Ülke topyekûn ağır bir pandemi sürecinden geçiyor.
Sağlık koşulları ile beraber, ekonomi, eğitim, turizm derken tüm yaşam alanlarını etkileyen pandemi, doğal olarak toplumda psikolojik travmalarını da büyütüyor.
15 Kasım 2020 akşam saatlerinde; olası covid riskine karşı Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi Araştırma Hastanesi’ne giderek, pandemi servisine başvurdum. Sonuç; negatif çıktı. Şükür. Rabbim bu acımasız hastalığın pençesine düşenlerin yar yardımcısı olsun.
Gördüklerime inanamadım.
Önce, pandemi polikliniğine başvuruyorsunuz. Sizi bir güvenlik karşılıyor. Elinden geleni yaparcasına size yardımcı oluyor. Sonra hemen ardından evrak servisine hasta kayıt başvurusu yapıyorsunuz; evrak kayıt memuru da büyük bir sabır ve incelikle işlemlerinizi yapıyor. Sonra pandemi doktorunuza giderek şikâyetlerinizi aktarıyorsunuz.   
İşte tamda burada, güya pandemi mücadelesi veren hastanenin acımasızlığı içine düşüyorsunuz.
Doktorunuza gidiyorsunuz. Doktora, boğaz ağrınızın olduğunu, halsiz olduğunuzu söylüyorsunuz. Kim bilir; belki faranjitsiniz, belki üst solunum yolu enfeksiyonunuz var. Ve doktor, hiçbir kontrol ve açıklamada bulunmadan sıradan uygulamaları yapıyor; tam kan tahlili, tomografi, sürüntü alımı önerilerine kayıtlara giriyor. Büyük bir acı ve akıl karmaşıklığıyla doktorun odasından ayrılıyorsunuz. Doktor kontrol yapmadı; üşüttüm mü, yoksa pandemimiyim; süreç bitene kadar psikolojiniz adeta yıpranıyor.
Ardından sekreterliğe gidiyorsunuz; tahliller için kayıt bandrollerini almaya. Karşınızda size saygısız ve tahammülsüzce sesini yükselten sekreterliğe onlarca kez sordukları sorulara karşı bilgilerinizi söylüyorsunuz. Yine onlarca kez aynı sorular soruluyor, yıkılmış hasta bedeninizle karşılaştığınız üstelik bir sağlık kuruluşundaki psikolojik saldırılar sizi giderek yıpratıyor. Bir yandan sekreterliğin telefonları bas bas bağırıyor; bürokratik kanallardan gelen emirlerle torpilli hastaların işlemleri telefon ile, öne alınarak, Kırşehir halkı çaresizce yalnız bırakılarak süreç bildiğine işliyor; bitmedi serüven devam ediyor.
Neyse ki; kan vermek üzere girdiğiniz poliklinikte gayet saygılı ve yardımsever bir hemşire teselli çabalarıyla kanınızı alıp, sizi sonraki adımlara yönlendiriyor. Sürüntü alım odasına geçiyorsunuz; yine sakin ve anlayışlı bir başka sağlık personeli sürüntünüzü alıyor ve sizi gönderiyor. Bu süreçte ne yapmak gerekir, sonuçlar ne zaman çıkar, sonuçlar açıklanana kadar hastanede mi beklemeli, yoksa daha sonra mı gelmeliyim? Kimse peşinen soruların cevabını vermiyor, soruyorsunuz cevabı zor alıyorsunuz. Ya da dinleyen yok.
Sonra tomografi bölümüne yolculuk başlıyor. Trajedi ve şaşkınlık tam da burada başlıyor.
Tomografiden sorumlu sağlık personelleri veya doktorlar psikolojik saldırı halinde sizi karşılıyor. Fazlasıyla; “geç”, “çık”,  “kapıyı kapat’’ , ‘’bekle’’ gibi emir kipleriyle dolu cümleleri bağıra bağıra, gecenin sessizliğini yırtarcasına, ayakta zor duran kimi hastaları inlete inlete bekletircesine tüm acımasızlıklarını zorluyorlar.
Aradan 2 saat geçiyor. Sonuçlar hazır. Sadece sürüntü sonucunuzun çıkması için 48 saatiniz var. Covid misiniz daha kesin değil. Doktor başlıyor reçetesini oluşturmaya, bekliyorsunuz. Kesin sonuç olmayan covid reçetenizi de ayrıca oluşturuyor. İlaçların içeriklerine ve niçin yazıldıklarına dair bir açıklama yok. Reçetelerinizi alıp, 5 km. uzaklıkta nöbetçi eczanenize gidiyorsunuz. Eczacı, ilaçlarınızı hazırlıyor, covid olduğunuz kesin değil, size covid için kan sulandırıcı iğnenizi de veriyor diğer ilaçlarla. Ayrıca diğer reçete yazılı esas covid ilacının hastane tarafından verilmesi gerektiğini söylüyor eczacı size. Tekrar ya covid değilseniz, riskin koridorlarına, hastaneye 5 km. daha dönüyorsunuz. Hastane tarafından verilmesi gereken ilaçları alıyorsunuz. Tüm kapsamlarıyla bu tansiyon yükselten sürecin ardından doktora gidiyor ilaçların kullanım sürecinizi soruyorsunuz. Ne yazıldıysa kullanın cevabını alıyorsunuz. Bilhassa kan sulandırıcı iğneyi başta olmak üzere ilaçları kullanıyoruz. Ertesi gün sonuç pozitif çıkarsa eğer hastane tarafından verilen ilacı kullanırız kararını kendimiz yorumluyoruz.
Ertesi gün. Sonuç NEGATİF.
İğneyi boşuna vurunmuşuz. Hastanenin verdiği ilacı iyi ki kullanmamışız. Kaygılarınız başlıyor.
Geriye derin bir hüzün kalıyor.
Bu topluma hem covid, hem Kırşehir Ahi Evran Araştırma Hastanesi bu denli ağır psikolojik acı neden çektiriliyor? 
Hastane de, o denli ağır psikolojik saldırıların karşısında halkın mazlum ve masum duruşları aklınıza geldikçe  çıldırıyorsunuz.
Valilik, başhekimlik ve tüm yerel bürokrasinin vatandaşı yalnızlaştırdığı gözler önüne seriliyor.
“Kırşehir halkı bunları yaşayacak ne günah işledi size!” demeden geçemiyorsunuz.
Bürokraside herkesin kaplan kesildiği düzen böyle mi gidecek?
Cumhurbaşkanı’nın ve Sağlık Bakanı’nın eminim kulaklarını duymayıp gözlerinin görmek dahi istemediği bu psikolojik travmalara ve bürokrasi yönetim psikolojisine dur demek göreviniz. Vatandaşın yanında durmak göreviniz. Her haliyle yıpranan bu halka elinizden gelen sevgi, gayret ve desteği vermek göreviniz. Hak için göreviniz, halk için göreviniz. Çözümünüzü ve iyileştirmenizi temenni ediyorum.