“Kırşehir Çiğdem” Gazetesi kuruluşundan bugüne dek “Basın milletin müşterek sesidir. Basın hürriyetinin getirdiği sorunlar yine basın hürriyetiyle çözümlenir” diyen Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önder Atatürk’ün yönteminden asla taviz vermeden bugüne dek yayın hayatını sürdürmüştür.

         Bu süreçte Atatürk devrim ve ilkelerinden, Anayasamızın tayin ve tespit ettiği ilkelerden asla taviz vermemiştir.

         Cumhuriyetimizin niteliklerini tespit eden anayasamız meşhur ikinci maddesinde şunları kaydeder:

         “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına dayalı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.”

         Bütün mesele burada Anayasamızın bu amir hükmüne uyulacak mı yoksa bu hüküm orasından burasından kemirilecek mi? Hemen hemen 1920’dan beri süregelen değişikliklerin tümünde bu ilke korunmuştur. Ama son20 yılda AKP iktidarı bu ilkeyi her halükârda hırpalamıştır.

         Ama bu gazete “Kırşehir Çiğdem”, hiçbir zaman bu ilkelerin varlığından rahatsız olmadan yayın hayatını sürdürmüştür.

         Milli birlik ilkesine, milli bütünlüğe, Misak-ı Milli’ye bağlı kalmıştır. “Vatan bir bütündür parçalanamaz” ilkesi “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinin şiarı olmuştur. Rüşvet, vurgun, talan, soyun, adam kayırma, kamuya adam almada menfaat temini, nüfuz suiistimali gibi iğrenç hareketler, bu basın organından destek görmemiştir. Hak, hukuk ve adalet, liyakat bu gazetenin amacı olmuştur.

         Köşe yazarları ve bilimsel makale yazarları da bu ilkelere son derece dikkat etmişlerdir. Tanzimat’tan beri basın hürriyeti daime daha imleri, daha olumluya doğru yol almıştır. 1839 Tanzimat Fermanı, 1876 Anayasası, 1908 hürriyetin ilanı gibi gelişmeler Anadolu ve İstanbul basınını daha olumluya sevk etmiştir.

         1908 devriminden sonra basın hürriyeti gene basın tarafından zaman zaman hırpalanmıştır. Sansürün kaldırılışına denk bu dengesizlik sürmüştür. Namık Kemallerin Ziya Paşaların, Şinasilerin, Tevfik Fikretlerin, Mehmet Akiflerin,

Ziya Gökalplerin, Ahmet Emin Yalmanların, Ali Naci Karacanların, İlhan Selçukların, Çetin Altanların, Uğur Mumcuların, Ahmet Taner Kışlalıların, Abdi İpekçilerin, Doğan Özlerin, Turan Dursunların, Necip Hablemitoğlu’nun… mücadelesi örnek bir şekilde sürüp gelmiştir.

Cevat Hakkı Tarım’ın, Dursun Yastıman’ın, Ertuğrul Ersan’ın, Şevket Güner’in, Adnan Yılmaz’ın bu yazının yazarı Avukat-yazar-Şair Adil Gülvahaboğlu’nun Salih Güner’in, Ramazan Çakır’ın, mücadelesi sürüp gitmektedir.

“Kırşehir Çiğdem”i nice yayınlar dileğimizle kutlamayı bir görev biliyoruz. Hem de kutsal görev…