Şimdi şöyle dediğinizi duyar gibi oluyorum; her işi hallettik de çocukların evcilik oynamasına da mı karışalım. Ellerine aldıkları çocuklar kalkar da evcilik oynar mı? Dünya kadar eve oyuncak alıyoruz onların hala gözleri bizim elimizdeki telefonda. Çocuklar artık o dönemleri çoktan aştılar. Kendilerine “telefonu bırak oyuncaklarınla oyna” diyoruz.

“Tamam bana biraz müsaade et” diyorlar ve ardından kendilerinden adeta geçiyorlar. Ders dahi çalıştıramıyoruz bu telefonlar yüzünden. Onlar telefonla oyun oynarken biz onların yerine sanki bizim gelecek kaygımız varmış ve bizler okumak için okula gidiyoruz gibi derslerini biz ebeveynler yapıyoruz. Sizde kalmışsınız çocuklarınıza evcilik oynamayı öğretin diyorsunuz.

Buraya kadar her şey sizce normal bir konuşmamı?

Bana göre doğru bir iletişim şekli olmadı. Çünkü anne ve babaların görevi öncelikle çocuklarını iyi eğitim almalarını sağlamak ve geleceğe dair planlar yapması olmalı. Bunun en doğru noktası çocukların gelişmesine faydası olacak ve hayal dünyalarını geliştirecek oyunlar oynaması olur. Benim çocukluğumda köy yerinde oyuncak almak gibi bir imkanımız yoktu.

Tek oyuncağımı Suat öğretmen vardı bu öğretmen beni çok sevdiğinden sanırım o almıştı. Haa babam ve annemin plastikten yapılmış oyuncakları aldıklarını da unutmamak gerek. Alamadığımız dönemlerdeyse kendi oyuncağımızı kendimiz yapardık. Bizim o dönem yaptığımız oyuncakları eğer şehirlerde iyi eğitim aldığını düşünen çocuklar görseler eminim ki bize gıpta ile bakar ve bize imrenirlerdi. Bunlardan bazılarını size sayayım isterseniz.

1-Arabalardan ve traktörlerin aksamlarından çıkan bilyeli makaralardan tahta sedir yapar ve birer uçlarını uzatıp tıpkı arabaların rot aksamı gibi içlerine koyar ve onların üzerine biner araba niyetine sürerdik.

2-O zaman bizim köyde bulunan Toprak Mahsulleri Ofisinin ambar olarak kullandıkları lodlar yapılırdı. Onların üzerine içine su girip mahsulü bozmasın diye kalın Muşamba naylonlar geçirilir üzeri toprak ile kapatıldıktan sonra o mevzii dolduktan sonra etrafı kalın teller ile çevrilirdi. Gider o tellerden arta kalanları alır eve getirir elimize tellerin üzerindeki çivi teller bata bata onlardan önce ayırır sonra hayalimizdeki arabayı yapardık. Bu telleri büker önce tekerlek halini aldıktan sonra uzun olanıyla da ucunu o tekerleğe takardık ve üst kısmını da direksiyon yapıp sürerdik. Bazen o zamanlar her eve rahatlıkla zeytinyağı girerdi. Zeytinyağlarının fiyatları altınla yarışmıyordu şimdiki gibi. Bu yüzden herkes rahatlıkla alabiliyordu evine zeytinyağını. Rahmetli babam ben zeytini sevdiğimi bildiğinden gider o zaman tahta sandıklarda satılan zeytini alır getirirdi. Şimdiki gibi plastik şişelere de konmuyor cam şişe veya tenekelerde satılırdı.

Bu tenekelerin bitmesini beklerdik ki bir an evvel alalım diye. Zeytinyağı bittikten sonra bu tenekeleri alır içine toprakla doldurur güzelce yıkardır.

Haa şimdi toprak ne alaka diyorsunuzdur muhakkak. Evet size bir tüyo vereyim eliniz yağlıyken yumuşak toprakla temizleyin nasıl temizlendiğini göreceksiniz. Daha sonra evden parmaklarımızı bandırarak içinden çiti aldığımız çiti kapları olurdu, onları tenekenin içine atardık ve iyice çalkaladıktan sonra elimize aldığımız bir taş ve keskiyle o tenekeyi hayalimizdeki gibi keser bir traktörün römorku haline getirir, sonra dört kenarından karşılıklı delikler açar içine tekerlek yapacağımız başka bir tel geçirir ve sonra onunla yük taşıyormuşuz gibi toprak veya başka şeyler taşırdık.

Saklambaç veya kör ebe, sırta binmek gibi birçok oyunlar oynardık ve akşamın nasıl olduğunun farkına dahi varmazdık. Acıkmaz mıydık? Tabi ki acıkırdık! Gider hızlıca yufkaya yoğurt koyar onu dürüm haline getirir ve yine oynama devam ederdik. Sümüğümüzü kolumuza silerek, ayaklar yalın taşlar batar, kırık camlar batardı ve biz ya hissetmezdik ya da önemezdik. Kanayan yeri yerde bulduğumuz tozlu kirli bir bezle sarardık ve yine oyun oynamaya devam ederdik. O yüzden çocuklarınızı dört duvar arasından çıkarın oyun oynasınlar.

AVM’lere giderek çocukların ufkunu geliştiremezsiniz. Geçen durakta ring otobüsü beklerken bir anne ile 3 veya 5 yaşlarındaki çocuğuyla durağa geldiler, çocuk anneye AVM’ye

gidince neler yemek istediğini tek tek sıralamasını hayretler içinde dinledim. Tabi ki AVM’ye gidiliyorsa çocuk ve annenin orada bir şeyler yemesi kadar doğal ne olabilir ki? Ama çocuk anneyle devamlı oraya gidiyor olmalı ki oraya iyicene adapte olmuş bu bende hayret uyandırdı. Ben o anneden çocuğunun gelişmesi için herhangi bir faaliyetin olduğu bir projenin içine sokmasını açıkçası beklerdim.

Boşa geçen her saniye ve telefon sadece çocuklar için koca bir zaman kaybından başka bir şey değil. Çünkü çocuğunuzun iyi bir birey olmasını istiyorsanız; özgüvenini kazanması için sosyal projelerde yer almasını ve özellikle spor, sanat, kültür ve kitap okuması için kendisini teşvik edin. Hayal kurmayan ve oyuncaklarla oyun oynayarak onları tamir etmeyen bir çocuğun kendisini geliştirmesi ve kendisini özgüven içerisinde hissetmesi mümkün değil bana göre. Onun kendisini geliştirmiş bir birey olacağını söylemek sadece kendinizi kandırmak demek. Belki bana şunu da haklı olarak diyeceksiniz. Çocuklara oyun oynamaları için alan mı bıraktılar. Bence çok haklısınız; bu da büyüklerin ayıbı. Bunun için büyüklerimizin defalarca özür dilemesi ve çocuklarımızdan af dilemesi gerekli.

Sevgili dostlarım eğer sağlam bir gençlik yetiştirmek ve dünya ile eğitim, kültür ve üretimde etkin bir nesil yetişsin istiyorsanız çocukların ellerine telefon vermeyin. Çünkü onların el becerileri ile doğru hayal kurmaları için o çocukların evcilik oynamasını sağlayın. Teknolojinin iyi yönlerinin olduğu muhakkak ama çocuklarımızın üzerindeki olumsuzluklar ile dolu olduğunu unutmamak gerekli. Unutmayın sorgulamamamızı ve sadece itaat etmemizi isteyen emperyalist ve Siyonist devletlerin hayalide bizi yıkmak olduğu gerçeğini göz ardı etmemeliyiz. Umarım şapkanızı önünüze koyar ve tekrar bir kez daha düşünür ve benim hakkımı verirsiniz.