Kadın kız, yaşlı genç demeden tüm insanların içini karartan ve her geçen gün derinleşerek kötüye giden ülke ekonomisi, her kesimden tüm insanların yaşamlarını doğrudan olumsuz etkilemektedir.
Bugün ülkemizde; doların freni patlamış gibi her gün yükseliyor. Euro zaten yüksek, petrol fiyatları artış içinde, dolayısıyla da tüm tüketim ürünlerinin fiyatları sürekli zamlanmaktadır. Hal böyle olunca da çalışanın, emeklinin, çiftçinin, esnafın, memurun, işçinin, ev kadınının, dul ve yetimin kısacası her kesimden insanların alım gücü düşmektedir.
İşsizlik her geçen gün artış gösterirken, tarımda çalışanlar da, işçiler de, çiftçiler de, emekliler de, memurlar da, ev kadınları da, öğrenciler de geçim sıkıntısından kurtulamıyor.
AKP hükümeti dış politikada yeteri kadar başarılı olamadığı için öncelikle komşu ülkelerle ticaret yapamıyoruz. Bu da ekonomi ile doğrudan bağlantılı. Zira ticaret dost ülkelerle yapılır ve ticaretten kazanç elde edilir, yabancı ülkelerden ülkemize gelecek olan turistten kazanç beklenir, ticari ilişkiler bitme noktasında olunca da içeride birçok sektörün bundan olumsuz etkileneceği açık seçik görülmektedir.
Ülkemizde siyasi istikrar sağlanamayınca, ekonomik istikrar zaten olmaz bundan da gıda, tarım, hizmet sektörleri doğrudan olumsuz etkilenir.
Ülkemizi 16 senedir idare eden AKP hükümeti siyasette sağlayamadığı istikrarı, ekonomide de maalesef sağlayamadı. Zira döviz fiyatları durdurulamaz artışını sürdürürken, Türk Lirası değer kaybetmektedir.
Siyaset ülkeyi iyi yönetemeyince, ekonomi de kötü yönetilmekte ve bundan dolayı da fakir biraz daha fakirleşmekte, ülkeyi yönetemeyenler ekonomideki olumsuzluklar karşısında çözüm de üretememektedirler.
Ülkemizde maalesef ekonomi iyi yönetilemiyor. Tüm yaşanılan olumsuzlukları gördükleri ve bildikleri halde korkudan yazıp çizemeyen sözde ekonomistlere, konuşup tartışarak ülke gündemine getiremeyen aydın geçinenlere yeter artık tamam gerçekleri görün ve konuşun demek doğru yaklaşım olur.
Yılları alıp geriye doğru giderek tarihin akışına bakıyorum da, piyasalarda bu günkü gibi, alış verişin durağan olduğu, ticaretin durma noktasına geldiği, nakit darlığının yok denecek kadar az olduğu bir dönemi ben hatırlamıyorum.
Yaşamın içerisinde mutluluğu, sevgiyi, saygıyı, huzuru, güveni, özgürlüğü, adaleti ve insanca refah içinde yaşamayı temel değer olarak görmemiz gerekirken, maalesef böyle olmuyor.
Kırşehir’de zamanla sohbet etme olanağı bulduğum insanlara bir söz ettiğimde bin ah işitiyorum. Sokakta insanların yaşanılan ekonomik sıkıntılardan, yaratılan gerginlikten ve baskılardan bıkmış usanmış olduğunu gözlemliyorum.
Tüm bunlara rağmen;
Para kazanamayan çiftçi konuşamıyor.
Geçinemeyen ev kadını konuşamıyor.
Çalışan kesim aldığı maaşının yetersiz olduğunu konuşamıyor.
Ticaretinde kazanç elde edemeyen esnaf konuşamıyor.
Ancak göz ardı edilmemesi gereken, Kırşehir sokaklarında;
Ülkeyi yönetemeyenlere,
Düşünemeyenlere,
Konuşamayanlara,
Yazıp çizemeyenlere,
Yazılanları okumayanlara,
Yüksek sesli sitem etmenin yankıları artık vardı.