İsrail ve Filistin arasında yüz yıllardır devam eden çekişme son zamanlarda bir vahşet düzeyinde ve soykırım misali savaş devam ederken, bütün dünya seyrediyor! Bu savaşın kaybedeni masum halk ve çocuklarla kadınlar olacak.

Ortadoğu’yu tekrar şekillendirme bahanesiyle beraber büyük çapta Akdeniz’de bulunan gaz rezervlerinin de öneminin büyük rolü unutulmamalı. Dünyanın jandarmalık görevini üstlendiğini resmen ilan eden coni, sanki büyük bir devletle savaşa hazırlanıyormuş gibi, dünyanın en büyük uçak gemisini bölgede koşullandırdığıyetmezmiş gibi iki uçak gemisi daha gönderdi!

Oynanan bu siyasi ve üçüncü dünya savaşı hazırlıkları yapılırken, gizli oyunların akıbetinden sonra Türkiye’nin yerinin neresi olacağını belirleyemem.

Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve siyasi partilerin sokak kavgası devam ediyor. Aşırı israf ve itibardan tasarruf edilmez zihniyetiyle iflasın eşiğindeyken, hükümet yetkilileri, dünyanın en pahalı uçağı ile fellik fellik kredi aramaya devam ediyor, iç piyasada pahalılık ve istikrarsızlık sebebiyle halk elinde bulunan TL’yi döviz ve altına yatırarak, geleceğini garanti altına almak istiyor.

Dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı bir örgüte garantörlük olma hevesi pek de kabul görmese de, içeride siyasi bir propaganda malzemesi olarak kullanılmasının, bazı tarikatlar tarafından alkışlanıyor.

Halifeliğin hala Türkiye’de olduğunu iddia eden, tarih ve coğrafyada bihaber bazı kişiler duygulu ve duyarlı insanların önüne geçerek, kendilerince halkı galayınagetirme gayretindeler. Bu arada bazı siyasi partiler de kendilerine taraftar toplama vasıtası olarak kullanıyor.

Halkı cihata davet edenler, “hadi gidelim yürüyün” diyenler de (siz yürüyün biz arkanızdayız) diyerek, köşeyi dönmeden arazi oluyorlar. Garantörlük arzusuna karşılık Amerika’da “Ben de İsrail’in garantörüyüm, benim dese” ne olur?

İki NATO üyesi ayrı ayrı cephelerde karşı karşıya gelmez mi?

Kıbrıs garantörlüğünü emsal gösteren bazı akılda yoksun kimseler, sadece kendilerinin hoş sedasını duyar, biraz akıllı olmak gerekir. Daha önemlisi dünyaca terör örgütü olarak tanınan ve her an ne yapacağı belli olmayan bir terör örgütüne sahip çıkmak diğer ülkeler tarafından nasıl değerlendirilir?

Yaklaşık elliye yakın İslam ülkelerini ve hemen hemen hepsinin de Arapça konuşmasına rağmen neden Filistin’e yardım etmiyorlar da, ne kadar din birliği belli olmayan ve hiç Türkçe bilmeyen bir ülkeye nasıl insanına açılan kucak kabul görür.

İnsani yardım konusunda din faktörü göz önüne alınmaz. İnsanlık yardımı dinle karıştırılması olmamalı. İslam Birliği toplantısında her hangi bir karar çıkmazken ve hatta şu anda bir birilerini boğazlayan ve sekiz yıldır Yemen’i bombalayan İslam dünyasının lideri konumundaki Suudi Arabistan Krallığı’ndan çıt yok.

Türkiye’yi çok yakında ilgilendirilmesi ve hatta bekası bakımında çok çok önemli olan, Ortadoğu’da yürütülen sürtüşmelerin yakında takip edilmesi ve oynanan damayı yerinde kullanılması çok önemli.