Masayı değiştiriyoruz, masa örtüsünü değiştiriyoruz, tabakları yeniliyor, çatalı kaşığı yeniden alıyoruz, hatta masayı çiçeklerle, mumlarla süslüyoruz ama ne yaparsak yapalım yemeğimizi yediremiyoruz. Çünkü mutfak kötü, yemeklik malzemeler yetersiz, daha da önemlisi aşçı beceriksiz! Aşçıyı değiştiriyoruz yine olmuyor, malzeme kıt! Mutfak boş! Biz ne kadar süslesek te yemek kötü. Yenmiyor!

Hayat dersi gibi cümleler. Mevcut sorunlar kullandığımız yöntemlerle çözülmüyor. Sorun çözmeye dair davranışlarımızı mı değiştirmeliyiz?

Galiba öyle! Masayı yenilemek, aşçıyı değiştirmek çözüm olmuyor. Acaba mutfağı yenilemeli, malzemeleri mi değiştirmeliyiz?

Ben kendimi bildim bileli Kırşehirspor camiasının içindeyim. Yıllarca o formayı giyme şerefine de nail oldum. Gördüklerim hep aynı. Sezon başı bir hoca bulunur, yönetim ve hoca en az onbeş oyuncu transfer eder, birkaç hafta sonra hoca gönderilir, devre arası yeni transferler, bütçeyi aşan harcamalar, sürekli borçlanan kulüp ve küme düşmeler! Sonra isim değişikliği borçsuz kulüple yola devam, yine aynı sarmal, yine amatör kümeye giden devasa borçlu kulüpler.

Bir Kırşehirspor’lu olarak belediyenin katkılarına müteşekkirim. Sayın Yaşar Bahçeci’nin başlattığı ve Sayın Selahattin Ekicioğlu’nun devam ettirdiği anlayışla yönetilen ve tüm giderleri belediye tarafından finanse edilen takımımız, borcu olmayan örnek kulüplerden birisi, ama böylesi uçuk harcamaların ve masrafın olduğu ortamda belediye desteği ne kadar sürecek o da muamma.

Kulüp Başkanımız Çağatay Torun ile Murat Tekdoğan’ı yakinen tanıyorum. Diğer yöneticileri için de aynı şeyler söyleniyor. Hepside seçkin, dürüst ve namuslu ticaret adamları. Kısaca Kırşehirspor’un varlıkları emin ellerde. Buna hiç şüphe yok. Ama eksikliklerimizi de söylemek görevimizdir diye düşünüyorum.

Hadi Belediye takımı sırtlamış taşıyor diyelim. Bu şehir Kupa Maçında Süper Lig Takımıyla eşleşmiş. Maç ulusal bir TV kanalından yayınlanıyor. Tüm Türkiye maçı seyredebilecek durumda. Bizim takım sahaya formasında reklam olmadan çıkıyor. Yazık! Bir reklam da mı veren olmadı diye düşünüyor insan.

Alanyaspor’da genel kurul delegesiyim. Alanyaspor’un da borcu yok. Onca gelire ve belki de Süper Ligde en az para harcayan kulüp olmasına rağmen kulüp devasa masraflara dayanamayacak hale geldi. Kasımda olağanüstü genel kurul yapıldı ve yönetim borçlanma yetkisi aldı. Şüphesiz gelirleri yetki aldığı borçlanma limitini rahatlıkla öder ama futbol bir çıkmazın içinde ve her gün daha da kötüye gidiyor. Alanya’nın rahat olma sebebi şüphesiz oyuncuları.

Geçen yıl 7 oyuncu profesyonel yapıldı ve bunların 5 tanesi ilk onbirde oynuyor. Harcamaların döviz ile gelirlerin de lira ile olduğu bir ortamda ancak bu şekilde ayakta durulabiliyor.

Ben her ne kadar bilmesem de ticaretin kuralı; malını aldığın fiyattan fazlaya satarsan kâr edersin, aldığın fiyata satarsan başa baş olur, aldığın fiyatın altına satarsan zarardasın demekmiş. Biz onmilyonlarca lira harcayıp aldığımız oyuncularımızın hangisini satabildik?

Kârdamıyız? Başabaş mıyız? Zarardamıyız? Kardaysak yadabaşa başsak sorun yok. Eğer zarardaysak bunca harcamaya bu şehir, bu belediye ne kadar dayanabilecek? Yoksa yıllardan beri başımıza gelenler tekerrür mü edecek?

Şartlar zaten çok ağır, giderek daha da ağırlaşıyor. Galiba bizim bir an önce mutfağımızı yenilememiz, malzemelerimizi değiştirmemiz ve yerli ve milli bir aşçı bulmamız gerekiyor. Yoksa yemeklerimiz yenmiyor. İşletme zararda ve yakın zamanda dükkânı kapatacağız.