Babalar günü bir yıl aradan sonra yine geldi. Aslında benim için bir anlamı da yok. Çünkü benim babam otuz yıldan beri yok. Sağ iken de babalar gününün bizim için bir anlamı yoktu. Bir defa olsun bu günü kutlamamıştık. O günlerdeki kültür dokumuzda böyle bir gün yoktu. Böyle bir gelenek yoktu. Belki vardı da biz bilmiyorduk. Dünyada ulaşım, iletişim olanakları geliştikçe kültür etkileşimi de toplumun her kesimine ulaşır oldu. Tabii sosyal medyanın, görsel basının etkisi de işin artısı oluyor. İşte bu bağlamda genç nesiller böylesi özel günlerle daha bir-iki yaşında tanışıyorlar ve büyüdükçe onlar için çok da önemli oluyor.

Ben bir evlat olarak mutsuz, baba olarak çok mutluyum. Babam yok ve sağ iken de kutlamamış olmak şimdiki aklımla çok üzüldüğüm bir konudur. Mutluluğum ise çocuklarımın, torunlarımın en azından o gün ziyarete gelmeleri, günü kutlamaları, küçüklü büyüklü hediyeler almaları doyulmaz bir güzelliktir diye düşünüyorum. Babalar gününü bir hediye ile kutlamaktan çok, baba nedir sorusunu güzel tanımlamak bence günün anlamına daha uygun düşer diye düşünürüm.

Baba hakkında o kadar güzel şeyler söylenmiş, o kadar çarpıcı şekilde anlatımlar olmuş ki, ben burada ne söylersem söyleyeyim yavan kalacaktır. Aslında söylenen en güzel tanımlamaları ve övgüleri her babanın sonuna kadar hak ettiklerini düşünen birisiyim. Ancak bunları bir baba olarak söylemeyi de istemezdim. İsterim ki, babalara övgüleri baba olmayanlar yapsın.

Gelelim bakalım baba ne demektir: Baba babadır işte. Evlatlarının ardında koruyucu askerdir. Eğitimleri için bir başöğretmendir. Onların hayata hazırlanmaları için gece-gündüz demeden, gereğinde uykusuz, gereğinde aç-susuz, gereğinde yorgun-argın çalışan bir ameledir. Çocuklarının arkasında kocaman bir güven abidesidir. Eşinin gönül kahramanıdır, sevgi dağıdır, başını yasladığı sıcacık yastıktır, sığındığı yıkılmaz kalesidir. İşte babalık böyle bir şeydir. Ne kadar güzel sözcükler kullansam da babayı anlattığımı düşünemem.

Peki, baba bunları yaparken eş ve evlatlarından ne bekler acaba hiç düşündünüz mü? Sonuçta o da bir insan ve onun da anlatılmaz büyüklükte duyguları vardır. Eşinden bir güler yüz, bir tatlı söz, bir sevgi dolu bakış bir babaya yeter de artar bile. Bu davranışlar, içinde derin bir sevgiyi ve vazgeçilmez olan büyük bir saygıyı barındırır ki, bu da bir babanın en büyük huzuru ve mutluluğudur. Çocuklarından beklentisi büyüktür; Her şeyden önce her gün sarılıp koklamak ister. Bağrına basmak, ciğerinin içine sokmak ister. Bebek iken gülmesini, emekleyip yürümesini görmek ister. İlk önce anne-baba demesini ister. Çocuklar büyüdükçe babanın özlemleri, beklentileri ve duyguları da değişir.

Çocukların gelişmeleri, büyümeleri, okul hayatları, iş hayatları, evlenip yuva kurma süreçleri babanın hep denetimi altındadır. Her zaman her şeyin en iyisinin olması için çabalar durur. Arzularına erdikçe dünyanın en mutlu insanıdır. İşte baba çocuklarından her şeyin en iyisini bekler. Her güzel şeydeki mutluluğunun tarifi yoktur. Çok güzel bir üniversite kazanan çocuğun mutluluğu, babasının mutluluğunun ve gururunun yanında çok sönük kalır. Baba evlatlarından para pul beklemez. Sağlıklarını ister ve sadece saygı bekler. Evet, sadece saygı bekler. İşin bir garip yanı ise, çocuklar elli yaşına da gelse(şu an ben de ayni duyguyu yaşıyorum)babanın gözünde hiç büyümezler, onlar hep çocukturlar.

Çok duydum, çok dinledim. Ve de en önemlisi başıma gelince anladım ki; babaların değeri, onlar bu dünyadan ayrılınca daha iyi anlaşılıyor. Gittiklerinde, hiç dolmayan büyük bir boşluk bırakıyorlar. Kendimi biraz da öğüt verecek yaşta hissediyorum ve diyorum ki; babası yaşayan tüm gençler, babanıza sahip çıkın, onları üzecek hiçbir şey yapmayın, saygıdan asla kusur etmeyin. Gelecekte pişmanlıklarınız sizi çok üzecektir.

Bu dünyadan göçen tüm babalara( başta kendi babam olmak üzere) Allahtan rahmet, yaşayan babalara da sağlık, huzur ve güzel bir yaşam diliyorum. Tüm babaların babalar gününü kutluyorum.