Bu tarihi dönüşüm noktasının Kurtuluş Savaşımız (19. 05.

Bu tarihi dönüşüm noktasının Kurtuluş Savaşımız (19.05.1919--09.09.1922) sürecinde çok önemli bir yeri vardır. Kırşehir, Heyet-i Temsiliye'nin Ankara'ya giderken konakladıkları bir yer değildir. Bunun ötesinde geniş ve derin bir anlamı vardır. Samsun-Havza-Amasya-Erzurum-Sivas-Kayseri-Hacıbektaş-Mucur-Kırşehir-Ankara yolculuğu Müdafaa-i Hukuk metodunun işlendiği, geliştirildiği amacına yaklaşıldığı coğrafi noktalardır. Kurtuluş ve kuruluş ideali derinliğine ve genişliğine yoğrulmuştur. Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti ilkelerini, yani Amasya Genelgesi'ni, Erzurum Kararlarını, Sivas Manifestosunu yoğura yoğura Ankara, Kurtuluş ve kuruluş'un odağına yürümüşlerdir. Yürüyüş, Anadolu'yu bir çığ gibi arkasına alarak yoğunluk kazanmıştır.
Heyet-i Temsiliye Reisi Mustafa Kemal, Kırşehir'de öğretmen-yönetici Ömer Aydın'ın kısa bir söylevine karşılık verirken der ki:
“...Aziz ve mübarek vatanımızı kurtarmak için bütün münevverlerin, herkesin hazır olması lazımdır. (Hazırız, hazırız diye bağrışmalar) İstanbul'a gitmeyeceğiz Anadolu en büyük hazinedir. Sine-i Vatanda istihlas (kurtuluş) çarelerini, beraberce, ölünceye kadar aramaya temin etmeğe çalışacağız. Gençlerin, Kırşehirlilerin duyguları hepimizin müşterek davasıdır. Sizlerin bu asil duyguları bizi çok mütehassis etti. Ben ve arkadaşlarım sizleri sevgiyle selamlarım...
“Milli varlığımız, onun kudreti, başımıza gelen ve gelecek olan bütün felaketleri def ve ref edecek kadar kuvvetli ve güven vericidir. Erzurum ve Sivas Kongreleri, Misak-ı Milli esasları dahilinde gayelerimizi tahakkuk ettirmek için gereken kararları aldılar. Hiç bir şeyden yılmayacağız. Yokluktan sıkılmayacağız. Büyük ve asil milletimizin varlığı, kudreti mutlaka istikbali ve istiklali kurtaracaktır. Terakki yolunda medeniyetler kuracağız. Mensup olduğumuz milletin tarihi, dünyanın tanıdığı en büyük varlıktır.” (Heyet-i Temsiliye ve Mustafa Kemal Kırşehir'de, Sırrı Kardeş,1950, s.31-32)
Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye üyeleri: Ahmet Rüstem, Hakkı Behiç, Mazhar Müfit, Hüseyin Rauf'un Kırşehir Gençler Derneği'nin sundukları deftere yazdıkları metin de Kırşehir gençlerini bu dönüşüm noktasında tetiklemiştir. Bu metin günümüz Türkçesiyle şunu ifade etmekteydi: Kırşehir gençleri tüm vatan gençliğinin bir karakteridir. Bunu ispat edecek fikir gücüne sahiptirler. Bunun idraki içerisinde bulundukları kanısıyla vaz-ı imza eyleriz.”
24 Aralık 1919'da Kırşehir'de etkin olan iki dernek vardır: Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin şubesi ve Kırşehir Gençler Derneği. Gençler Derneği Kırşehir'e özgüdür. Diğeri ise Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin şubesidir. Bu derneğin reisi muhterem müftü Helil Gürbüz Efendi’ydi. Yönetim kurulunda da Ömer Aydın, Mehmet Ağa, Hayrullah Efendi, Hacı Hafi Efendi, şabe kâtibi Haydar bulunuyordu.
Kırşehir Gençler Derneği (1918) Başkanı Mustafa Hilmi Kural, Mustafa Kemal ve arkadaşlarına derneğin tüzüğünü sunar. İnceden inceye tetkik eder ve şunları söyler: “Milli hedef ve gayelerimizin bu eserde tespit ve bilfiil tatbik edilmekte olduğunu görmekle bahtiyarım.” (age)
Kırşehir Gençler Derneği'nin kuruluşunu Kurucu Başkan Mustafa Hilmi Kural şu şekilde anlatmaktadır: “Birinci Dünya Harbi’nden yenin çıktık. (1 Aralık 1918) Memleketi bu feci halini gören ve bunun siyasi sonuçlarını sezen her genç gibi ıstırap ve hicapla karışık üzüntüler içinde Kırşehir'imize dönmüş bulunuyordum. Kırşehir, Anadolu'nun merkezinde olduğu için siyasi fırtınaların tesirini ancak ruhumuzda duruyorduk. Derin bir iç sıkıntısından kurtulamıyorduk. Baş başa verip dertleşilmesi, milli istiklal ve hakimiyet yolunda tutuşan ruhların, ümitlerin ufuklarda biraz olsun gezebilmesi herkese bir teselli ve kudret kaynacı oluyordu. Bu ihtiyaç ile talimgâhta ve harp meydanlarında birbirini tanıyan üç beş arkadaş ara sıra birleşir, konuşur, dertleşirdik. Gençleri birbiriyle tanıştırmak, bir araya getirmek, memleketin sosyal birlimi ve inkişafı namına çok gerekli bir hareket olacaktı. Siyasi, milli, mahalli, sosyal bir zaruret vardı. Bu fikri ilk kez, Garipoğlu Reşat'a naklettim. Fikrime hemen iştirak etti. Reşat Bey'in hükümet karşısında "İş bitiren" adıyla hem saatçi, hem de yazıhane olan bir dükkânı vardı. Düşüncemi, tüccardan Mehmet Fevzi Saçak, muallim Tayyip, orman memuru Katırcıoğlu Ahmet'e açarak genişlettim. Sekiz on maddelik nizamname hazırladın. Beyanname¬mizi resmi makama verdik. On kurucu üyeydik. Dernek hiçbir yere bağlı değildi. Mahalli ve müstakildi, Kırşehir Gençler Derneği.” (age, 37-38)
İşte Heyet-i Temsiliye’yi Kırşehir'de halk ile birlikte karşılayan, halkla kaynaştıran Kırşehir Gençler Derneği ile Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kırşehir Şubesi olmuştur.
150 atlı ile Kılıççı Köprüsü'nde karşılanan Mustafa Kemal’e Kapıcı Camii civarında yaklaşan Dernek Başkanı, “Hoşgeldiniz, bizleri çok sevindirdiniz. Memleketimize şeref verdiniz. Büyük ve aziz misafirimiz.”
Dernek nizamnamesini gözden geçiren Mustafa Kemal ayağa kalkarak, “Sevgili gençler, gösterdiğiniz heyecanlı tezahürden çok mütehassıs olduk. Esaret tehlikesine düşen, hürriyet ve istiklalini temin hususundaki davamızın hususiyetine inanmış olduğunuza kanaat getirerek nizamnamenizin çizdiği esaslar cidden takdir edilir mahiyettedir. İlerde hepimizin şerefli başarılar yolcusu olduğumuzu görmekle iftihar ederim.” (age, 43)
Mustafa Kemal Kurtuluş ve Kuruluş ateşini Orta Anadolu’da biraz daha alevlendirmiştir. Kayseri’de 19. yy. sonlarında Raşit Ağa'nın yaptırdığı tarihi konakta üç gece kaldıktan sonra Kırşehir istikametinde hareket ederken, bu ateşi alevlendirmeyi, daha canlı tutmayı kafasına koymuştu. Çünkü geldiği yer, Ahilerin, Bektaşilerin ruhunda milli maya tutmuştu.
14 maddelik manifestosuyla Türkiye'yi paylaşmayı kafasına koymuş olan ABD Başkanı Wilson en yakın çalışma arkadaşı House şöyle diyordu:
“Türkiye'yi haritadan silmek lazımdır.”
House de ona, “Türkiye'yi hem Asya'da, nem de Avrupa'da neşe içinde paylaştık.”
Atatürk'ün Kırşehir konuşmaları kurulacak Cumhuriyet'i ve emanet edilecek gençliği ifade eder. Gençliğe seslenişin ilk örnekleri Kırşehir konuşmalarıdır.
“Sevgili Kırşehir halk ve gençleri… Beni çok hislendirdiniz. Her yerde halkın coşkun tezahürleriyle karşılaştık. Milletin azm-ü imanının kuvvetli olduğuna inandık.”
Namık Kemal, “Vatanın bayrına düşman dayamış hançerini/Yog imiş kurtaracak bahtı kara mâderini” demişti. Ben Kemal de öğünerek değil, milletimizin asalet ve kahramanlığına dayanarak söylüyorum; Bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini!
Tespit edilen hududumuzun/Misak-ı Milli içindeki düşmanlarımızı mutlaka dışarı atacağız. Bunu yapmak için çok zorluk çekmeyeceğiz. Milletimizin hayat ve hürriyet hakkını elde etmek için her türlü fedakârlığa katlanacağız. Hepinize rahatlık ve hayırlı geceler dilerim.”
Mustafa Kemal'in Kırşehirlilerle buluşması Erzurum ve Sivas Kongrelerinin bir bakıma yenilenmesi, tekrarıdır. Kurtuluş ve kuruluş inancının yoğunlaşmışıdır. Kurtuluş çığının biraz dana büyümesidir. Halkla biraz daha bütünleşmesidir. Mucur'da yaşayan Gülizar Nine'nin Mustafa Kemal'e yaklaşarak kendi koştuğu şu şiiri okuması da oldukça anlamlıdır:
“Kadem bastın sefa geldin Mucur'a/Doğan aylar gibi doğ Kemal/Canım kurban olsun senin yoluna Paşa/Düşmanı yurdumdan kov Kemal Paşa/Aman Kemal Paşa, duy Kemal Paşa/Düşman yurda girdi kov Kemal Paşa/Şalvar giymiş kara kalpak başında/Madalyası parıldıyor döşünde/Çok gün görmüş daha genç yaşında/Düşmanı yurdumdan kov Kemal Paşa/Nice zulüm gördük evvel-i ahir/ Aşımız, ekmeğimiz kan ile zehir/Sana omuz verir koca Kırşehir/Düşmanı yurdumdan kov Kemal Paşa/Cemalin benziyor şu doğan güne/Niyazım var, sahip çıkasın dine/Sana kurban olsun Gülizar Nine/Düşmanı yurdumdan kov Kemal Paşa” (Baki Yaşa Altınok, öyküleriyle Kırşehir Türküleri, Destanları, Anıtları, Ankara, 2003)
Ahilerin desteği tamdı. Ahilik, Moğol istilasında da Anadolu'yu koruyan milis kuvvetlerin kaynağıydı. Ahiler, Abdalan-ı Ram, Ahiyân-ı Rum, Bacıyan-ı Rum, Gazıyan-ı Rum örgütleriyle Türk tarihinde örgütlü mücadelenin örneklerini vermişlerdi. Bu örgütlerde Atatürk metodundan izler vardı. Onun için Mustafa Kemal ile Ahilik ruhu kolay anlaşıyordu.
Hacıbektaş'ta Bektaşilerin desteği tamdı. İster Yologlu olsun, Beloğlu olsun, Alevi-Bektaşi atmosferi Mustafa Kemal'i bağrına basıyordu. Onu büyük kurtarıcı, Büyük Önder olarak selamlıyorlardı. Cemalettin Çelebi o zamana göre 4,5 milyon olan tüm Anadolu-Türkiye-Alevi-Bektaşi topluluklarına beyanname yayımlayarak büyük kurtarıcıyı muştuluyordu.
25 Aralık 1919’da Kaman'da Heyet-i Temsiliye’yi Hacı Ali Bektaş Ağa ve arkadaşları Müdafaa-i Hukuk Derneği Kaman Şubesi yöneticileri ve halk büyük bir coşku ile karşılamıştır.
Akşam yemeğinde bulgur pilavı, üstünde kızarmış tavuk, bal-pekmez, yağda yumurta vardır. Mustafa Kemal, tavuğun kanadını alır. Bunun etini çıkarmaya çalışır. Rauf Orbay; “Paşam neden kanadı yiyorsunuz?” dediği zaman Mustafa Kemal yaptıkları büyük işin önemini de ifade edercesine, “Uçacağız da ondan” cevabını verir.
26 Aralık sabahı Ankara’ya müteveccihen Kaman’dan ayrılırlar. Bir halk adamı olan Mustafa Kemal, Kaman’da bir tümseğin üstüne çıkarak şu konuşmayı yapar:
“Köyünüz Kaman’ın mahallesi olmalı. Ne kadar güzel her taraf ağaçlarla dolu. Kim bilir yazın ne hoş ve serin havası olur? Yurdumuzun her yanı böyle meyve amaçlarıyla doludur. Şu cennet gibi köyünüzün içinde düşman çizmelerinin dolaşmasına hanginiz, hangimiz razı oluruz? İşte şirin İzmir'e düşman girdi. Oradaki vatandaşlarımızın hepsi esir muamelesi görmektedir. Padişah da esir edilmiş bir haldedir. Memleketin derdine bir çare bulabilecek durumda değildir. Düşmanlar, bin bir hileyle el birliği yaparak bizi ortadan kaldırmak istiyorlar. Sizlerin yardımıyla bu felaketli günleri atmağa çalışacağız.”
Kamanlı dinleyiciler hep bir ağızdan, “İnşallah Paşam, sen ne dersen onu yapacağız. Neredeysen orada olacağız.”
Mustafa Kemal büyük yolculuğun duraklarında hep halkla beraber olmuş yerel veya genel örgütlere dayanmıştır.
Kırşehir Gençler Derneği, Müdafaa-i Hukuk Derneği’nin şubeleri, Ankara'daki büyük buluşmanın altyapısını sağlam kurmuştur. Heyet-i Temsiliye, milletin tarihi yapısından gıdalanarak besin depolayarak, potansiyel güç kazanarak Ankara'ya varmıştır. Kongreler düzeni, Meclis düzenine dönüşmüştür.
Kırşehir, büyük bir atılım noktasıdır.
Ahi ve Bektaşi kültürünün halkçı, ulusal özelliği, Mustafa Kemal’e yardım etmiştir. Bu aynı zamanda din, inanç, kültür, dil buluşmasıdır. Egemenlik buluşmasıdır. Kırşehir buluşması Erzurum ve Sivas Kongreleri’nden sonra milli destanın 3. Kongresi sayılabilir.