1989-90 sezonu amatör kümede mücadele etti takımımız. Yokluklar demeye dilim varmıyor. Okuyanlara da gınaa geldi. Ama yine yokluklar sardı takımın başını. Tek avantaj bir önceki yıldan kalan Profesyonel oyunculardı. Ayhan, Ali İhsan, Ekrem, Ömer, Sami, Hakan kalmıştı, kısaca takımın iskeleti vardı. Turan Koçak Hocamızın nezaretinde Kırşehir Amatör kümede maçlar oynadık. Mucurgücü de iyi takımdı ve bizi çok zorladı. Hatta Mucur’daki maçta olaylar oldu.
Kırşehir etabı bitmişti artık. Kayseri’de gurup maçları oynayacaktık. Dört takımlık bir gurup, burayı geçersek bir üst guruba gidecek ve burada da birinci olursak tekrar üçüncü lige çıkmış olacaktık. Ama daha ilk gurup aşamasında elendik ve Kırşehir’e döndük.
Bu yılın en sevinilecek olayı üçüncü lige tekrar kabul edilmemiz oldu. O dönem Milletvekilimiz olan Merhum Kazım Çağlayan’ın girişimleri ile Kırşehirspor yeniden üçüncü lige alındı. Şehirde bir bayram havası esti. Profesyonel lige vedamız ve ayrılığımız bir yıl sürdü. Hepimiz çok dersler çıkardık, bir daha böyle durumlara düşmemek için sözler verdik.
Kısacası 89-90 sezonu kötü başlamış, kötü devam etmiş ama Merhum Kazım Çağlayanın gayretleri sonucunda iyi bitmişti bizim için. Kötüyü yazmak hoş olmuyor. O günün emektarlarına kara çalmak gibi oluyor. Kötü geçen sezonda ancak bunlar yazılırdı herhalde…
1990-91 sezonu tekrar profesyonel ligde olacaktık. Merhum Kazım Çağlayan’ın gayretleri sonucunda TBMM de çıkarılan bir yasa ile İl statüsünde olup da profesyonel takımı olmayan illerin üçüncü ligde takımlarının olması sağlandı. Karar yaz aylarında açıklandı. 
Küme düşme sıkıntısını yaşayan Kırşehir’imiz bir daha bu sıkıntıyı yaşamamak adına baştan işi sıkı tutma kararlılığındaydı. Rahmetli Ramazan Türkeş Başkanlığında yeni bir yönetim kurulu oluşturuldu. Meslek Yüksek Okulu Müdürü Erol Seyfeli, Yüksekokul Sekreteri Burhan Güngör ve Mustafa Tekeli gibi isimler de yönetimde yer aldılar. Şehir de tüm imkanlarıyla yönetimin ve takımın arkasında oldu. Çok sevindik, şehrin yeniden takımına sahip çıkmasına ve tekrar profesyonel ligde mücadele edecek olmamıza.
Ağustos ayının başlarında transfer çalışmaları başladı. Amasyaspor’dan Namık transfer edildi. Transfer bedeli 45 milyon liraydı. Başka oyuncular da alınıyor yine önemli sayılabilecek meblağlar ödeniyordu. Alınan oyuncuların çoğunu tanıyorduk en azından karşılıklı oynadığımız oyunculardı. 
Takım neredeyse tamamlanmıştı ama bizi çağırmıyorlardı her nedense, başta; onlar nasılsa bizim çocuklarımız nasılsa anlaşırız diye düşünüyorlardır dedik ama ilk imzaların atılmasının üzerinden neredeyse iki hafta geçmesine rağmen bizi çağırmamışlardı. Neden sonra bizi de çağırdılar. 
Önce (Kaleci) Sinan Abi girdi görüşme odasına, çok sürmedi çıktı, suratı asılmış morali bozulmuştu belli ki. Bir şey soramadım beni çağırdılar. Odada Ramazan Türkeş, Erol Seyfeli, Mustafa Teke ve daha birkaç kişi daha vardı. Uzatmadılar. Erol Seyfeli “Sana yedibuçuk milyon” dedi ve ekledi “İşine geliyorsa imzala” O gün bugün hiç sormadım ama Sinan Abi de o gün böyle bir durumla karşılaşmış, onun için yüzü asık çıkmıştı odadan. 30-40-50 milyonların havada uçuştuğu bir ortamda bize gösterilen yaklaşım hiç hoş değildi. Ama memleket çocuğu olmak böyleydi işte. 
İmzaladık önümüze konulan sözleşmeyi. Bizim için para hiçbir zaman ön planda olmadı. Daha önceki sözleşmelerimizde “Notere git imzayı at” denilmişti bize. Örnek olması açısından yazıyorum. Para hiç önemli değildi bizim için. 1985 yılında profesyonel oldum. Boş mukaveleye imza attım sonradan yazılan rakamın iki buçuk milyon olduğunu öğrendim, o sözleşmeden aldığım para ikiyüz elli bin TL. Para nedir ki; giydiğimiz forma ve ahi stadına çıktığımız her maçta yaşadığımız gurur bize fazlasıyla yetiyordu.
Terme kampı ile başladık sezona, Kulakları çınlasın Sedat Boğaz hocamız ve Rahmetli (Büyük) Yaşar Babuz da yardımcı hocamızdı. 30-40-45 milyon verilmiş oyuncular kampın ilk günlerinde ön plandaydı. İlgi, sevgi onlar üzerindeydi. Biz de memleket çocuğu üç on paraya mal olmuş önemsiz oyunculardık. Allah yardım etti verimli bir kamp dönemi geçirdik, 30-40-45 milyonluk oyunculardan formayı da aldık, hazırlık maçlarında oynadığımız futbol ve attığımız goller sonrasında takımdaki yerimizi de garantiledik. Artık ligin başlamasına iki hafta kalmıştı. Son hazırlık maçımızı Ankara Aydınlıkevler ile oynadık. O maçta da Allah yardım etti üç gol attım. Allah mazlum kullarına yardım ediyor. Maç bitimi ile birlikte Başkan ve birkaç yönetici yanıma geldi. Beni arabaya bindirip Çiğdem Gazetesine götürdüler. Başkan beşyüzbin lire verdi. Üzerimde bu kadar var dedi. Pazartesi günü üç milyon daha verelim Mustafa’ya, mukavele şartlarını da düzeltelim dedi. Çok değil bir ay önce “İşine gelirse” dedikleri aklıma geldi…
Unutmadan, pazartesi üç milyonu vermediler, mukavele şartlarını da değiştirmediler.
Çok çalkantılı geçti o sezon. Birkaç hoca değiştik. Yönetim değişti. Ramazan Türkeş ayrıldı, Bekir Kılıç başkan oldu. Sonraki iki sezon başkanlığa devam etti. Sevinçle ve umutla başladığımız bir sezon güçlükle ligde kaldığımız bir sezon olarak tamamlandı.
Son söz; İnsan kendinden olan, kendisinin olana sahip çıkmalı ve adaleti tecelli ettirmeli. Yoksa emekler de paralar da heba oluyo