24 HAZİRAN Seçimleri acele ve baskına gebe bir seçim olacak.
Söz konusu seçim, neden böylesine erken sancılar doğurdu? Sorusuna, toplum henüz net cevaplar alamadı! İktidar her ne kadar MHP’nin, erken seçim talebi üzerinden bir savunma gerçekleştirse de, işin rengi öyle değil.
Ejderhalaşan ekonomi,
Uluslararası ilişkilerdeki bozulma,
Suriye politikasındaki çıkmaz,
Ekonomistlerin tahlillerini işaret eden, 2018 Eylül ayında kendini gösterecek olan şiddetli ekonomik kriz,
MHP politikalarını uçuruma düşüren ve AKP’nin siyasi başarısını tehdit altında tutan, İYİ Parti gerçeği, seçimin 24 Haziran 2018’de yapılmasını zorunlu kılmıştır.
16 yıl boyuncu ülkeyi yöneten iktidarın, tek adamlık hamleleri ile geliştirdiği bireysel politikaları 24 Haziran Seçimini aceleye sürüklerken, muhalefet partilerine ve oy verenlerine bir buğday tanesi kadar demokratik anlayışta olunmadığını bir kez daha göstermiştir. CHP’nin, İYİ Parti oylarına karşı yapılmak istenen yok etme girişimine, 15 vekil vererek muazzam bir demokratik fedakârlıkta bulunulması, İYİ Parti’nin seçime girmesine yol açmasa idi, AKP ve MHP’nin nitelendirdiği üzere, bu seçimin milli güvenlik, ekonomik, sosyal tehdit önlemi seçimi olmasından çok, adını fırsat seçimi olarak alacağı kaçınılmazdı. Lakin belirtmek isterim ki, zamanla yarışa itilen bir siyaset aranasının erken seçim baskınıyla zora sokulması hiç hoş olmadı.
Öteden beri, genel geçer seçim tarihlerinde, ilk defa zamanında seçim yapmayan AKP, bu seçimleri alacağından görünen o ki, çok emin. Ancak seçimlerin esasen neden geriye alındığına dayandırdığım, ekonomik sorunlar, uluslararası ilişkilerdeki bozulma, Suriye politikalarındaki çıkmazlar ve İYİ Parti gerçeği, AKP’nin üstün başarı beklentisini karşılamayacak. Çok yüksek bir oy alacak 1. turda ama yüzde 50’yi bulamayacak. Lakin, CHP tüm kesimleri kucaklayan bir aday çıkarır, İYİ Parti ve Saadet Partisi’yle ittifak yaparlar ise bu sonuç mümkündür.
2. turda, Recep Tayyip Erdoğan ile karşı karşıya kalan, Meral Akşener veya CHP’nin adayı, Saadet Partisi’ni de kapsar şekilde bir koalisyon tablosu oluştururlarsa, 8 Temmuz seçiminde yaklaşık 3-4 puanlık farkla, muhalif cephe seçimi alabilir. Yalnız bu tablo, dediğim gibi Meral Akşener gibi potansiyel bir oy gücüne sahip, CHP’nin çıkaracağı ve tüm toplumu kucaklayacağı güçlü bir isim ve Saadet Partisi’nin desteğiyle mümkündür. HDP’nin göstereceği kendi adayı söz konusu olacağından, MHP AKP’ye ittifak desteği verecek dahi olsa, AKP’nin yüzde 45’leri geçeceğini düşünmek çok güç.
Hatırlarsanız. Çatı adaylığı geçmişte yaşanan muhalefetin çatı adaylığı sürecinde, CHP ve MHP’nin ortak adayı Ekmeleddin İhsanoğlu ile birlikte, HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş’ın da aday olduğu o seçimde, Recep Tayyip Erdoğan yüzde 50 küsür almıştı.. Bu çatı adaylığının basitliğine karşı, bu kez CHP’nin öz adayını çıkarmaya çalışması, Abdullah Gül adaylığı balonlarına karşı Meral Akşener’in adaylıkta ısrarlı durması, bu seçimi kıran kırana bir seçim hali alacağına ve güçler dengesinin yarışacağına açıkça bir kılavuzudur.
Yıllardır imkansızlıklar içerisinde nerdeyse %4.8 gibi bir potansiyele sahip ve bu potansiyeli AKP’ye oy vererek yaşamını sürdüren Saadet Partisi, kendi vekillerini çıkarma iddiasında olursa, İYİ Parti Saadet Partisi ile ittifak kurar ise, muhalefet cephesi ciddi anlamda nüfus bulacak, seçim başarısını yakalayacaktır.
Bu şartlarda, her ne kadar ‘’ muhalefetin adayı Abdullah Gül olacak’’ denilse de, bu söylemin hiçbir gerçeği ve yeteneği yoktur. Ki, CHP kendi adayını, İYİ Parti Meral Akşener’in adaylığını söylemekte ve ısrar etmektedir.
2002’de birlikte kurdukları partiye karşı Abdullah Gül’ün muhalif kanattan çıkarak karşı kanattan aday olması da mantıklı görünmemektedir. Gül’ün, muhalif kanadın adayıymış gibi estirilen asılsız rüzgâr bir atmaca hareketinden öte bir şey değildir. Zira, Gül dalından kopamayacak, damar damarı bırakmayacak. Gül’ün muhalifte aday olması halinde, muhalefette yaratacağı heyelana karşı yüzlerce neden sayabilirim ve bu heyelan kaymasını ise muhalefet göze almayacaktır.
Yapılacak olan bu seçimde,
Muhalefet çatı adayı çıkarmaz.
Bu yıkım geçmiş seçimde yaşandı, bir kez daha tekrarlanmaz.
HDP’nin potansiyel yüzde 8’lik oyu kendi adayını çıkarır ve bu oylar yine HDP’ye gider.
Bu yolla, CHP’nin, İYİ Parti’nin ve Saadet Partisi’nin olası ittifakı yüzde 53’leri bulur.
AKP’nin ve MHP’nin ittifakı ise hem zorlu, hem de seçim kaybıyla sonuç alır.
Ya Kırşehir’de?
Eğer Kırşehir siyasetine yerleşen İYİ Parti potansiyelini azımsamaz isek, MHP oylarını düşürecek, Saadet Partisi’nin izlediği politika ve Meral Akşener tırmanışı AKP oylarını da geriletecek. CHP kemik oyuna ulaşacak seçim politikaları geliştirirse eğer, çıkaracağı toplumcu bir aday ile de 2 milletvekilliğinden 1 tanesini kesinlikle alır.
Kim bilir, belki de seçimler iptal edilir?