa bunlar da istifa etmeden parti siyasetinin propagandası için sahaya inemezler. Anayasa, DMK buna müsait değildir.

Bakanlar ve devlet memurları istifa etmeden siyasi faaliyette bulunamazlar. Bunlar hakkında ileride mutlaka kovuşturma, soruşturma yapılır. 17 bakan, parti genel başkanı Cumhurbaşkanı açıkça görevlerini kötüye kullanmamışlar mıdır? Cumhurbaşkanı tarafsızlık üzerine yemin etmemiş midir? Yemini çiğnemek suç, Anayasayı ihlal suç değil midir?

Bakıyorsunuz Milli Savunma Bakanı, Genel Kurmay Başkanı, ilin Valisi, Kara Kuvvetleri Komutanı toplanıp bir partinin il binasında ziyarette bulunuyorlar. Yer İl Başkanlığı odası! Bu hem ayıptır, hem de suçtur. "Devlet teamülünü yerle bir etmeye” kimsenin hakkı var mıdır?!

"Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem.

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem! "

Mehmet Akif Ersoy

"Zulmün topu var, güllesi var, kal’ası varsa

Hakkında geri dönmez yüzü, bükülmez kolu vardır'

Tevfik Fikret

Partizanlık zulmü ekenlere bu iki büyük şairin kitaplarını tavsiye ediyorum. Ama onlar okumaz ki!

Bir de atasözü ekliyorum: “Zulüm eken, fırtına biçer!”

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Haksızlık karşısında susan, dilsiz şeytandır" dedi ve kazandı.

Zulme ve zulmete karşı tek başına savaştı, direndi ve kazandı!

Demokrasinin gücü-fikir ve ilmiyle bütün zulümleri yok eder!

Partizanların akıllarından çıkarmayacakları Hz. Ali'nin bir sözü ile bu yazıyı noktalıyoruz: 

"Bin defa mazlum ol, bir defa zalim olma.!”

Hukuk kurallarına herkesten önce devleti yönetenler uymalıdır.