Gençlerimizin sokaklarda, caddelerde yaşam biçimlerini görüyor, onlar adına o kadar üzülüyorum ki, anlatamam. Bir nesil kayboluyor, bu neslin kaybından hepimiz sorumluyuz. Onlara merhametle, sevgiyle yaklaşmadık, Sorunlarını dinlemedik, çareler üretmedik, onları bu acımasız hayatta yalnız bıraktık. Bir neslin yok edilişini seyrettik. Bakınız gençlerimize neler yaptık. 1-Ezberci ve baskıcı eğitim, gençlerimizi eleştirel düşünceden uzaklaştırıyor. Öğrenciler, sorgulamadan konuları adeta satır satır ezberliyor. Millî Eğitim Bakanlığı ise itaati ve uyumu ödüllendiriyor. Bu yaklaşım, gençlerimizin zihinsel gelişmesini engelledi, eleştirel düşünceden uzaklaşmasını ve sorgulama yapmamasını sağladı. Sadece itaati ve uyumu ödüllendiren eğitim sistemi, gençlerin zihinsel gelişimini engelledi.

2-Aileler çocuklarından sürekli başarı istedi, Çocuklar yarış atı gibi sınavdan sınava koştu, neticede bir fakülteye kapağı attı. Ama puan odaklı bu sistem, onlara düşünce imkanı bırakmadı...

3-sosyal medya, oyunlar, diziler ve reklamlar aracılığıyla gençlerin dikkati dağıtıldı, derin düşünme veya anlam arayışı köreltildi.

4-Gençler, çalışmadan köşeyi dönmek istiyorlar, onlara ulaşılamaz standartlar empoze edilerek, gençlerin değerleri sarsılıyor, ulaşmak istedikleri yere ulaşmayı başaramadıkların da ise intihara sürükleniyorlar.

5-Gençler; dil, inanç, etnik köken gibi farklılıklara göre ayrıştırılıyor, toplumsal kutuplaşma meydana getiriliyor, bilhassa son zamanlarda siyasilerce toplumsal ayrıştırma körükleniyor.

6-Gençler aşırı tüketime ve marka bağımlılığına itiliyor. Fakir olanlar marka giysileri, otomobilleri alamayınca açmaza düşüyorlar. İşte o zaman çeteleşme başlıyor, akran zorbalığı ortaya çıkıyor, sokaklarda birbirlerini öldürüyorlar.

7-Sorumsuz yetiştirilen, “saldım çayıra, Mevla’m kayıra” zihniyetiyle sokağa salınan gençleri, tetikte bekleyen zehir tacirleri ağlarına düşüyorlar, zehir taciri çeteler, önce gençlere uyuşturucu maddeleri veriyorlar, sonra onları uyuşturucu madde satıcısı haline dönüştürüyorlar.

8-Gençler tektipleştiriliyor, kimliksizleştiriliyorlar. Milli eğitim, herkesin aynı düşüncede olmasını, aynı görünümde yaşamasını istiyor. Hazırladığı müfredatla okuttuğu kitaplarla bunu başarıyor.

9-Vurdulu, kırdılı filmler, şiddeti meşrulaştırıyor. Gençler, acımadan birbirlerini öldüresiye darp ediyorlar.

10-Ülkemizde git gide insanlar, yalnızlığı tercih ediyorlar, yalnız yaşamak istiyorlar, bu davranışlarının nedenini araştırmak devletin görevidir. Nüfusumuz git gide azalıyor bunun en önemli sebebi yalnız yaşama arzusudur.

11-Dinimizden ve dinimizin gerçeklerinden o kadar fazla uzaklaştık ki, Dinimizi Müsteşrik (batılı doğu bilimci)kadar bile bilemez olduk. Halbuki İslamiyet, Allahu Teala‘nın emirlerini üstün bilmek ve onlara saygı göstermek ve onun mahlukatına (yarattıklarına)karşı şefkat besleyip, merhametli olmayı emreder. İslamiyet’te kişinin kendisinden ziyade muhatabını sevmesi ve onu kendine tercih etmesi esastır. Zira kişinin kurtuluşu, ebedi saadeti, arkadaşının duasına bağlıdır. çünkü haram girmeyen ve yalan söylemeyen ağızda yapılan dua müstaceldir. Yüce peygamberimiz; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” Buyurmuştur. Kelam kibar da ifade edildiği şekliyle; “muhabbetten Muhammed oldu hasıl, Muhammed’siz muhabbetten ne hasıl.” Gönüller sultanı Mevlâna” aklın başına geldiğinde pişman olacağın bir işi yapma.” Buyurmaktadır. Yine o aşıkların Serdar’ı, sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver. Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur. O halde, bu yüce dini, önce kendimiz öğrenelim,

Sonra yavrularımıza öğretelim. Âmâ hakkıyla öğretelim. Sağlıcakla kalınız…