Bir Kırşehirli olup, orada okuyup, orada öğretmen olarak çalıştığımdan dolayı, ilimizin eğitim durumu hakkında az da olsa bilgi sahibi olan birisiyim. Bir memleketin ve ülkenin kalkınmışlığının göstergesi eğitimdir. Eğitim yüzdesi yükseldikçe, yaşam seviyesinin de paralel olarak yükseldiğini toplumbilimciler her platformda anlatırlar. Bu bağlamda Kırşehir’i de, ülke bazında düşünüldüğünde eğitim seviyesi ve kalitesinin çok iyi durumda olduğunu söylemek mümkündü. Ne zaman? 1970 li yıllardan 2000 e kadar diyebiliriz. Bu dönemlerde bizzat Kırşehir’deki eğitim uygulamalarının içindeydim. Ancak sonraki yılları fazla takip edemedim. Ama ülke bazında olan uygulamaları görünce Kırşehir’inde çok farklı olamayacağını düşünüyorum.
Bu belirttiğim otuz yıl içinde yaşayarak gördüğüm gerçekler var. Bu yazımı okuyan, 60-70-80 li yaşta olanlar bilir. Bir Cumhuriyet, bir Gazi, bir Namık Kemal ilkokullarının, bir Kale ortaokulunun, hele hele bir Kırşehir Lisesinin yetiştirdiği öğrencilerin nerelere geldiklerinin tanıklarıdırlar. En üst düzeydeki mesleklerden yüzlerce değerimiz vardır. Küçük bir ölçekle şunu gururla söylemek isterim. Kendi köyümden vali, hâkim, üst rütbeli subay ve daha nice önemli meslek sahipleri yetişmiştir. Kırşehir genelinde nice bürokratlarımız üst düzey görevler yapmışlardır. Ama bu olayların yıllar içinde tersine döndüğünü görmek çok da zor değil.
Türkiye genelinde eğitimde yozlaşma 80 li yıllarda başlamıştır. Nerdeyse her ilçeye bile Anadolu Lisesi, her ile ve birçok ilçeye de üniversite, yüksekokul açma uygulaması kaliteyi iyiden iyiye düşürmüştür. Popülizm amaçlı bu uygulamaların ne planı, ne amacı, ne gerekli altyapı ve ne de eğitim kadrosu vardı. Dolayısıyla kalite düşmüş, gerekli bilgi ve beceriden yoksun bir nesil kucağımıza bırakılmıştır. Hele 2000 li yıllarda nerdeyse orta dereceli okulların yarısının imam hatiplere çevrilmesi de sistemi tamamen çorbaya çevirmiştir.
Anımsıyorum Kırşehir Lisesinden bir dönem, üniversite sınavlarında her sene dereceler alan öğrenciler çıkıyordu. Küçük bir il olmasına karşın, Ankara’yı, İstanbul’u geride bırakır bir seviyede olmasından her Kırşehir’li gurur duymuştur. Öyle değerli öğretmenler gördük, tanıdık ki, bence hepsi birer efsaneydi. Şimdi günümüzde öylesi öğretmen yetiştiren kurumlarımız yok artık. Daha açıkçası üniversitelerin bu konudaki durumları da herkesçe bilinen bir gerçektir
Ülke genelinde Fen Liseleri birer bilim okulları gibiydiler. Bu okullarımız da uygulanan yeni sistemler ve değiştirilen programlar sonucu işlevlerini yitirmişlerdir. Şimdi görüyorum devlet okulları ve Fen Liseleri yerini özel okullara kaptırmış durumdadır. İlimiz okullarını da bu ülke gerçeklerinden soyutlayamayız.
Yeni Cumhuriyetin eğitim atılımları gerçeğini kimse yabana atamaz. Açılan köy enstitüleri başlı başına bir marka özelliği taşır. Tüm yerleşim birimlerine(köy-kasaba-şehir)açılan okullar zaman içinde meyvelerini veriyor, ülke de okur-yazar oranı süratle artıyordu. Kırşehir de bu konuda hatırı sayılır bir konumda idi. 12 Eylül olayından sonra ülke çapında bir okuma yazma seferberliği başlatılmıştı. Bende bir okul müdürüydüm. Dolayısıyla olayın direk içindeydik. O zaman görmüştüm, benim okuluma yedi yaşlı hanım ablalarımız katılmıştı. Bu şu demekti. Kırşehir’de okur-yazar oranı ülke ortalamasının bayağı üzerindeydi. Bir kenarda çok az bir kadınımız bu durumdan mahrum kalmıştı.
Toparlayacak olursak; Kırşehir’de bir dönem çok iyi yerlerde olan eğitim uygulama ve sonuçlarının, Türkiye gerçeklerine paralel olarak duraklama dönemine girmesi normal bir sonuçtur. Devlet okulları, kırk yıl önceki işlevini ve sonuçlarını yitirmiştir. Özel okullar doğal olarak önce para diyor. Kimse bunun aksini iddia edemez. Çünkü on beş yılımı da özel kurumlarda geçirdim. Neler yapıldığını, neler yaşandığının birebir içinde oldum. Şimdi bana “neremiz doğru ki hocam” dediğinizi duyar gibiyim. Tüm okurlara sevgiler yolluyorum.