Ülkemizi yönetenlerin gündemi farklı, siyasilerin gündemi farklı, fakir-fukaranın gündemi farklı, öğrencilerin, velilerin gündemi farklı… Yani gündem farklılığı herkese göre değişiyor… Bakıyoruz ülkemizi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gündemine, ülkemizin hemen yanı başında yaşanan savaş, terör olayları var. Ana muhalefetin eleştirilerine yanıt var… Ana muhalefetin gündemi daha da farklı… Onlar hükümetin içte ve dıştaki yanlışlarını eleştiriyor.
Ülkemizi yönetenlerin gündemi farklı, siyasilerin gündemi farklı, fakir-fukaranın gündemi farklı, öğrencilerin, velilerin gündemi farklı…Yani gündem farklılığı herkese göre değişiyor…
Bakıyoruz ülkemizi yöneten Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gündemine, ülkemizin hemen yanı başında yaşanan savaş, terör olayları var. Ana muhalefetin eleştirilerine yanıt var…
Ana muhalefetin gündemi daha da farklı… Onlar hükümetin içte ve dıştaki yanlışlarını eleştiriyor.
Yani gündem herkese göre değişik… Kişilere, toplumlara, coğrafyalara göre değişiyor.
Ne de olsa bizde gündem oluşturmak çok…
Şu anda ülkemizle sözde müttefik olan Amerika Birleşik Devletleri arasında yaşanan vize ve ABD’nin terör örgütü YPG’ye verdiği silâh desteği…
İktidar ve muhalefetin Atatürk’e sarılmaları… Birbirlerini yerden yere vurmaları…
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin seçim barajının düşürülmesi yönündeki açıklamaları ve tartışmaları…
Yine MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'den grup toplantısındaki "Partimiz AK Parti ile Cumhurbaşkanlığı Hükümet etme sistemini 2019'da tam manası ile tesis etme maksadıyla sonuna kadar birlikte mücadelesini sürdürecektir" sözleri…
Cam filmine yasak getirilip, ardından gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanımızın devreye girip sorunun çözümlenme yoluna girmesi…
Irak ve Suriye’de yaşanan gelişmeler de gündemin ilk sıralarında yer buluyor.
Döviz ve altındaki yükseliş, akaryakıta gelen ardı ardına zamlar, insanların alım gücünün iyiden iyiye düşmesi, işsizliğin ve ekonomik sıkıntının altında insanların ezilmesi siyasetçilerin gündeminde yok gibi!..
Siyasette ise yeni kurulan Meral Akşener’in kurduğu İYİ Parti var. MHP Genel Başkanı’nın ve bu partinin temsilcileri Akşener’i ve partisini eleştire dursun, bu parti ülkede hızla teşkilatlarını kurmaya başladı. İşte bu çerçevede Kırşehir’de herkesin sevdiği, saygı duyduğu Müfit Göçen kurucu il başkanı olarak atandı.
Müfit Göçen’e bu görev verilince, babası olan Kırşehir eski Belediye Başkanı rahmetli Hakkı Göçen’in 1980 askeri darbesinin ardından Kırşehir’de Anavatan Partisi’ni kurduğu günleri hatırladım. Anavatan Partisi kuruldu ve ilk seçimde iktidar oldu. Tabi Hakkı Göçen de Kırşehir Belediye Başkanı seçildi.
Müfit Göçen mütevazi bir insan. Herkesin sevgi ve saygı duyduğu bir kişi. Kendi işinde başarılı olmuş bir kişi. Umarız bu görevde de başarılı olur.
İşte bugünlerde öğrencilerin ve velilerin ilk gündemi TEOG’un yerine konulan yeni sistem.
Milli Eğitim Bakanı “Eğitim Bölgesi ve Sınavsız Mahalli Yerleştirme Sistemi” adı altında yeni bir sisteme geçiş yapıldığını açıkladı. Yeni sistemde öğrencilerin yüzde 90 ‘ı adresine en yakın olan 5 okulu tercih edecek ve bunlardan birine yerleşecektir. Böylece ortaöğretim çağındaki 1 milyon 200 bin öğrenciden 1 milyon 80 bini bu şekilde bir ortaöğretim kurumuna yerleştirilecek. Bu sistemin faydaları olduğu gibi pek çok zararının olacağı tartışmaları sürüp gidiyor. Ben eğitimci olmadığım için bu konuda fazla yorum yapmayacağım.
Ama dedim ya gündemin en önemli maddelerinden birisi de yeni eğitim sistemi.
Dedim ya herkesin gündemi kendine göre…
Bir öğrenci için sınav, bir iş adamı için yatırım kararı, bir politikacı için seçim, bir asker için savaş, bir genç kız ve erkek için evlilik ya da bir kadın için doğum, bir futbolcu için maç, bir gazeteci için haber, bir esnaf için günü kurtarma adına iş. Fakülte bitirip öğretmen olmak isteyenler için atama olabilir.
Gazeteciliğin diğer mesleklerden farkı, herkesin ve her kesimin özel gündeminin, gazetecinin gündemi de olmasıdır.
Kendi özel gündemlerine dayalı olarak yaşayan insanlar, akıllarına geldikçe diğer insanların gündemlerine de uzanırlar. Genel gündemi haberleştiren, yorumlayan gazetecilere ya kızarlar ya da destek verirler.
Bizim mesleğin en büyük zorluğu ve biz gazetecilere yüklenen sorumluluk, herkesin gündeminin aynı zamanda bizim de gündemimiz olmasından kaynaklanmasıdır.
Bu zorluğu aşmanın ve sorumluluğun gereğini yerine getirmenin yolu ise, araştırmak, bilgili olmak, olabildiğince objektif davranmak, ön yargılardan ve klişelerden arınmak gibi öğelere özen gösterilerek bulunabilir.
Ama ne gezer!
Alıştı herkes oturduğu yerde gazetecilik yapıyor. Kopya yapıştırla kendini gazeteci sanıyor!
Eline tutuşturulan her kağıda belge, gönderilen her e-maile haber diyor!
Bu haberlerle de kendini gündemde tutuyor, ya da tuttuğunu sanıyor!
Kırşehir’de ülke gündemini boşverin, şehrimizin, ilimizin gündemine bir bakalım ne var, ne yok!
Şöyle çarşıya, pazara bir çıkın, yol ve kaldırımlarında yürüyün, tabi yürüyebilirseniz. Herkes herkesi eleştiriyor, tepki gösteriyor. Ama iş icraata gelince tıs ses yok!
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar!” misali herkes gerçekleri söylemekten korkuyor. Çünkü ne olur, ne olmaz diye düşünüyor!
Nasıl buralara geldik, insanlar neden böyle oldu anlamakta güçlük çekiyor insan…
Besleme, korkak, çekingen, her şeyi kabul etmiş, sinmiş bir ülke nereye gider bilemiyorum.
“Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” mantığı ile herkes günlerini gün ediyor, kendisi varlıklı ve zenginse boş verin fakiri, fukarayı, işsizi. Ne de olsa benden sonrası tufan…
Eh dünya bu hale geldi!
Dünyanın iklimlerini, dengelerini bozan biz insanlar tümden bozulduk, iyiden iyiye bozulmaya devam ediyoruz.
Kırşehir’de geçen çocukluk ve gençlik yıllarımı hatırlıyor ve özlem duyuyorum.
Yokluk vardı, sıkıntı vardı, ama huzur ve mutluluk vardı. Arkadaşlık, dostluk vardı, aile bağları güçlüydü. Şimdi insanların refah seviyesi yükselse de, lüks konutlarda yaşayıp, lüks otomobillere binse de, her şeyin en güzelini yiyip içip, giyse de hiçbir şeyin tadı tuzu, kıymeti yok. Eski günleri herkes arar oldu ne yazık ki?
İnsanlar dünyayı, mevsimleri bozduğu gibi her şeyi bozdu, darmadağın etti. Şimdi herkes dövsün dizlerini getirebilirlerse o eski güzel günleri…
Şu dünyanın yalan olduğuna gerçekten inanabilsek, hiç bir derdimiz kalmayacak.
Ah yalan dünya!
Hepsi bu kadar...
Yalan dünyada yaşıyoruz. Kırmaya, incitmeye, büyüklenmeye, böbürlenmeye gerek yok. Tabi bunu idrak edip, anlayabilsek!
***
Biraz da gülelim!
Faks geliyor!
Bir Türk, bir Amerikalı ve bir alman birlikte saunaya gitmişler. Bellerinde birer havlu saunada oturmuşlar ter atarlarken, bip bip bip diye ses duyulmuş. Amerikalı, sağ eliyle sol koluna dokunup,
- "Çağrı cihazım çaldı. Derimin altında elektronik devre var da..." demiş. Aradan biraz zaman geçmiş, bu sefer bir cep telefonu çalmaya başlamış. Bunun üzerine alman, sol avuç içini kulağına götürmüş ve konuşmaya başlamış. Görüşmesi bitince, Türk'e ve Amerikalıya dönüp,
- "Avucumun içinde cep telefonu devresi var da..." demiş teknolojik olarak geri kalmayı gururuna yediremeyen Türk,
- "Bana bir dakika izin verin" demiş ve dışarı çıkmış. Birkaç dakika sonra döndüğünde poposunun arasına sıkışmış tuvalet kağıdı sarkıyormuş. Amerikalı ve Alman'ın kendisine garip garip baktığını görünce,
- "Faks geliyor da!.."
***
Sevdiğim bir söz
"İnsanları tanışırken değil, tartışırken tanırsınız. Çünkü öfke saklanan kişiliği ortaya çıkarır." Atakan Gülgar