Onun adı söylendiği zaman bizimle beraber herkesin; uzak, yakın her taraftaki insanların gururlanmaya hakkı vardır. Çünkü Atatürk, insanlığın kudretini, insanoğlu için hiçbir şeyin imkânsız olmadığını, insanoğlunun daima şereften şerefe koşmasının mümkün olduğunu ispat etti.

Onun adı söylendiği zaman bizimle beraber herkesin; uzak, yakın her taraftaki insanların gururlanmaya hakkı vardır. Çünkü Atatürk, insanlığın kudretini, insanoğlu için hiçbir şeyin imkânsız olmadığını, insanoğlunun daima şereften şerefe koşmasının mümkün olduğunu ispat etti. Nurullah Ataç
Türkçe'nin arı, duru ustası Ataç, Atatürk'ü böyle niteliyor; Tüm insanlığın gurur duyduğu kaynak! Çünkü Atatürk, imkânsızlık geleneğini yok etmiş, yaratıcı, yapıcı gücü kanıtlamış bir deha. İnsanoğlunun onurunun bitmeyeceğini, yeni atılımlarla yeni onurların yaratılacağını vurgulamış bir kurucu, bir yenilikçi, bir devrimci.
Bunun için diyoruz ki, Atatürk bin yaşındadır. Diridir, tazedir, akıcıdır, kalıcıdır. Yaratıcıdır, kapıcıdır. İnsanoğlunu dış tutsaklıktan kurtaran Atatürk, bilim ve akıl yoluyla da iç özgürlüğün yaratıcısıdır. Kişi ulusal bağımsızlık kadar, birey olarak da özgür olmalıydı. Bunun içindir ki “Atatürk adı, tarihle beraber akıp gidiyor. Atatürkçü düşüncede yorulmak bıkmak, usanmak, tökezlemek yoktur.”
Ulusal dayanağın kuvvetli olması, ulusalın, temel değerlerin yaşatılması koşuluyla Atatürkçü düşüncede çağımızla çelişen hiçbir yön yoktur. Atatürk adı, çağlarla özdeştir, özdeş kalacaktır. Çünkü Atatürk, bir yıkımın, bir tahribatın değil, yeniden yapılanmanın, doğayla aklın birleşiminin adıdır.
Neden?
Çünkü Atatürk, evrensel dehasıyla tüm insanlık idealine bağımsızlık, özgürlük damgasını vurmuştur. Üreten, çoğaltan insanın ortamını hazırlamıştır. Cumhuriyet bayrağı altındaki mutluluğu, esenliği, güveni Türk insanı Atatürk gerçeğinde bulmuştur. Bu bakımdan
Atatürk, gerçeklerin avcısıdır, kâşifidir. İnsan, Atatürkçü düşüncede yalnız sosyolojik varlık değil, aynı zamanda bir tarih, dil ve kültür bireşimidir.
Sanatın, edebiyatın, hukukun, yaratıcı yöntemin tamamladığı insan, Atatürkçü
düşüncede daha bir insandır. Siyasal dehasıyla tarihe damgasını vuran bu büyük insan, sosyal dehasıyla da manevi ve maddi üstünlüklere sahip bir tip yaratmıştır. Bu insan tipi, bağımsız bir ulusun bireyi olarak sanatın üstünlükleriyle de donanmış olacaktır. Bunun için der ki:
"Bir insan ki, resim yapamaz, heykel yapamaz, musikiden anlamaz, edebiyattan, şiirden haberi yoktur, itilaf etmek lazımdır ki, böyle bir insanın medenî âlemde yeri yoktur.”
Atatürkçü düşünce ulusal temele dayalı olmakla beraber, evrenseldir de. Zaten ulusalın özünü yakalayan liderler evrenseli de bulmuş olurlar. Dil, tarih, kültür, siyaset, cumhuriyet, demokrasi azısından Atatürk, bin yıllık beş bin yıllık Türk tarihinin özet adamıdır. Bu özet, 0’nu evrensel yapmıştır. Ezilen ulusları da ezilen insanları da Atatürk dehası kurtarmıştır.
Birleşmiş Milletler örgütü, bugün Atatürkçü düşünce eğitimine her zamankinden daha çok muhtaçtır. Saray-Bosna vahşeti Nazi Almanyası’nın yeniden tatbikata girişmesidir. Irak, Suriye, Afganistan olayları da öyle. Çöken, yok olan Hitler’e, ayaklarından tersine asılıp
linç edilen Mussolini, kaybolan Stalin diktatörlüğü, çöken rejimler karşısında örnek olmaya devam eden Atatürkçülük! Gurur, onur, şeref kaynağımız. Ne yazık ki, bugün başka diktatörlüklerin bittiği bir zaman diliminde, din, şeriat diktatörlüklerinin peşinden koşan zavallılar, akıl fukaraları var!
Kemirgenlerin dişleri kan-revan içinde! Atatürk olgusundan bir parça koparmak için çabalayıp duruyorlar. Palavranın, yalanın, iftiranın tezvirin, soygun ve talanın, demagojinin... Atatürkçü dünya görüşünden üstün geleceğini zannediyorlar. Masallar, hakikatin keşfedilmediği zamanların ürünüdür. İnsanın hayalini zenginleştirir. Bizim masala değil gerçek dünyaya ihtiyacımız vardır.
“Türk Milleti, kahramanlıkta olduğu kadar istidat ve liyakatte de bütün milletlerden üstündür” diyen bu ölümsüz insan, başka milletlerin bağımsızlık ve özgürlüğüne de aynı hassasiyetle saygı göstermiştir.
özgür, bağımsız, lâik ve demokrat bir Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkıp yerine İran’ın veya Suudi Arabistan’ın insanı sürüleştiren rejimlerinin peşinden koşan, kafası gres yağıyla yıkanmış zavallıların Atatürkçü düşünceden, özgür düşünceden, Atatürk olgusundan alacakları pek çok ders vardır. Atatürk için bin cilt kitap yazılmıştır. Bunların hiç olmazsa bir ellisini okuyunuz. O zaman demokrasimizin, Cumhuriyetimizin, hür insanın değerini daha iyi anlayacaksınız. Biliniz ki, özgürlük köleleşmede değildir. Köleleşmenin adına özgürlük denemez. Atatürk adı, bir büyük aydınlanmanın, Cumhuriyet Devrimi’nin, ulusal bağımsızlığın, özgür insanın çağlara ulanmasıdır. Bu gerçeği, cılız, yoz, sığ, kopya kafalar asla idrak edemezler. Atatürk’ü anlamak, kavramak, yorumlamak, bir kültür meselesidir. Gürül gürül akıp gelen bu yaratıcı kültür, inşallah paslı, küflü kafalarda da bir cereyan yaratabilecektir.
Bu denemeyi Vâlâ Nurettin’in Atatürk için söylediği; hoşuna giden, sık sık aklıma gelen bir güzel sözüyle bitirmek isterim
TARİHİN KAYDETTİĞİ BİRİCİK DÜŞMANSIZ YİĞİT, DÜŞMANSIZ DAHİ KEMAL
ATATÜRK'TÜR!
Bu ulus, nice bin yıllar seninle yaşayacaktır, aziz Atatürk!
Orhan Hançerlioğlu, Atatürk sevgisini şu şekilde formüle etmektedir:
“Atatürk’ü sevmek, olumlu bilime inanmak demektir.
“Atatürk’ü sevmek, insanın yaratıcı gücüne inanmak demektir.
“Atatürk’ü sevmek, insanlığı sevmek demektir.
“Atatürk’ü sevmek, insan haklarına saygı duymak demektir.
“Atatürk’ü sevmek, çalışmayı değerlendirme demektir.
“Atatürk’ü sevmek, ileriye yönelmek demektir.
“Atatürk’ü sevmek, erdemli olmak demektir.
İnsanlık bu vasıflardan vazgeçemez. Mümkün değildir. O halde Atatürk’ten de vazgeçemez. Atatürk düşüncesiyle ümmet devri geçmiştir.
Baki olan milletlerdir. Millet devridir. "Bir Müslümanın, mürit olması gerekmez.”, "Dinci" olması da gerekmez. En iyi Müslüman, "dinci" ve “mürit" olmadan İslâm'a bağlanandır." (İlhan Selçuk, Cum.11.6.1999)
Burada bir de Hakan Cengiz Han'ın sözünü yinelemekte fayda var benden sonra gelecek hükümdarlar ile yanlarındaki büyükler, bahadır ve ndyanlar, yasaya sıkı sıkıya bağlı kalmazlarsa, devlet işleri sarsılacak ve parçalanacaktır. Yeniden bir Cengiz Han bulmak istenecek ve fakat bulunamayacaktır.“ (Cengiz Han)
Şinasi, bir Tanzimat şairi olarak Mustafa Reşit Paşa'ya yazdığı meşhur kasidesinde:
Olmuş insana taassup bir onulmaz illet
Hüsnü tedbirin ile kurtulur andan millet
"Taassup ve illet"ten yüzyılı aşkın bir süredir maalesef bir türlü kurtulamadık.
Atatürk, 1933 yılında Çankaya’da Türk kültür coğrafyası hakkında şunları söyler: "Bugün, Sovyetler Birliği dostumuzdur. Müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat, yarın ne olacağını kimse bugünden kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan
gibi parçalanabilir, ufalabilir. (uzak görü-parçalandı ve ufaldı)
Bugün sımsıkı elinde tuttuğu milletler ayrılabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir, işte Türkiye ne yapacağını bilmelidir...
Bizim bu dostluğumuz idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz, onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır?
Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür...
İnanç bir köprüdür...
Tarih bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını beklemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir. Türk kültürü, bütün Türkler'in kültürüdür. Kültür, nerede olursa olsun Türk'ün malıdır. Her Türk'ü de, Türkiye'yi de alakadar eder.
Atatürk adı, özünde akıl-bilim-her düşünce laik inanç sistemi olan bir sonsuz Cumhuriyet’in adıdır!.. Onun için diyoruz ki; Atatürk’ü bilmeyen adam değildir. Atatürk için şimdiye dek altmış bin kitap yazılmıştır. Hiç olmazsa ellisini okuyun düşünün, kafa yorun! Ondan sonra Atatürk hakkında konuşun! Atatürk’e iftira atmak marifet değildir. Atatürk’ün binlerce sözü var. Okuyunuz. Ondan sonra değerlendiriniz!