Kırşehir’de etrafıma şöyle bir bakıyorum da, insanların mutsuzlukları davranışlarına yansımış. Çok insan yürürken kendi kendine konuşuyor.

Kırşehir’de etrafıma şöyle bir bakıyorum da, insanların mutsuzlukları davranışlarına yansımış.
Çok insan yürürken kendi kendine konuşuyor. Kimse nasıl davranacağını, ne yapacağını, yarınının nasıl olacağını bilmemekteler. Zira bu tutum öyle düşünüyorum ki tüm ülke genelinde de mevcut. İnsanlar adeta gelecekten umutlarını kesmiş günübirlik yaşıyorlar. Bunu açık dille ifade etmek gerekir ki, bu bir tür emperyalizmin uygulamalarının daha etkinleştiği sürecin sonucudur.
Güçlü olana yandaşlık ve yalakalık yapmak,
Güçlü olanın her dediğini doğru kabul etmek,
Zayıf gördüklerini ezmek,
Mahalle baskısını artırmak,
Menfaat ve çıkarcılık adına her şeyi yapmak,
Bu davranışa, güce göre şekillenen kişiliksizlik demek daha doğru olur.
Hal böyle olunca da bugün emperyalizmin, Ortadoğu’yu getirdiği nokta içler acısı;
Suriye’de akan kan,
Yerinden yurdundan edilen milyonlarca mülteci,
Öldürülen; kadın, yaşlı, genç ve çocuklar.
Irak’ta yaşanan katliamlar ve insanlık dramı,
Ankara’da patlatılan bombalar ve önce 102 kişi, sonrada 29 kişilik canların yitirilmesi,
Güneydoğu’da yaşanan terör, patlayan silahlar, akan kan ve ölüm kusan kara kara kapkaranlık,
Anaların akan gözyaşları,
Babasız kalan yetimler,
Kendi öz evladına bile cinsel duyguları düşünebilen zihniyet,
Kafa keserek katliam yapmak,
Yazıp çizecek daha birçok konu var ama görüyorum ki insanın içi kararıyor. Çünkü egemen güçler böyle istiyor.
Emperyalizm işte böyle istiyor, Ülkeleri küçük bölgelere bölerek, birbirlerine düşürerek, öldürerek yönetmek ve kendi varlığını böyle sürdürmek istiyor.
Öyleyse;
Savaşlara sessiz kalmamalıyız,
Silahların patlamasına sessiz kalmamalıyız,
Anaların gözyaşlarının akmasına sessiz kalmamalıyız,
Bölünmelere sessiz kalmamalıyız,
Ölümlere sessiz kalmamalıyız,
Öldürerek yönetenlere karşı…
Sessiz kalmamalıyız! İnsanca, onurlu, gururlu yaşamak için yüksek ses çıkarmalıyız.
Hem de çok yüksek ses…