Her kasımlar beraberinde bir tatlı hüzün getirir. Mevsim sonbahardır, her yer sararmaya başlar. Bu hazan mevsimi, her köşede, her ağaçta yavaş yavaş kendini gösterir. Baharın da, güzün de kendine özgü bir güzelliği vardır. Bunu herkes kabul eder ama kasım ayı geldi mi, hele 10 Kasım gününü her Türk insanı gününü Atatürk ile geçirme güzelliğini yaşar. Sabah 9.05 te sirenlerin çalmasıyla başlayan Atatürk ile yaşamak gün boyu, hafta boyu sürer. Bu gün bir hüzün günü değil, yas günü değil, acı günü değildir. Bu gün büyük Ataya bağlılığın dışavurumudur. Atatürk ile binlerce anı ve anlatılanlar kafamızda tur atar durur.
Görmeyin Anıtkabir’e akını, insanlar sel gibi coşkuyla atasına koşar. Kuyruklar Tandoğan Meydanı ve Bahçeli evlerden başlar. Mozoleye girmek ve bir Fatiha okumak için kuyrukta saatlerce bekler insanlarımız. Anıtkabir meydanı bir panayır yerine döner. Elde Türk bayrakları, üstünde Atatürk tişörtü olan gençler, döşünde gazi madalyası olan dedeler, anneler, nineler orta yaşlılar mozoleye, daha sonra İsmet Paşa’ya akın akın giderler. Ankara’da ikamet ettiğim yıllar içinde bu özel günlerde mutlaka gitmeye çalışmışımdır. Her yıl da ayni heyecanı yaşamışımdır. Bu yıl da kısmet olursa yaşayacağım.
Peki! Bu yağmur çamur demeden akın akın sel gibi akmanın sebebi nedir?
Ülkemizi Sevr ve Mondros ile paramparça edip paylaşan ülkelere karşı verdiği kurtuluş mücadelesini kazanıp Türkiye Cumhuriyeti devletini kurduğundan olabilir mi?
Kurduğu devletin muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için onlarca devrimi hayata geçirmesi ve yüzlerce fabrikalar kurduğu için olabilir mi?
Acaba 4000 kitap okuyup, dokuz adet kitap yazan bir bilim insanı olduğu için olabilir mi?
Hakkında sayılamayacak kadar kitaplar yazıldığı için olabilir mi?
Ömrünün üçte ikisi savaş meydanlarında geçmiş bir kahraman olduğu için olabilir mi?
Kadına, çocuğu çok değer verdiği ve gençliğe son derece güvendiği için olabilir mi?
Sanat, kültür, eğitim ve sosyal alanlarda sayılamayacak kadar çağdaş adımlar attığı için olabilir mi?
Dünyanın birçok ülkesinde adı sokaklara, parklara, meydanlara verildiği için olabilir mi?
Bu olabilir mi soruları o kadar çoğaltılabilir ki yazmakla bitmez. Atatürk anlatmakla bitmez. Onun yaptıkları bu sayfalara sığmaz. Dünya siyasi tarihinde gelmiş geçmiş en büyük asker ve devlet adamı olduğunu tüm dünya kabul etmiş. Sadece içimizde bir kurtçuk gibi gezinen yobazlar hariç. O kurtçuklar da (her şeye rağmen) nasılsa yok olup gidecektir.
Biz 10 Kasımları bu büyük insanın yaptıklarını tekrar anımsamak günü olarak yaşarız. Her 10 Kasımda Anıtkabir’e dualarımızı, minnet duygularımızı taşırız. O gün yine orada yani Atamın huzurunda olacağım.
Neden mi? Hiçbir şeyde alamadığım yurtseverlik duygularımı tekrar yaşamak için Atamın huzurunda olacağım.
Neden mi? 21.yy.lın başlarından itibaren iç ve dış güçlerin ortaklaşa çabalarıyla yok edilmek istenen Cumhuriyet’e sahip çıkmak için orada olacağım.
Neden mi? Gençlerin, yaşlıların, dedelerin al bayraklar içinde, gözleri dolarak meydanı doldurmalarını içim kabararak seyretmek için orada olacağım.
Neden mi? Her türlü ahval ve şerait içinde dahi ilkelerine, devrimlerine, Cumhuriyete sahip çıkmak ve çıkanlarla el ele tutuşmak için orada olacağım.
Ne mutlu bize ki; bugün bu topraklarda özgürce yaşıyoruz. Atamızın emaneti Cumhuriyet sayesinde insan olduğumuzu fark ediyoruz. Kıtlık, yokluk, okulsuzluk, eğitimsizlik, sağlıksızlık bir ülke durumundan bu günlere gelebilen bir başka ülke var mıdır? Bu güzel ülkeyi yarattığı için orada olacağım.
Anıtkabir’e koşan binlerce Cumhuriyet ve Atatürk sevdalılarına artı bir olmak için orada olacağım.
Minnet dualarım için 10 Kasımda anıtkabirde olacağım.