Kırşehir’de bu yazıyı okuyanlardan şimdiden özür diliyorum. Benim hastalığımı Tanrım kimseye vermesin, akli dengemin temelinde bir kayma olduğunu söylüyorlar beni tanıyanlar.

Kırşehir’de bu yazıyı okuyanlardan şimdiden özür diliyorum. Benim hastalığımı Tanrım kimseye vermesin, akli dengemin temelinde bir kayma olduğunu söylüyorlar beni tanıyanlar.
Kırşehir’e gelince bu durumun nükte ettiği şüphesi ağırlık basıyor, belki başka şehirlerde de aynı durumdan muzdarip olanlarda vardır. Fakat aramızda bir iletişim ağı olmadığı için bir birimizden haberimiz olamıyor.
Son seçimden sonra sanki bu hastalığı tetikleyen birileri varmış gibi geliyor, konuşulanları anlamada zorluk çektiğimin gerekçeleri nedir bir bilene sormam gerektiği inancındayım.
Koca koca adamların yalan söyleyeceği ihtimalini vermediğim için her söylenene inanmam lazım diye düşünürken, tam da başka biri çıkıyor bir öncekinin tam tersini söylüyor ve bu arada bizim beyin rezepte oluyor. Zaten temel bir kaydı da olmadığı için yaşantımız Arap saçına dönüyor.
Biri “ortak hükümet kurmak için görüştük” diyor, bir diğeri “hayır öyle değil!” diyor. Bu durumlardan haberi olmayan arkadaşlardan çok değişik yorumlar yapan ve değişik tedavi yöntemleri önerenler var, bir kısım arkadaşlar değişik yorumlar yapıp kendilerince, benim geçmişimi araştırıp küçükken eşekten düşebileceğimi veya köpekten korktuğumdan bu hallere düştüğümü, yani herhangi bir şekilde bir travma geçirdiğim kanısında karar kılıyorlar. Hepsinden Allah razı olsun.
Benim tedavimde ısrarla üzerinde durup, tıbbın pek fayda sağlamayacağını söylüyorlar. Adıyaman’da çok derin ve üfürüğünün çok tesirli bir hocanın olduğunu söylüyorlar.
Hatta üfürdüğü bir camıza takla attırdığını, keza bazı yerel Peygamberlerin de bu hocadan icazet aldığını rivayet ediyorlar.
Beni seven acıyarak her hareketimi ilgiyle izleyenlerin bazıları, ıssız terk edilmiş bir köy mezarlığında bir gece yatıp uyumamı tavsiye ediyorlar.
Kırkların kırk yılda, yedilerin yedi yılda bir geçtiği güzergâhları tespit eden arkadaşlar var.
Çok gerçekçi ve bilimsel olarak yardım etmek isteyenler arasında, siyasi nutukları dinlemememi istiyorlar.
Bu öneri çok güzel ve de isabetli bir tedavi yöntemi. Fakat geç, hem de çok geç kalınmış bir tedavi tavsiyesi. Yine de sevenlerime çok teşekkür ediyorum.
Benim de bir nasihatim olacak 66 yaşın verdiği deney ve tecrübelerime dayanarak, büyük devlet adamlarının konuşmalarını can kulağı ile dinlemesinler. Hele takla atmasını bilmiyorlarsa bakan falan karşılamaya gitmesinler. Allah korusun bakan aşka gelir, “haydi bir takla at ta bende sevineyim” derse iş felaket.
Ben de bir sefer bakan karşılamaya gittim, ikimizde birbirimize bakıyoruz. Fakat bir türlü göremiyoruz. Ne sayın bakanım beni görebiliyor, ne de ben sayın bakanımı görebiliyorum.
Hadi ben sevincimden gözlerim yaşardığı için sayın bakanımı göremiyorum.
Peki, sayın bakanım beni niye göremiyor? Benim için bakanımın beni görmediği benim acımdan bana göre daha hayırlı.
Haydi, beni görse de bir takla at dese ne olacak, takla atmasını bilmiyorum desem sayın bakanıma saygısızlık olmaz mı, bakan aşka gelip “oyunda mı bilmiyorsun, çal lan zurnacı bir oyun havası, kıvırsın benim vatandaşım” dese, o zaman ne halt edeceğiz!
“Takla atmasını bilmiyorsun, kıvırmasını bilmiyorsun sen ne ise yararsın/” diye beni azarlasa, bütün dünyaya rezil rüsva olmaz mıyım?
Taklanın ve göbeğin nasıl kıvırttırıldığını bilmeyen vatandaş, vatandaş sayılır mı?
Uluslararası bir soygun olur, dışarıda yani yurt dışında elin gâvuru senin hakkını arar, benim bakanım yahut hükümetim bunu nasıl kapatacağım diye kırk takla atar. Sporda bir yolsuzluk olur her şey ayan beyan ortada, bir yetkili çıkar “hile vaaaaaaardaaa” diyemem “yokdaaaaaaaa diyemem”, varla yok arasında bir ifadeyi anlatan kelimede yok hadi anla nasıl anlayacaksan.
Bir yetkili kameraların karşısına çıkar anlatır anlatır bir daha anlatır ben bir türlü bir mana çıkartamam. Koskoca bir fabrika durduk yerde satılır, alan adam işi paydos eder malzemeleri hurdacıya, arsayı da emlakçıya devreder gider. Ben hala bir şey anlamadan aptal aptal bakarım!
Bir yetkili çıkar “biz şöyle kalkınıyoruz, şu kadar zengin olduk” der ben iyice aptallaşırım çünkü benim cebimdeki para iyice azalır. Ben kırk yıldır prim öderim aldığım aylık karnımı doyurmaz, benim vekilim dört gün içinde köşeyi döner, ben de kendi eksenimde döne döne, döndürük olurum. Daha pek çok ali-cengiz oyunlarını izlemekten, yani maymuna bakmaktan başım döndü ve dönüyor.
Şimdi anlamaya başladınız mı ben neden normal bir insan olamıyorum!
Yarın huzuru mahşerde Allah beni karşısına alırda, “gel bakayım buraya sana sağlam kafa, çalışır bir akıl verdim. Bunları niye yerinden oynattın?” derse ben ne söyleyeceğim?
Benim seçtiğim bakanlarım beni böyle yaptı desem bakanıma ayıp olmaz mı?
Eh kimseyi suçlayamayacağıma göre kara kazanın dibini boylarız, boylarız da beni bu duruma düşüreni orda görür de ceketinin ucunda tutar çekersem ne olur.
İşte orası bir muamma. Çünkü benim param yoktu ki orda villa alıp içine saklansam. Altınım yok ki bahşiş verip yan tarafa kaysam. Zaten her şeyi öbür tarafa bıraktığımız için benim de tedavinin havalesi oraya.
Arkadaşlara çok teşekkür ediyorum benim için fazla zamanlarını harcamasınlar benim tedavimin bu dünyada çaresi yok, ben ümidimi yitirdim sizler sağlığınıza dikkat edin, kitap gazete okumayın, hele bakan falan karşılamaya hiç gitmeyin, TV haberlerini hiç mi hiç dinlemeyin! Bol bol okey oynayın ve boş zamanlarda gölgenize bakarak gülmeye çalışın. Semt pazarlarına uğramayın, kasap, bakkal, market gibi kelimeleri hafızanızdan çıkarın mevsimine göre çalık tülü, tekesakalı, kenger gibi doğal yeşilliklerle beslenin. Doğada bol bol temiz hava ile karnınızı doyurur, hem de stresten uzak durarak benim durumuma düşmezsiniz.