Bazı insanlar bir yerlere gelince nedense kendini o kadar büyük görüyor ki, ne yaparsa, ne derse onun doğru olduğunu sanır.
Oysa öyle bir şey olmaz, olamaz da…
Kırşehir’de bu tipte olan o kadar kişi var ki saymakla bitmez.
Sadece belli makam ve mevkilerde olan değil elbette.
Bu esnaf ta olabilir, tüccar da, memur da, işçi de hatta benim gibi gazetecide.
İnsansın, hata yapabilir, yanlış söylemlerde bulanabilir, yanlış hareketler yapabilirsin. Ama hatadan dönmek te, yanlışlıklar karşısında özür dilemek te bir erdemliliktir bence.
Ben Kırşehir’de 42 yıldır gazetecilik mesleğinin içindeyim. Yıllardır bu köşede dilimin döndüğünce, aklıma gelen, ya da gördüklerimizi ve yaşadıklarımızı dile getirmeye çalışıyorum.
Elbette her ne kadar ben her yazdığımın doğru olduğuna inansam da, karşımdakilerin eleştirilerine de açık olmam gerekiyor.
Yazdığım yazıların ardından övgü dolu sözler aldığım gibi, eleştiriler, hatta eleştiri sınırlarını aşan hakaretler de almıyor değilim.
Kırşehir’de 3,5 yıl valilik görevinde bulanan Necati Şentürk’ü görev yaparken defalarca eleştirdim. Hatta bu eleştirilerimi bizzat kendisinin yüzüne söylediğim için bu konuda vicdanen rahatım.
Bugün görev başında olan Sayın Valimiz İbrahim Akın’ı yakından takip ediyor ve çalışmalarını da takdirle karşılıyorum. Bu demek değil ki hiç eleştirmeyeceğim. Elbette gördüğüm yanlışlıkları ve eksiklikler karşısında susmayacağım ve Sayın Valimizi gerekirse eleştirip, doğru yolda çalışmasına katkı sunacağım.
Evet, dedim ya daha önceki Valimizin iyi niyetini suiistimal eden, bulunduğu makamları sanki reklâm aracı olarak kullanan, kurumlarını çiftliğe çeviren daire müdürleri vardı. Bunlar en ufak bir çalışmayı duyurmak için televizyonları, basını başına toplar, sanki kendilerinin bir projesiymiş ya da çalışmasıymış gibi ağzını gözünü eğerek ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlardı.
Adeta bu müdürler halkın gözünde çalışkan ve başarılı imişler gibi basını adeta kendilerinin kişisel reklâm aracı kullanıyorlardı.
Tabi bu Kırşehir’de herkesin tepkisini çekse de nasıl olsa meydanı boş bulan bu kişiler yaptıklarından, tutum ve davranışlarından vazgeçmeyerek bugünlere geldiler.
Demek ki bu olumsuzluğu gören Sayın Valimiz İbrahim Akın, bu konuda gereğini yapmış ve gösteriş budalası haline gelen bazı daire müdürlerini yaptıkları faaliyetlerle ilgili bir açıklamaları varsa Valilik aracılığı ile yapmalarını istemiş olacak ki biran da gündemden düşüverdiler.
Bu konuda sayın Valimiz İbrahim Akın’ı tebrik ediyor, kutluyorum. Olması gereken de buydu… Çünkü bu ilin mülki amiri Sayın Valimizdir. Kırşehir’de olup bitenden, herhangi bir çalışmadan, projeden önce Sayın Valimizin bilgisi olması gerekmez mi?
Ama dedim ya reklam ve gösteriş yapmayı alışkanlık haline getiren bazı daire müdürleri eften püften şeylerle basının gündeminde olması, bu durumu da sayın Valimizin basından öğrenmesi de hoş bir davranış olmasa gerek.
Ancak bu kez bazı daire müdürleri sanırım Vali Akın’ın bu genelgesini kendisine zırh görüyor olmalı ki, en ufak bir bilgi talebimizi geri çevirmeye, hatta bilgi ve açıklama yapamayacağını söylemeye başladılar.
Yani deyim yerinde ise Sayın Valimizin bu uyarısını tersinden görmeye, ya da Valimizi zor durumda bırakmayı hedefliyorlar.
İşte bir basın mensubu olarak, bir gazeteci olarak bu konuda rahatsız olduğumuzu ifade etmek isterim. Bu müdürler demeçle, bilgiyi ayırt edemiyorlar.
Ya kardeşim, biz kimsenin mahremindeki bir konu hakkında bilgi istemiyoruz ki neyi evirip çevirip duruyorsunuz ki? Sayın Valimizin bilgisi dahilinde her türlü bilgiyi basınla paylaşabilirsiniz. Buna engel bir durum yok ki!
Geçtiğimiz günlerde bir kuruma gittim, yetkiliyi ziyaret ettim ve yaptıkları çalışmalarla ilgili bir haber yapmak istedim. Gerekli bilgileri sağ olsun verdiler, haberini yaptım. Ancak bu müdürümüz haberde kendi isminin yazılmasının kendisine sıkıntı vereceğini ifade etti. Hatta yazdığım haberi kendisine göndermemi ve benim bu haberimi Valilik aracılığı ile basınla paylaşacağını söyledi.
Nedenini sorduğumda Valiliğin böyle bir tasarrufunun bulunduğu ifade eden müdüre ben de itiraz ettim ve “Ya müdürüm ben geldim, kurumunuzdaki çalışmalarla ilgili bilgiler aldım ve oturdum emek vererek bir haber ürettim. Siz benim yazdığım haberi Valiliğe gönderdiğinizde bu haberi bütün basın kullanınca benim yazdığım haberin ne anlamı kalır?” diye sorduğumda, bu konuda kendilerinin bir şey yapamayacağını söyledi.
Benim de kafama takılan ve rahatsız eden konu bu işte…
Ben yıllardır gazetecilik yapıyorum. Maalesef kendimi çoğu zaman gazeteci olarak bile tanıtmıyorum, tanıtamıyorum. Çünkü mesleğimizin yerlerde süründüğünü, eline bir fotoğraf makinesi alıp, kendini gazeteci olarak tanıtıp daire müdürlerini, kurum ve kuruluşları tehdit ve şantaj edenleri görüyor ve bundan utanç duyuyorum.
Şunu ifade etmek isterim ki, ben Kırşehir’de nice valiler, nice daire müdürleri, nice belediye başkanları, milletvekilleri kurum ve kuruluş başkanları gördüm ve tanıdım. İnanın çoğunun yüzlerce haberini ve yorumunu yaptım. Haberin ve demecin ne olduğunu iyi bilirim. Yazdığım haberler nedeniyle kimseye, hiçbir kuruma bir sıkıntı vermedim.
Kaldı ki ben Kırşehir’de 29 yıl devletin ajansı olan Anadolu Ajansı’nın Kırşehir Temsilciliğini yaptım. Aynı zamanda, 33 yıldır da DHA’nın yani yeni adıyla Demirören Haber Ajansı’nın Kırşehir Temsilciliğini yürütüyorum. Tabi zaman zaman haber konusunda bazı sıkıntılar ve zorluklar da yaşadım, ama sayın Valimiz İbrahim Akın’ın uyarısını tersten anlayıp, işi yokuşa sürenleri de görmedim doğrusu…
Benim işim sadece gazetecilik ve habercilik yapmaktır. Başka bir mesleğim yok. Yani ne kantin, ne lokanta, ne temizlik şirketim var. Ben haber yazıyor, gazetecilik yapmaya çalışıyorum. Yani bazı arkadaşlar gibi yayınladığım gazetede kopyala yapış gazetecilik yapmayı da içime sindiremiyorum.
Valiliğin, Belediye’nin, ya da diğer daire müdürleri ve sivil toplum kuruluşlarının gönderdiği yazılı haber ve metinleri kullanmayı da kopyala-yapıştır gazetecilik olarak görüyorum ve bunu da içime sindiremiyorum.
Gazeteci haber üretecek, kendisi haber yazacak. İyi ve güzel çalımalar yapanları öne çıkaracak, gördüğü yanlışlıkları ve aksaklıkları gündeme getirerek çözüm üretecek. Yoksa bir elden çıkan haberlerle, kopyala-yapıştırıcılıkla gazeteci olunmaz, olunamaz.
Haber nedir, habercilik nedir, gazetecilik nedirden bihaber olanlarla benim mesleğimin yerlerde süründüğü bir ortamda üzülerek ifade edeyim ki, ben kendimi gazeteci olarak görmüyorum.
Önceki gün gazetemiz “Kırşehir Çiğdem”i ziyaret eden Sayın Valimiz İbrahim Akın’a bu durumu ilettim ve benim haklı olduğumu ifade etti ve neden böyle bir tasarrufa gittiğini açıkladı.
Yani yukarıda da belirttiğim gibi Sayın Valimiz İbrahim Akın, kurumların çalışmalarının basında paylaşılmasına itirazı yok. Onun itirazı bilgisinin olmamasına.
Tüm bunlardan sonra Sayın Valimiz İbrahim Akın’dan bir talebim olacak. Haberle demeci birbirine karıştıranlar galiba sizden yeni bir uyarı bekliyor. Benim gibi haber üreten üç ajans ve bir-iki gazete var. Bunlar bu müdürlerden devletin, ya da bulunduğu kurumun sırrını istemiyor sayın Valim.

***

Biraz gülelim, biraz düşünelim!

Şimdi bugünlerde Kırşehir’de il ve ilçe, hatta beldelerde belediye başkan aday adayları ortaya çıktı ya, aklıma bir fıkra geldi.
Üç aday, parti merkezinde oturmuş, sohbet ediyorlarmış. Laf genel başkandan açılmış, biri atılmış:
“Beyefendi beni çok sever, her öğle yemeğinde beraber oluruz, memleket sorunlarını tartışırız!”
Palavranın sınırı var mı?
İkincisi, genel başkanla yakınlığını anlatmış:
“Her gün beni odasına çağırır, memleket ve parti meselelerini konuşuruz, telefon çalınca sekretere ‘meşgulüm, sonra arasınlar’ der!”
Dedik ya, palavranın sınırı yok!
Üçüncü öyle bir sallamış ki:
“Ben de her gün beyefendinin odasına girerim, memleket meselelerini konuşurken, telefon çalar, açar ‘bir dakika’ der ve telefonu bana uzatır:
“Al seni arıyorlar, konuş!”
İşte böyle palavra atanları görüyorum Kırşehir’de, “Beyefendi git aday ol, sen benim adayımsın!”, hatta “Ben kesin adayım, liderim, reisim öyle buyurdu, onun için burdayım!” diyenleri hepimiz görüyoruz.
Şunun şurasında ne kaldı adayların açıklanmasına ki!
Herkesin traşı önüne dökülecek ve kimlerin aday olacağını, liderin ya da reisin kime onay vereceğini?

***

Sevdiğim bir söz

“Kendini ne kadar büyük görürsen gör, ben de sadece gözümün gördüğü kadarsın, ötesi yok.”