19 MAYIS ULUSAL BAŞKALDIRI (Kurtuluş ve kuruluşun 100. yılı vesilesiyle)

19 Mayıs Çanakkale Zaferi’nin devamı, Kurtuluş Harbi’nin başlangıcıdır.
19 Mayıs 1919,Mustafa Kemal’in önderliğinde bir başkaldırı hareketinin adıdır. Ulusal bağımsızlığa, ulusal egemenlik devrimine, Türk aydınlanma hareketine giden bir yolun başlangıcıdır. Uzun bir yolculuğun kararlı ve güvenli bir şekile devamıdır. Bu yolun yolcuları hiçbir zaman yorulmadılar. Duraksamadılar. Kararsızlığa, ümitsizliğe düşmediler. Birbirini izleyen sorunların çözümüne genç yaşta başladılar ve genç öldüler! Fikirleriyle, beyinleriyle, akıllarıyla, yaratılarıyla her zaman genç kaldılar. Ve yaşıyorlar!
“Dünyada her şey için, uygarlık için, başarı için, maddiyat için, maneviyat için, en gerçek yol gösterici kılavuz bilimdir, fendir, bilimin ve fennin dışında kılavuz aramak gaflettir, dalalettir, cehalettir. İlkesini benimseyerek dünyaya yeni bir yön veren, bağımsızlık savaşlarının öncülüğüne, bilim ve akıl çağına, demokrasi ve barış ortamına damgasını vuran Atatürk ve arkadaşları Samsun’a çıktıklarında genç yaştadırlar.
“Samsun’a çıktığı 3.Ordu Karargâh Heyeti’nde en yaşlısı Mustafa Kemal’dir. 38’ini sürdürmektedir. Anafartalar harikasını yarattığı zaman gencecik Mustafa Kemal daha 35’indedir.Mücadele arkadaşları Kazım Karabekir Paşa 37, İsmet Paşa 37, Ali Fuat Paşa 38, Fahrettin Altay 41, Fevzi Paşa 46 yaşındaydı.’’ (1) Sakarya’nın, Çanakkalenin, Büyük Taarruz’un şehitleri ve gazileri büyük çoğunlukla 16-17-18 yaşlarında gencecik kahramanlardır. Kayseri Lisesi’nin, İstanbul Erkek Lisesi’nin öğrencilerinin çoğu Çanakkale’de şehit olmuştur! Ve… de 1921’de Sakarya Savaşı’nda!..
‘’Ya, İstiklâl ya ölüm!’’ Parolasının ‘’Kuvay-ı Milliye Ruhu’nun kalem kahramanları, bu ruhu bugünlere ulaştıran ve böylece hepimizin ulusal kültüründe Atatürk milliyetçiliği’nde katkısı bulunan, başka bir deyimle, toplumumuzu bu alanda fikren yetiştiren yazar grubu da öyle değil midir? Savaş yıllarında Yunus Nadi, henüz 40 yaşında, Yahya Kemal 35, Velit Ebüzziya 35, Halide Edip 36, Suphi Nuri 32 Yakup Kadri 30, Falih Rıfkı 25, Ruşen Eşref 28, Kemalettin Kamu ise daha 19’unda (2) Bağımsızlık Savaş’ımızın kalem mücahitleridir.
Mustafa Necati, Vasıf Çınar, Dr. Reşit Galip Atatürk Cumhuriyeti’nin genç yaşta ölen eğitim bakanlarıdır. Mustafa Necati, Yeni Türk Alfabesi’nin mimarıdır. Vasıf Çınar, devrimimizin temel yasası sayılan Tevhid-i Tedbirat Kanunu’nu hazırlayandır. Dr. Reşit Galip ise 1933 Üniversite Reformu’nu hazırlayandır. Bu ünlü kişiler sırasıyla 35,39,34 yaşlarında dünyadan göç etmişlerdir.
Atatürk, havacılık konusunda uzman bir general’e (o zamana göre çok genç)
“Şimdi oğlum, sana bir öğütte bulunacağım. Hayatta başarılı olmak istiyorsan, ben gencim diyene elini uzat! Her zaman gençleri sev ve koru, onlara güven, daima gençlerle çalış.’’ Ben yaşlandım’’ diyenlerden uzaklaş. Eğer ben başarılı oldu isem, başlıca sebebi budur. Ben, ömür boyu hep gençleri sevdim. Her zaman gençlerle iş birliği yaptım. Sen de öyle yap olur mu?!!(3)
Mustafa Kemal’in kararında ve inancında bu gençlik olgusunun etkisi ve enerjisi oldukça büyüktür. Âmâ onu asıl genç kılan güç Türk Ulusu’nun bağımsızlık aşkı ve ona olan sonsuz güveniydi. Bu inançla Ordu müfettişliği görevini ulusal kurtuluş hareketi ’ne çevirmiştir. Bir büyük Türk Devrimini, Türk Rönesans’ını başarmıştır. Samsun, Havza, Amasya, Erzurum, Sivas, Kayseri, Hacıbektaş, Kırşehir, Ankara, yolculuğundaki başarı kaydeden kilometre taşlarında hep bu ölümsüz inanç tazeliği vardır: Bağımsız bir ulus olarak hep yeniye, ileriye koşmak yararlıyı, bilimseli bulmak ve hayata uygulamak. Halkımızın tümünün mutluluğunu amaç bilmek. Ulusal egemenlik Devrimi’ni 1920 de gerçekleştiren güç 1923’te aydınlanma Devrimi’ni bu ‘’yenilik vadisinde durmayan’’ dehanın asıl dayanağı bu temel yapı yani, Türk Ulusu’ydu. Bunun için de tüm başarılarını ulusa mal etmiştir.
‘’Gençliği yetiştiriniz. Onlara bilim ve kültürün pozitif fikirlerini veriniz.Geleceğin aydınlığına onlarla kavuşacaksınız. Hür fikirler uygulama alanına konulduğunda Türk Milleti yükselecektir. Gençler, Vatanın bütün umut ve geleceği size genç kuşakların anlayış ve enerjisine bağlanmıştır. Bizim halkımız çok temiz kalpli, çok asil ruhlu, ilerlemeye çok yetenekli bir halktır….(4)
Halkımızı ve gençliğimizi birbirinden koparmaya çalışanlar her zaman mevcut olmuşlardır. Ama buna muvaffak olamayacaklardır. Bugün Atatürk’ün, lâik ve demokratik Cumhuriyetimiz’in de ulusal birliğimizin de iki büyük örgütlü düşmanı vardır:
Bölücü terör örgütleri, şeriatçı terör örgütleri.
Bunlar zaman zaman ittifak etmektedirler. Hatta ikinci devleti içten kuşatmıştır. Türkiyemizi, İran cehennemine, Suudi Arabistan tutsaklığına çevirmek istemektedirler. Bölünmüş Türkiye’de amaçlarına kolay ulaşacakları için bu bağlamda da ittifaklarını sürdürmektedirler. Mel’un amaçlarına ulaşmak için Rumla, Ermeniyle, İranlı, Iraklı, Suriyeliyle de zaman zaman ittifak etmektedirler. Şimdilerde de IŞIT denilen tarihin en vahşi terör örgütüyle!...El-Nusra, El Kayde…
Cumhuriyetimizin nimetleriyle beslenip O’nu yıkmaya çalışan bunlara karşı gençliğin, aydınların (gerçek aydınların) öğretmenlerin, vatansever siyasi partilerin, işçi örgütlerinin, üniversitelerin son derece uyanık ve sistematik çalışma programları yürütmeleri gerekmektedir.
15. Milli Eğitim Şurası’nda baskın gelen anlayış Türkiye Cumhuriyeti’ni Eğitim yoluyla şeriat devleti’ne çevirmektir. Tehlikenin ayak sesleri ortadadır. Gümüşhane Baro Başkanı’nı katleden, Anıtkabir’de resmi törene saldıran, daha dün Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel’e yapılan saldırı bu aşağılık mahlûkların cüretinin ne denli yüksek boyutlara ulaştığını göstermiyor mu?
Günümüzde canlı bomba eylemleri, Güneydoğu’da 3 ayda 500 şehit Bunların amacı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Atatürk’ün sözleriyle özetlersek: ‘’Bu sahne en aşağı yedi bin senelik Türk beşiğidir. Beşiği, tabiatın rüzgarları salladı. Beşiğin içindeki çocuk tabiatın yağmurlarıyla yıkandı. O çocuk, tabiatın şimşeklerinden, yıldırımlarından, kasırgalarından, evvela korkar gibi oldu, sonra onlara alıştı. Onları, tabiatın babası tanındı. Onların oğlu oldu. Birgin o tabiat çocuğu tabiat oldu, şimşek, yıldırım, güneş oldu, Türk oldu. Türk budur, yıldırımdır, kasırgadır. Dünyayı aydınlatan güneştir!’’
Halkımızın inanç ve ibadet özgürlüğüyle, fikir ve düşünce, anlatım özgürlüğüyle, birlikle, beraberlikle, laik ve demokratik Cumhuriyet çatısı altında nice 19 Mayıslara doğru… Ama 19 Mayıslara saldıran siyasi iktidarları ne yapmalı? 19 Mayıs, milli kurtuluşun, milli birliğin, milli şahlanışın özetidir!
Yakın geçmişte Meclis Başkanı İsmail Kahraman, 19 Mayıs’ı anma demecinde 19 Mayıs’ı tarihi olarak özetliyor. Soru üzerine de ‘’ben Cumhuriyetçiyim, anayasamızın temel ilkelerine bağlıyım’’ diyor. Temel ilkeler:
Laiklik, hukuk devleti, sosyal yapı, insan hakları, adalet, Atatürk milliyetçiliği
Bölünmez bütünlük
Yani değiştirilemeyecek ilkelerine bağlıyım, diyor. Zaten Cumhurbaşkanlığı ve mebus yemininde de bunlar var. Ancak 19 Mayıs’la özdeş şahsiyet, lider, 19 Mayıs ruhunun mimarı, stratejisti, lideri Atatürk’ü anmıyor. Bu ne biçim iş? Anayasa’ya bağlılık da bir siyasi görev!.. Bunlara bağlı olan bir siyasetçinin Atatürkçü olmaması, Atatürk karşıtı, şeriatçı olması ciddi bir TENAKUZ değil midir? Hani derler ya ‘’bu ne perhiz bu ne lahana turşusu!’’
Bizim memlekette Cehennem Deresi Kayaları vardır. Onlardan büyük kaya görmedim. Kendi de bilir. Oralıdır.İşte o kayalara çarpmıştır!
1) Atatürk’ün Gençlik konusuna bakışı, Burhan Göksel, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Mart 1986,s:470
2)Burhan Göksel,adı geçen yazı,s.:472—473
3)Burhan Göksel,adı geçen yazı,s.478
4)Atatürk ve Gençlik ,Prof.Dr.Nurettin Tarakçıoğlu, Atatürk Haftası Armağanı,1986,s. :34-39
GENEL: Milli Mücadele Başlarında Mustafa Kemal, Tahsin Ünal, Türk Kültürü dergisi, Kasım 1968 ,s.5-50 arası.
Atatürkçü Düşünce, Adil Gülvahaboğlu,Ağustos 1990,
Atatürkçü Düşüncede Gençlik Fikri,s.:169—177