Öyle ya, bozkırda isyan mı edilir, diyorsunuz. Yalnızca dümdüzlüğe alışmış gözleriniz görmez belki, ama biz biliriz: Bozkır sessizse sabrediyordur, sakinse güç topluyordur.

Çünkü bozkır, fırtınayı içinde biriktiren, suskunluğuyla baş eğmezliğini büyüten bir vatandır.

Yalçın kayalara başkaldırmazmış… O kayaları parçalayacak irade, bu milletin damarlarında gezer. Vadilere derinleşmezmiş…

O vadiler bizim alnımızın çizgisidir; ne kadar derinleşirse o kadar bilge oluruz.

Bozkırın değişmezliğini, milletin yılmaz kararlılığı sanma. Çünkü biz değişmeyiz; mertliğimizde, vatan sevgimizde, inancımızda dimdik dururuz. Issızlığına bakıp sahipsiz sananlar bilsin ki:

Bu topraklarda her taşın, her otağın, her sükûtun bir sahibi vardır. Ve biz, o sahipliğin adıyız!

Ey bozkırın ruhunu küçümseyenler!

Siz sanırsınız ki vatan sevgisi haykırış ister.

Oysa biz, sessizliğimizle büyürüz. Sanırsınız ki düzlük direniş bilmez. Oysa biz, her adımda bir direnişiz. Biz bu topraklara kök saldık, biz bu millete yeminliyiz.

Bozkırda isyan mı edilir? İsyan etmeyiz biz…

Direniriz!

Duruşumuzla, suskunluğumuzla, vatan aşkımızla.

Bu konuda  sözün özünü Ufuk Tekin ibretlik özetlemiş;

“Öyle ya, bozkırda isyan mı edilir? Ne başkaldıran yalçın bir kayaya izin verir bozkır

ne içine derinleşen bir vadiye.

Kendisi gibi olmanı bekler, öyle değişmez, öyle ıssız, öyle dümdüz.”

Biliriz ki;

Her şey gelip geçer, insan yorulur, Allah toparlar.