Türkiye genelinde 31 Mart tarihinde yapılacak yerel seçimler sürecinde heyecanlı bir bekleyiş devam etmekte. Partiler güçlerini ispat edebilmek için başta İstanbul ve Ankara olmak üzere daha çok büyük şehir belediyeleri seçimlerine odaklanmış durumdalar. Genel siyaset ile ilgili tartışma ve değerlendirmelerin de ağırlıklı olarak bu yönde yapılmakta olduğunu görüyoruz. Ancak biz yerel gazetemizdeki bu haftaki köşemizde kendi yerel seçimimizi değerlendireceğiz, merceği hassaten Kırşehir merkeze tutacağız.

Bir konu belirlediğimde yazmadan önce araştırma yapar, bolca okur, güncel siyaset üzerine tartışmaları ve yazıları tarar inceler akabinde süzgeçten geçirip şahsi değerlendirmelerimi yaparım. Ancak bazı konularda, ilimizin yerel seçiminde olduğu gibi, okuyarak değil de daha ziyade bolca gözlem ve sohbet yaparak fikir edinilebildiğinden bu haftanın yazısı için bu yönetim kullandım, yani bolca gözlem ve sohbet! Kimilerinin yanına giderek, kimilerini iş yerimde ağırlayarak, kimileriyle de her bir köşe başında kollarına girip çekerek nabız tutarak sohbet ettim. Her selam hoş beşin ardından aynı giriş cümlesi; “Eee söyle bakalım seçimlerle ilgili ne düşünüyorsun?”. Çok da detaylara girmeden gözlem ve izlenimlerimi özetlemeye çalışacağım.

Kırşehir Merkez’de pek çok siyasi partimiz yarışmakta, gerçekten de çok değerli insanlar sahalarda samimi bir seçim mücadelesi vermekteler. Kimileri seçilemeyeceğini bilse de idealist bir mücadele vermekte, kimisi ise sanki kazanırsın gazını iyi almışçasına seçimlere asılmakta. Ancak hakikat gayet bariz, ilimizde Sayın Selahattin Ekicioğlu ile Sayın Osman Arslan en önde ve en iddialı isimler olarak yarışmaktalar. Cumhur İttifakı adayı Sayın Arslan AK Parti ile MHP’nin ittifakı sayesinde seçimi alacağına inanıyor. Sayın Ekicioğlu ise geçen seçimden farklı olarak bu seçime ittifaksız giriyor ancak 5 yıl süren dürüst, samimi ve çalışkan belediye başkanlığının halktaki karşılığını seçimi kazanarak alabileceğine inanıyor. Her iki değerli belediye başkan adayının da olumlu ve olumsuz yönlerine ilişkin halktaki yansımalara bir bakalım.

Cumhur İttifakı adayı Sayın Osman Arslan halk tarafından çok seviliyor, önemli destek kitlesi var. Ancak AK Parti içindeki güç odaklarının egemenlik yarışı nedeniyle kazanmasını istemeyen oldukça yoğun bir partili kesimin de olduğunu gözlemledim. AK Partili arkadaşlarla yaptığım sohbetlerde parti içinin oldukça karışık ve kaynamakta olduğuna dair izlenim edindim. İl Başkanlarına yoğun bir muhalefet var. Parti içinde Mikailciler, Yaşarcılar gibi bazı güç odaklarının mücadelesi adaylarına oldukça zarar veriyor. Seçim sürecinin AK Parti’de çok sönük olduğuna dair ciddi eleştiriler var. Sayın Osman Arslan’ın bir diğer talihsizliği ise ittifak ortakları olan MHP teşkilatı olması. Sayın Osman Arslan’ın, belki de Kırşehir MHP tarihinin bugüne kadarki en sorunlu, en sevilmeyen, tabandan en kopuk ve soğuk teşkilatı ile seçime girdiğine, bu yüzden seçimi kaybederse bunun MHP yönetimindekiler sebebiyle olacağına dair çok ciddi tartışmalar var ilimiz sokaklarında. Pek çok ülkücü büyüklerimiz ile Terme Caddesi’nde sohbet imkânı bulduğumda parmaklarını MHP binasına sallayarak yönetim hakkında çok ağır ithamlar yaptıklarına şaşkınlıkla pek çok kez şahit oldum, inanın yönetime sokaktaki öfkenin bu denli olduğunu asla tahmin etmiyordum. İnsanlar sokaklarda; “Bunlar ülkücünün ne düğününü bilir, ne cenazelerini, dört duvar arasında tek aday olarak girdikleri kendi çalıp oynadıkları kongrelerle koltuklarını korumaktan başka ne faydaları oldu ülkücüye?” benzeri öfkeli serzenişler adeta her yerden yükseliyor. Bunu bu satırları okuyan sizler de zaten biliyorsunuz eminim.

MHP teşkilatının halkta karşılığının olmamasının, tüm olumsuzluklarının ilimizdeki başkanlık seçiminin Cumhur İttifakı çatısı altında olacak olması nedeniyle bir talihsizlik olarak Sayın Osman Arslan’ın elinde patlayacak gibi görülmesi AK Parti teşkilatında kaygıyla izleniyor ve tartışılıyor. Diğer bir konu ise Cumhur İttifakı adayının sokak ve esnaf gezmelerinde yanında MHP teşkilatının da olmasının faydadan çok zarar verdiği, daha çok oy kaybettirdiği yönündeki eleştirilerdir. Sayın Arslan’ın seçimi kaybetmesini isteyen AK Parti içindeki bir odak MHP teşkilatının her yerde yanlarında olmasını bilhassa teşvik ederken, AK Parti’nin kazanmasını isteyen kesimin ise MHP teşkilatının yanlarında olmasından ve halka temasta birlikte hareket edilmesinden oldukça rahatsızmış. Cumhur İttifakı olsa da ilimizde seçim sürecinin sadece AK Parti teşkilatı tarafından yürütülmesinin daha çok oy kazandıracağına inanan kesim devam eden çalışmalardan rahatsızlıklarını samimi ortamlarda dile getirmekten çekinmiyorlar. Ofisime taziyeye gelen üst düzey bir AK Partili bir dostum aile çevresinde 20 kadar ülkücü olduğunu ancak bunların birisinin bile Cumhur İttifakına oy vereceğini zannetmediğini anlattığında, benzer ifadeleri pek çok kişiden duyduğumu, kendi çevremde dahi havanın bu şekilde olduğunu ifade ettim. Zira bugüne kadar ülkücüleri önemsememiş, acı tatlı günlerini paylaşmamış, hep eş dost akrabaları yazdıkları kendi listeleri ile tek aday kazandıkları kongrelerle oluşan yönetimlerinin gün gelip de seçimlerde AK Parti’ye destek vermek zorunda kalıp ülkücü oylara bu kadar muhtaç olacaklarını hesap edememiş olmalılar. Bu yanlış hesabın bedelinin faturasının Sayın Osman Arslan’a kesilmesi ise görüldüğü kadarıyla AK Parti’de derin endişelere neden oluyor. MHP Teşkilatının İl Genel Meclisi listesinde iddia odur ki, vaktiyle içlerinde emekli öğretmenlerin de olduğu kimi muhalif isimleri dövdürmek için liste yapıp Ülkü Ocağı Başkanına vermeye çalışan ama sağduyulu ocak başkanı tarafından red edildiği iddia edilen bir ismi değerlendirmesi ise ülkücü tabanda yoğun tepki alan tam bir facia olarak değerlendiriliyor. Bu iddiaların detayları da başka bir yazının konusu olsun, ancak bu seçimlerden sonra MHP genel merkezinin artık Kırşehir’e el atması el kuvvetle muhtemel gözüküyor, benden söylemesi…

Diğer taraftan mevcut Belediye Başkanı ve adayı Sayın Selahattin Ekicioğlu ise arkasında önceki seçimdeki gibi bir ittifak kurulamamış olması nedeniyle çok zor bir seçim süreci yürütmekle birlikte geçmiş dönem çalışmaları ve bilhassa karakter ve kişiliği ile seçimde şansı olan bir aday olarak görülüyor. Sayın Ekicioğlu seçildikten sonra bir partinin değil herkesin başkanı olabilmek için uğraştı. Belediye Başkanlığının ilk yıllarını daha ziyade önceki AK Parti döneminin yoğun harcama ve israfları nedeniyle Kırşehir’in altında ezildiği borçlarla mücadele etmekle geçirdi ve bu mücadelesi halktan yoğun destek ve takdir aldı.

İnsanlar şu iki hususu artık tartışmaya başladılar; Dürüstlükle çalışmak mı yoksa çalıyorlar ama çalışıyorlar anlayışı mı? Kırşehir’de herkesin çokça konuştuğu bir husus var, önceden AK Parti belediyeciliğinde çok usulsüzlükler yapıldığı zimmet ve hırsızlık iddialarının Hükümet desteği ile üstünün örtüldüğü, Belediye imkânlarının ve ihale rantlarının bir kesim tarafından sömürüldüğü v.s. gibi. Ancak bu durum beraberinde çok tehlikeli bir toplumsal yozlaşmanın işaretlerini de vermişti. Halk, hatta AK Partili kesim bile yok öyle bir şey, hırsızlık yapılmıyor belediye de diyemiyorlar ancak genel savunma reflekslerini şu cümle ile geliştirmeye çalışıyorlardı; “ÇALIYORLAR AMA ÇALIŞIYORLAR…” Oysa bu cümle toplum olarak yozlaşmanın da ahlaki olarak çürümenin de adeta bir itirafıydı. Belediye’de dönen çarkları bir şekilde herkes duyuyor ve biliyor ama olsun çalsınlar, nasıl olsa çalışıyorlar da, parklar yapılıyor, çöpümüz alınıyor, Kırşehir güzelleşiyor, varsın çalsınlar denebiliyordu.

İşte Sayın Ekicioğlu bir anlamda belediyecilikteki AK Parti döneminde ortaya atılan bunca hırsızlık iddiaları nedeniyle toplumsal yozlaşma ve ahlaki çürümeye de dur demeye çalıştı. Belediye Başkanlığı boyunca hem önceki dönem israflarının ve yolsuzluk iddialarının oluşturduğu ağır borçlanmayı kapatmaya çalışırken, bir yandan da hizmet etmeye, vaat ettiği projeleri tamamlama mücadelesi verdi.

Şimdi vaat ettiği projelerinin eksik kalan kısımlarını tamamlamak içi bir 5 yıl daha istiyor Kırşehir halkından. CHP’nin Türkiye genelinde DEM ile olan flörtünü Cumhur İttifakı alabildiğine lehine kullanmaya çalışıyor. Ancak yerelin dinamikleri nedeniyle Sayın Selahattin Ekicioğlu’nun bu tartışmaların dışında olduğu ve arkasında partiler üstü bir Halk ittifakı olduğunu da kazanma şansının yüksek olduğunu da gözlemlemek mümkün.

İktidar her ne kadar bu seçimde muhalefete karşı DEM kartını kullanmaya çalışsa da AK Parti’nin çözüm sürecinde kendi menfaati o zamanlar öyle gerektirdiği için PKK ve HDP ile flörtünü, terörist başı APO’nun mektubunu seçim meydanlarında okutmasını, Habur’da PKK’lıların davul zurnalarla karşılanmasını, cani APO’ya itibar kazandırılmaya çalışılmasını ve daha nice ihanete varan hallerini bugün insanlar konuşmasalar da siyasetin ikiyüzlü ve çirkef oluşunun birer ispatları olarak tarihin tozlu raflarında sonsuza dek duracaklardır. Çözüm sürecinde Sayın Erdoğan’a Bozkurt işareti yapanlar gözaltına alınırlarken, bugün AK Parti adayları meydanlarda Bozkurt işareti yapmaktan çekinmiyorlar. Ne de olsa “MHP Genel Merkez ittifak kurdu” diye tüm ülkücülerin her yerde bunlara kuzu kuzu oy vereceklerine inanıyorlar/sanıyorlar(!). Oysa unutulmamalıdır ki her ilin her beldenin şartları ve dinamikleri farklıdır. Kırşehir’de Cumhur İttifakının partiler üstü oluşmuş bir Halk İttifakına karşı mücadelesi 31 Mart günü nihayete erecek. Ancak netice ne olursa olsun “Kırşehir kazansın” diliyorum…