Cumhuriyet düşmanları, Atatürk düşmanları, son 23 yılda kıdım kıdım gelişmeye, giderek çoğalmaya başladılar. Birçok kamu kurumundan Atatürk adını sildiler. Medar-ı iftiharımız, ordumuzun en büyük kurumu olan Asker Hastanelerini, Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ni, Hıfzıssıhha sağlık kurumunu, Devlet Planlama Teşkilatı’nı kapattılar. Kamu fabrikalarının birçoğunu yandaşlarına sattılar. Atatürk ruhunu nerede hissettilerse orayı ya kapattılar ya da statüsünü değiştirdiler. Üniversitelerin özerkliğini kaldırdılar. Dipten başa kadar tüm idari organları tek adama teslim ettiler. O da altından kalkamıyor. Bir adam ne olursa olsun, bu kadar yüklü işlerin altından kalkamaz. Üstelik bir de parti yönetimi var. Bütün ilçe teşkilatlarının, il başkanlıklarının, bakanlıkların yöneticisi sonuç olarak yasama onda, yürütme onda, yargı onda!
Parti başkanlığı ile devlet başkanlığı aynı şahısta toplandığı için vatandaş eleştirisini yaparken ister istemez karşısına Cumhurbaşkanı çıkıyor. Siyasetin başı, parti başkanıdır. Buna en sert eleştiriler yöneltilebilir. “Vay sen Cumhurbaşkanını eleştiriyorsun” diye bunu hakaretle bağdaştırıp alıyorlar içeri.
“AK Parti sebep - enflasyon sonuçtur” pankartını açtığı için bir emekçi vatandaş tutuklanıyor! “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, fıtratına aykırı” diyen Cumhurbaşkanının bu sözünü de eleştiriye kalksanız yandınız demektir! “Ben fikirlerimden dolayı, okuduğum şiirden dolayı yattım. Sayın Öcalan fikirlerinden değil, aldığı kellelerden dolayı yatmaktadır!” Şehide “kelle” demek bir milli hatadır! “Şehit” kelimesinin altında bir medeniyet yatar. Türk tarihi şehit kanlarıyla yazılmıştır!
Bundan hareketle DEM Parti milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit de cesaret bulup Güneydoğu’dan gelecek şehitlere, gelen şehitlere “gelecek gencecik cesetler!” cümlesini kullanmıştır.
Kifayetsizlik ve liyakatsizlik aldı başını gitti yirmi üç yılda! Bahçeli’nin “terörsüz Türkiye” yaklaşımına kimsenin bir diyeceği yoktur. Buna herkes inanır, riayet eder, destekler. Ancak bu fikirden, yaklaşımdan hareket ederken terör örgütü yöneticilerine taviz vermemek, üsluba son derece dikkat etmek, dokuz düşünüp bir konuşmak gerekir. Aksi halde terör yöneticileri üste çıkarlar, şımarırlar, bu açılımı ileri boyutlara taşırlar. Devlet Bahçeli “PKK’nın önderi Öcalan!” demekle en büyük hatayı yapmıştır. “Öcalan gelsin, partisinin grup toplantısında konuşsun, örgütün feshedildiğini ve silahların bırakılacağını söylesin, onur affından da yararlansın!” demekle de tavizkâr tutumunu ayyuka çıkarmıştır.
“Cumhurbaşkanları yardımcılarından biri Kürt, biri de Alevi…” olsun!’’ sözü ise yenilir yutulur cinsten değildir.
Bu sözler, bu anlatımlar gene Bahçeli'nin “Sabırla ekilen barış tohumları nihayet tomurcuklaşmış ve çiçek açmıştır.” sözüyle tamamen çelişmektedir.
“PKK'nın kurucu önderi Abdullah Öcalan!” lafı, terörist başını bir devlet kurucusu gibi takdimdir! Böylece terör kurumsallaştırılmaktadır!
Komisyonda da “Kurucu Önder” tamlaması bir felakettir!.. Tekrarlanıyor.
Bunlar yetmiyormuş gibi Meclis'e gelenler, yani DEM'ciler “açılımda ortak somut adımlar atılmalı” dedikten sonra “Biji Serok Apo (Yaşasın Başkan Apo)” sloganını atmaktan çekinmemişlerdir.
Devleti yönetenler de bunlara karşı bir tek laf etmediler!
Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal'in askerleriyiz!” sözüyle geleneksel kılıç çekme törenine katılan beş teğmeni “disiplinsizlik nedeniyle” ordudan atanlar, yukarıda bahsi geçen bölücü, parçalayıcı, kahredici sözler karşısında bir tek kelime etmemişlerdir!
Tamam, “terörsüz Türkiye” idealini gerçekleştirelim ama terörlü Türkiye idealini dile getirenleri ne yapalım?
Cumhurbaşkanlığı YİK üyesi hukukçu Cemil Çiçek, Cumhuriyet'in sahip çıkılması gerektiğini vurguladı ve şunları söyledi: “Baba mirası harcar gibi bu Cumhuriyeti, Cumhuriyet'in nimetlerini ve kazanımlarını göz ardı ediyoruz!”
PKK’nın yönetici teröristlerden D.K. adındaki zat, son olarak Apo’ya özgürlük istedi ve şunları söyledi:
“Herkes doğru oturup doğru konuşmalı. Böyle olmaz. Bu biçimde bu iş yürümez. Bizim yaptıklarımıza karşılık olumlu denecek herhangi bir şey yok! Komisyonu oyalıyorlar. Dağ, doğura doğura fare doğuracak! Demokratik siyaset konusunda ısrarlıyız... Bu dağda, hiçbir savaşçıyı Apo’nun özgürlüğü dışında, hiç kimse dağdan indiremez. ‘Önder’ sıfatları hiç kimse bizden de öyle bir şey beklemesin, yapamayız!”
Tavizli konuşmaların sonucu budur. İş nerelere gidiyor...
Temkinli, dengeli, tavizsiz konuşma şarttır. Bahçeli’nin “Terörsüz Türkiye” ideali, çıkışı mükemmeldir. Ancak teröre taviz verilmemeli.
Tek vatan, tek bayrak, tek dil, tek devlet ideali granit kayaları gibi kalmalı.
Anayasadan “Türk” sözcüğünü çıkarıp “Türkiyeli” sözünü yazmak ise bir milletin özünü yok etmektedir. Bu kelimenin altında milletin ve devletin medeniyeti yatmaktadır. “TÜRK” milli dokudur, milli şuurdur, milletin varoluş adıdır.
Atatürk’ün muazzam devriminin özü de budur: Bağımsız, laik Türk medeniyetinin yaratılması.
Cumhuriyet düşmanları, yaşadığımız bu olumsuz çıkışları fırsat bilip Cumhuriyet Devrimi’ni katakulliye getirmek istiyorlarsa bunda asla başarılı olamayacaklardır!
Bahçeli’nin “...Bir heyetin gidip İmralı’da görüşmesinde bir sakınca yoktur. Kurucu liderle gidip yüz yüze görüşmeli ve kamuoyuna açıklamalıdır.”
Bu beyanın ise yenilir yutulur tarafı yoktur! «Kurucu Lider, devlet kuranlara denir. Kurucu lider, Atatürk’tür, Lenindir, Mao’dur, Emanullah Han'dır, Bismarktır, Cromwel'dir, Castrordur, Osman Gazidir... Terörist başına ‘’Kurucu Lider – Kurucu Önder ’’ sıfatları hiç ama hiç uygun değildir! Toprak, yurt bölücülüğünü akla getirir ki bu bir felakettir.
Bahçeli'nin kamu düzenine karşı sözleri bunlardan ibaret değil. Başka örnekleri de vardır: "Erdoğan, Anayasaya uymuyor. Bu bir gerçek. Bari anayasayı O'na uyduralım. "Anayasayı Erdoğan'ın istediği doğrultuda değiştirelim, demektir bu. Anayasa Mahkemesi, beğenmediği bir karar verince de: "Anayasa Mahkemesi'ni bari kapatalım! "tahripkâr konuşmaktadır.
Anayasa Mahkemesi Dem Partisi'ni kapatmayınca da: "Bari Anayasa Mahkemesi kendini kapatsın!" demekte bir mahzur görmemiştir.
-Düşünün ki böyle bir parti başkanı yıllardır siyasal iktidarın bir numaralı ortağıdır. Bir söylediği iki edilmeden yerine getirilir. Siyasal iktidarın lideri, Bahçeli'yi konuşturup kendi rahatına bakıyor! Milli kitlelerle, milli partilerle Bahçeli'yi karşı karşıya getirmekten hoşlanıyorlar!