Son yıllarda mevsimler bozuldu, tıpkı insanların bozulduğu gibi.
Çevre illerimize 10-15 santim kar yağıyor, Kırşehir’e nedense yağmıyor. Biz de oralardan gelen kuru soğuğu yaşıyoruz.
Eskiden, yani benim çocukluk yıllarım olan, 1960-1970’li yıllarda yarım metre kar yağardı Kırşehir’e…
Öyle bugünkü gibi 3-5 santim kar yağınca okullar tatil edilmezdi. Lastik çizmeleri giyer, okulun yolunu tutardık. Şimdi öyle karlar yağmıyor Kırşehir’e ne yazık ki…
İşte geçen hafta da şöyle bir tozuttu, otomobillerin üzeri beyaza büründü, sabaha bir şey kalmadı. Allahtan çok soğuk günler yaşamıyoruz. Bugünlerde yağmur yağıyor, yollar buzlanmıyor.
Tabi ben buzlu yollarda yürümekten korkuyorum. İki yıl önce kolu kırdık, ameliyattı, şuydu, buydu derken büyük sıkıntı yaşadım. Çok şükür Kırşehirli değerli hemşehrim Prof. Dr. Yıldırım Türk’ün başarılı bir ameliyatı ile yeniden sağlığıma kavuştum. Allah göstermesin kayıp düşmek, kolumuzu, kanadımızı, bacağımızı kırar mırar, sürünmeye devam ederiz.
Buradan bütün hemşehrilerimize önerim olacak. Karlı ve buzlu yollarda, kaldırımlarda aman ha dikkatli yürüyün, önünüze, arkanıza iyi bakın bir yerlerinizi kırıp perişan olmayın.
Neyse kardan başladık, nerelere geldik.
Tabi gündem ülkemizde olduğu gibi Kırşehir’de de seçim. Seçimle yatıp seçimle kalkıyoruz. Ama inanın artık Kırşehir’de insanların gündemi seçimi değil, geçim.
Yaklaşık 100 gün sonra yine sandık başına gideceğiz.
Kırşehir’de bakıyoruz seçim var mı, yok mu bazen kendi kendimize soruyoruz.
Seçim yokmuş gibi geliyor insana.
Nerede o eski seçimler?
Nerede o eski çekişme?
Millet seçimden çok kendi derdine düşmüş, yarınının ne olacağı endişesinde…
Özellikle son aylarda dövizin anormal bir şekilde yükselmesi ile birlikte iğneden ipliğe her şey pahalandı, insanların alım gücü düştü. Artan vergiler ve zamlarla perişan durumdalar. Piyasaya iş yapan esnaf ve sanatkârlar iş yapamaz hale geldi.
Kırşehir’de kiminle görüşürseniz görüşün, söz dönüp dolaşıp ekonomiye geliyor. İnsanlar deyim yerinde ise kıvır kıvır kıvrandıklarını, ekonomik sıkıntı içinde yaşadıklarını söylüyor.
Hükümetin bu konuda artık bir şeyler yapması gerekiyor.
Çünkü esnafı sorsanız tümden bitmiş, geleceğinden umut kesmiş.
Kamu çalışanlarına sorsanız, ölüsü gidiyor çalıştığı kuruma. Kurumlar siyasallaşmış, makamlar layık olmayan insanların eline geçmiş, partizanlık diz boyu…
Sıkıntı ve stres içinde ömür geçiren, hiçbir zaman hatırlanmayan, ancak seçim öncesi vaadlerle uyutulan insanlar umutsuz…
Gençlerimiz geleceğe karamsar bakıyor.
Yaşlılarımız ise adeta ununu elemiş, eleğini asmış, kara toprağa gideceği günü bekliyor.
Asgari ücretle çalışanlar, son aylarda artan hayat pahalılığı ile büyük sıkıntı içinde.
Asgari ücretle işçi çalıştıran, esnaf, sanayici iş yapamadığı için çalışanlar kadar büyük sıkıntı içinde…
Kırşehir’de her gün bir işyeri kapısına kilit vuruyor.
Şimdi Kırşehir gibi küçük bir ilde yaşayan insanlara sorun bakalım seçim mi, geçim mi diye…
Ne cevaplar alacaksınız, neler?
Çünkü onlar bırakın asgari ücretle çalışıp evini geçindirmeyi de özel sektörde çalışıp haftalarca, aylarca haftalığını, aylığını almadığı için kıvranan bu insanlar nasıl seçimi düşünecek?
Şimdi söyler misiniz onların seçimi düşünecek hali kalır mı?
İşte böyle bir tablo içinde Kırşehir seçmeni 31 Mart 2019 seçimlerinde bir kez daha sandığa gidecek.
Siyasetçilerden umudunu kesmiş, kendisine uzanacak bir el bekliyor o kadar…
Yani Kırşehir ölmüş te ağlayanı yok misali…
İşte Kırşehir’de politika yapanlar her geçen gün çirkinleşiyor, rakiplerini karalıyor.
Geçen hafta da yazmıştım Kırşehir’de seviyeli bir seçim süreci geçirelim diye. Ama maalesef seviyeyi, seviyesiz olarak anlayanlar bildiklerini yapmaya devam ediyor.
Hani bizim Anadolu’da bir laf vardır; “Bizim inek evin yolunu bilir de, mahallenin piçleri bırakmıyor?” diye. Tıpkı onun gibi bir şey ne yazık ki!
İnsanları karşı karşıya getirmekte, aralarına nifak sokmakta üstümüze yok!
Kırşehir için çalışan, proje üreten milletvekili ile belediye başkanı arasına nifak sokup, aradan sıyrılmanın hesabını yapanlar da ne yazık ki Kırşehir’de her partide politika yapanlar, bir yerlere gelmek isteyenler…
Partiler eğer bu tipleri, yani bulanık suda balık avlamak isteyenleri içinden temizlemezse, bu durum her partiye ve Kırşehir’e büyük zarar vereceği ortadadır.
Siyasi partilerin genel başkanları ya da kurmayları Kırşehir’in belediye başkan adaylarını tepeden atadılar, “İşte adayımız bu!” dediler.
Biz de bu adaylardan kimi istiyor ve destekliyorsak oyumuzu kullanacağız hepsi bu.
Kırşehir’de Belediye Başkanlığına, İl Genel ve Belediye Meclisi Üyeliğine, hatta muhtarlığa aday olanların hepsi bu memleketin evladı. Hepsi bir şekilde memleketlerine hizmet etmenin bir çabası için yola çıkmışlar. Kimsenin diğerini, ya da rakibini karalaması, ötekileştirmesi hoş olmaz diye düşünüyorum. Çünkü seçim bitecek, kazanan da kaybeden de bu memlekette yaşamaya devam edecektir.
Bu nedenle ben seviyeli bir seçim süreci geçmesini diledim.
İşte seçim günü yaşlaştıkça siyasi partilerin liderleri Kırşehir’e gelecekler, mitingler düzenleyecekler. Ya da adaylar miting yapacak, mahalle ve ev toplantılarına katılacak. Her parti ve lider kendi adaylarının kazanması için biz seçmenlerden destek isteyecek.
Biz seçmenler ne yapacağız?
Adayın partisine bakacağız, adaya bakacağız, adayın çalışmalarına ve vaadlerine bakıp 31 Mart günü sandığa giderek oyumuzu vereceğiz. Kim kazanırsa kazansın, 5 yıl ondan hizmet bekleyeceğiz, sorunlarımızın çözümünü isteyeceğiz. Yine biz bize kalacağız.
Özetle bugün herkesin gündemi seçimden çok geçim olduğunu bilmem anlatmamama gerek var mı?

***

Biraz da gülelim!

Yüz akıyla verilen hesap!

Köylünün biri, hacca giderken yüz koyundan oluşan sürüsünü çobana emanet etmiş.
Hac dönüşünde çobanı köy yolunda yemek yerken bulmuş, yanına yaklaşmış. Hoş beşten sonra koyunlarını sorunca, çoban:
“Hiç sorma ağa, demiş. Sen gittikten sonra bir gök gürledi, bir şimşek çaktı... Doksanının ödü patlayıverdi. Kaldı mı onu?
-Yaa?...
“Büyük toklu kendini kayadan attı, beşi de onun ardından gitti... Kaldı mı dördü...
- Eee?
“Birini sattım kasaba, birini sayma hesaba... Dün öldü birisi, bu da bugünkünün derisi... Çoban, yeni yüzülmüş bir koyun postu göstermiş.
Tam o sırada Hacı, çobanın önündeki yoğurt bakracını adamın başına geçirivermiş.
Çoban, yoğurda bulanmış bembeyaz yüzünü göstererek:
İşte ağa, demiş, yüzünün hesabını da yüz akıyla verdim!

***

Sevdiğim bir söz

“Kişiliğinde şeref yoksa eğer, ne kadar başın dik yürürsen yürü, gökyüzü dahi yüzüne tükürür. Aradığına ulaşamıyorsan, bil ki sorun hatlarda değil, menfaatlerdedir.”