FETÖ Terör örgütünün 15 Temmuz’da ülkemizi bölüp parçalama için yaptığı darbe girişiminin ardından bu örgütün yıllardır ne kadar sinsi sinsi içimize girdiğini daha iyi anladık. Ama bizim Kırşehir’de buna ne derler, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye!” FETÖ’cü darbeciler en azından bunun acı sonuçlarını hepimize göstermiştir.

FETÖ Terör örgütünün 15 Temmuz’da ülkemizi bölüp parçalama için yaptığı darbe girişiminin ardından bu örgütün yıllardır ne kadar sinsi sinsi içimize girdiğini daha iyi anladık. Ama bizim Kırşehir’de buna ne derler, “Geçti Bor’un pazarı, sür eşeğini Niğde’ye!”
FETÖ’cü darbeciler en azından bunun acı sonuçlarını hepimize göstermiştir. Bundan sonra FETÖ’cülerin, devlete sızmalarına fırsat vermemek, çıkar gruplarının, cemaatlerin, tarikatların ekmeğine yağ sürmemek tek hedef olmalıdır. Aksi halde bunlara fırsat vermek, onların önünü açmak vatana ihanettir!
Kırşehir’i yönetenler dahil kime sorarsanız sorun hepsi “yanıldık, aldandık!” diyor.
“Bunlar ne kadar sinsi ve kalleşmiş” diyor…
Ya Kırşehir’de herkes gördü şehrimize gelen bakanların arabasında kimin inip, protokolde valinin önüne geçtiğini!
Ama nedense buna kimse bir şey demedi, gıkını çıkarmadı.
“Bunlar kim? Neden bu kadar bakanlar, bürokratlar yüz veriyor?” demedi.
Ne istedilerse verdiler, ne yaptılarsa sesini çıkarmadılar. Sonra bunların yaptığı sinsiliği, kalleşliği görünce “yanılmışız!” dediler.
İşte AK Parti Kırşehir milletvekili Salih Çetinkaya, geçtiğimiz Pazar günü düzenlenen “Demokrasi ve Şehitler Mitingi”nde FETÖ’cülerin 15 Temmuz’da yaptıklarını anlatırken gözyaşlarına hakim olamıyor ve “Bu hainler içimize öyle sinmişler ki, namaz kılarak, dinimizi kullanarak, öğrencilere eğitim veriyoruz diyerek, kimisinden kurban aldılar, kimisinden himmet alarak bugüne geldiler. Sizlerin ödediği vergilerle alınan tankı, topu, helikopteri milletimize kurşun sıkarak hainliklerini 15 Temmuz akşamı gösterdiler. Devlet başkanını infaz etmek darbe değil, iç savaş ve terördür. Bu işi yumuşatmaya çalışanlar var. 15 Temmuz gecesini asla unutmayın ve unutturmayın. Masum yüzlü cellatların çakal ve çapulcuların bir terör girişimidir. Bunlar bizlerin geleceğini çaldılar. İnsan kardeşim dediğine ateş eder mi? Bizim geleceğimiz özümüz sözümüz belli, birileri öyle bir gün gelecek ki keşke ben alana inseydim de ölseydim” dedi.
Cumhuriyetimizin Kurucu Büyük Atatürk'ün "Efendiler ve ey ulus biliniz ki, Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ülkesi olamaz. En doğru, en gerçek tarikat uygarlık tarikatıdır" sözünü anlamamış olanları kullanan bu hain FETÖ’cüler hangi partiden olursa olsun, demokrasimiz, temel hak ve özgürlüklerimiz için en büyük tehlikedir...
Artık bu saatten sonra ülkemizi yönetenler tarikatlara, cemaatlere, şeyhlere yüz vermemeli, onların devlet içine girmelerine fırsat vermemeli, hatta şimdiden bütün mal varlıklarına el koyarak bunları tasfiye etme yoluna gitmeli. Yoksa bunların da bir gün ülkemize başına bela olacaklarını unutmamalıdırlar.
Hani bir söz vardır "pirincin içindeki beyaz taş, siyah taştan daha tehlikelidir" diye…
Tıpkı pirincin içindeki beyaz taş gibi tehlikeli olduklarını bugün daha iyi anlıyoruz. Çünkü pirincin içine düşecek siyah taşı herkes görür, ama beyaz taş görülmez. Sonra da dişinizi kırar. Yani bunlar bu büyük milletin dişlerini kırdılar, hatta sökmeye, yıkıp parçalamaya kalkıştılar. Hain olduklarını herkese gösterdiler.
Özü ve sözü bir olanlardan değil, insanmış gibi gözüken insan kılığındakilerin daha tehlikeli olduğunun herkes farkına vardı, ama geç kaldılar.
İşte bu nedenle 15 Temmuz gecesinden bu yana Kırşehir’de Cacabey Meydanı’nda demokrasi nöbeti tutan bütün Kırşehirlilere teşekkür ediyoruz.
Onlar vatanına, milletine, bayrağına, şehitlerine yüreklice sahip çıktı, kardeşliği, demokrasiyi savundu. Hainlere dersini çekinmeden verdi.
Teröristlere haddini bildirdi.
Korkusuzca şehit olmak için meydanlara indi. “Ben de vatanım için buradayım” dedi, “demokrasi” dedi, “milli irade” dedi, “Atatürk” dedi, “Cumhuriyet” dedi.
İkinci bir Kurtuluş Savaşı yaşadı ülkemiz.
Türkiye düşmanı, hainler emperyalizmin maşaları bu defa Türk askerinin kılığına girdiler. Milletin imkânlarını kullanarak yine millete öldürücü darbe vurmak istediler.
Pensilvanya'daki hain, Müslüman görünümüyle Türk ve Türkiye düşmanlığını gösterdi ve ülkemizi bölmek için bütün hünerlerini ortaya koydu.
Türk vatanını çekemeyen, üzerine çöreklenmek isteyen milletin rahatsızlığından ne kadar kanı bozuk çevre varsa hepsinin FETÖ'nün sırtını sıvazladığını gördü bu millet.
Ama bu büyük Türk Milleti, büyüklüğünü bir kez daha gösterdi, yeri geldi tankın önüne yattı, yeri geldi kurşun yağmurlarına gül bahçesine girer gibi girdi. Çünkü Türk milleti bu…
"Camiye, kışlaya, yargıya siyaset girmesin, en büyük tehlikedir" diyenlere hep şaşı bakanlar oldu ne yazık ki…
15 Temmuz darbe girişiminden toplum olarak alınması gereken çok dersler olduğu artık ortadadır.
Camiye, kışlaya, yargıya siyaset girmemeli. Girerse işte böyle darbe girişimleri ve ülkemizi bölmek isteyenler olur. Cami siyasi partilerin arka bahçesine dönüştürmemeli.
Yıllardır orduyu, yargıyı, emniyeti ele geçirmek isteyenlere ne yazık ki ülkemizi idare eden siyasetçilerin göz yumduğu bugün açık ve seçik ortada.
Oysa Büyük Önderimiz Atatürk Nutuk'ta askerin siyasete girmemesi gerektiğini anlatır. Orduyu siyasetin içine sokmak Türkiye'yi felakete sürükler. Bugün geldiğimiz nokta budur.
Bu darbe bilimsel laik eğitimin ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Bilim insanı eğitimle olunur. Eğitimle bunu yapabilirsek Türkiye kabuğunu kırmış olur. Laik olmayan düzende yeniliklere kapılar kapanır.
Bugün yediden yetmişe herkes sadakatten söz ediyor. Düne kadar bu cemaatleri devletin tüm kademelerine kimler yerleştirdi ki?
“Benim adamım olsun da istersen çamurdan olsun!” diyenlerin kulakları çınlasın.
Kırşehir’de bakıyoruz alnı secdede gibi gözükenlerin bugün ya açığı alındığını, ya da tutuklandığını.
Gerçekten ülkesini ve milletini seven, sırf siyasi görüşünden dolayı layık olduğu makama ya da işe alınmayarak cezalandırılan insanların yerine bu örgütün hainleri, üstelik haksız yere sınav hırsızlarının doldurulduğunu gördü bu millet. Biz diyoruz ki aklını başkalarına teslim edenlerle Türkiye çağdaş medeniyetler seviyesine gelemez.
Bu darbe girişimi bir kez daha devlette liyakat sisteminin ne kadar önemli olduğu gösterdi. Devleti bir partiye, aileye, cemaate teslim ederseniz sonu böyle oluyor maalesef…
İşi ehline vermezsek böyle oluyor ne yazık ki…
Kim olursa olsun işi ehline verin diyor. İşi ehline vermezsen Türkiye bu durumla karşı karşıya kalır. Bu FETÖ’cüler adım adım geldiler, adım adım yargıya, orduyu, emniyete yerleştiler. Buna siyasetçiler de bilerek, ya da bilmeyerek fırsat verdiler.
Bunun birinci temel sebebi laiklik ilkesinin yok sayılmasıdır. Laiklik ilkesi yok sayıldığı için bir cemaat, bir şeye mensubiyet duyanlar devlet içinde örgütlenmişler.
Anlaşıldı ki bu işi yapanlar bir devlete değil bir cemaatin liderine bağlı ve oradan emir alıyor. Onun için laiklik ilkesini artık herkesin önemsemesi gerekiyor. Laiklik herkes için hava ve su kadar önemlidir.
Devlette liyakat sistemi hayata geçirilmeli, filan cemaate mensup, filan tarikata mensup olduğu için insanlar yükselmemelidir. KPSS bütün ciddiyetiyle tekrar getirilmelidir ve farklı oluşumlara izin verilmemeli.
Çünkü artık liyakat sistemi Türkiye’nin olmazsa olmazlarındandır. Bir makama kim gelecekse onun siyasi görüşüne, düşüncesine bakmadan, ülkesini ve milletini seviyorsa, dürüst ve çalışkansa, makamın hakkını kim verecekse o makamlar onlara bırakılmalı. Ayrıca ülkemizdeki bu eğitim sistemi tamamen yenilenmeli.
Darbenin öğrettiği bir şey daha var bizlere. Siyaset kişisel çıkarlar için yapılmaz. Bir ailenin, zümrenin, cemaatin çıkarları için yapılmaz. Toplum için yapılır. Cemaate, tarikata devleti teslim edemezsiniz. Bunu yaparsanız devleti yok edersiniz.
Siyaset aynı zamanda özeleştiri ve geçmişi analiz etme sanatıdır. Bu yapılmazsa tarih tekerrür eder. Siyaset kurumu geçmişten ders almadığı için tarih tekerrür etmiştir. Nasıl oluyor da ülkemiz tekrar bir darbenin eşiğine gelebiliyor? Demek ki siyaset kurumu geçmişten ders almamış. Umarız siyaset kurumu buradan ders çıkarır ve uzlaşma yerinin TBMM olduğunu kimse unutmaz.
Bakın Türkiye’deki tüm meydanlara hangi görüşten olursa olsun insanlar darbeye karşı çıktı. Bunu sağlayan laiklik, hukukun üstünlüğü ve demokrasidir.
Geçmişte FETÖ terör örgütünün mağdur ettiği kişiler var. Hayatlarının en verimli dönemlerini hapishanelerde geçirdiler. Bunların tamamının suçsuz oldukları ortaya çıktı. Bir kumpasa kurban gittikleri belirlendi. Bu ülkede adalet varsa o insanlara hakları iade edilir ve görevlerinin başına gelirler. Balyoz, Ergenekon, Casusluk davası... Hepsinin itibarının iade edilmesi lazım.
Evet bu darbe, cumhuriyetimize ve demokrasimize yapıldı. Bu darbe girişimi, demokratik parlamenter sistemimize karşı yapıldı, demokratik, laik, sosyal hukuk devletimize karşı yapıldı. Cumhuriyet tarihimizin en kanlı darbe girişimidir bu darbe girişimi.
Artık bu ülkenin siyasetçileri bu darbe girişiminden gerekli dersi çıkarmak zorundadırlar. Dersi çıkardıklarında tarih bir daha tekerrür etmeyecektir.
Bu hain FETÖ’cüler, dürüstlerdi madem niye kaçtılar? Yetmedi Yahudi zihniyetiyle hedefe giden her yolu mubah gördüler. Yetmedi asker, polis formalarını giyip bu halkın vergileriyle alınan silahla tankla halka saldırdılar. Tabanı ibadet olan kardeşlerimizin gözünü kör ettiler. Yetmedi halkın iradesi ile seçilenlerin en yakınına bir akrep gibi yerleştiler. Etrafa zehir saçtılar. Kâfiri tanırsın ona göre davranırsın, düşmanı tanırsın tedbir alırsın, ama bunlar münafık, hain…
15 Temmuz gecesi Türkiye bir felaketin eşiğinden döndü. Felaketin bıraktığı enkaz büyük. Sonrasında ortaya çıkan tabloya bakılırsa darbe iktidara değil, ülkeye yapıldı. Böyle bir ortamda elbette siyasi görüş farklılıklarını ve tartışmaları bir tarafa bırakmak gerek.
Ülke ağır bir krizden geçerken “Geçmişte sen şunu yapmıştın, sen şöyle yaptığın için bu işler böyle oldu” demenin şu anda kimseye bir faydası yok.
Birliğe, bütünlüğe ve buradan çıkacak ortak akla ihtiyacımız var. Çünkü ülke, ortak akılla ancak düzlüğe çıkabilir.
İktidar da muhalefet de birlik, bütünlük mesajları veriyor. Bu iyi bir şey.
Elbette uzlaşmak gerek. Elbette birlik ve bütünlük kurmak gerek. Elbette bu alçak saldırı karşısında ülkemizi yöneten iktidarın yanında durmak gerek.
Ne diyelim, ülkemizi idare edenler inşallah bir daha böyle yanlışlara, yanılgılara düşmez. Dün yaşadıklarımızdan gerekli dersleri çıkartır ve gereğini yapar.
Türk halkı 15 Temmuz gecesinden bu yana bu hain saldırı ve kalkışmaya karşılık bir cevap verdi. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca meydana gelen en kalleşçe kalkışmaya karşı Türk halkı dünyaya ders verdi.
Bence bu dik duruş sadece Türk demokrasisinin olgunlaşmışlığının göstergesi değil, dünyaya da “Bakın ey dünya bir ülkenin insanı devletine, milletine böyle sahip çıkar” mesajıdır.
Allah zaten din taciri ve münafık olan darbecilerin belalarını verdi. Bu halkın iradesi de cezalarını verecek inşallah.
Allah’ım bu milleti ve vatanı bu münafıklardan, din tacirlerinden koru. Onları öyle yaşat ki bu vatana, millete bir daha zarar veremesinler.

***

Akrep ile kurbağanın dostluğu

Akrep nehrin kenarında durmuş karşı kıyıya bakmaktadır.
Geçmek istemekte ama suyu geçmek için yaratılmamıştır, korkar.
Dostu olan kurbağaya seslenir:
“Kurbağa kardeş, seninle dostuz biz, dostluğumuz hatırına beni karşı
kıyıya geçirir misin?”
Kurbağa kendinden emin bir şekilde:
“Yapamam akrep kardeş, evet seninle biz dostuz ama uzak durmalıyım senden. Sen bir akrepsin ve zalim bir iğnen var, çekinirim senden.”
Akrep, kurbağanın endişesini anlar, ama vazgeçmemiştir.
“Bak kurbağa kardeş; şimdi sen beni sırtına alıp karşıya geçirirken
seni sokabilir miyim hiç? Bunu ancak bir aptal yapar. Ben yüzme bilmem ki, seni sokarsam ben de boğulur ölürüm.”
Mantıklı gelmiştir kurbağaya.
Hem eski dosttular, neden soksun ki? Kabul eder.
Akrep yaklaşır ve kurbağanın sırtına biner.
Suyu geçmeye başlamışlardır yavaş yavaş.
Derken, tam da suyun ortasında, kurbağa sırtında bir yanma hisseder. Akrep sokmuştur. Acı içerisinde başını çevirir:
Neden? Neden yaptın bunu, bak şimdi sen de boğulup öleceksin...
Akrep üzgün ve pişman bir şekilde şöyle der:
“Elimde değil. İŞTE BENİM TABİATIM BU...”
Kıssadan hisse…
Türkiye Cumhuriyeti’ni yıllardır yönetenler içimizdeki akreplere hep insanlığın gereği yardım ettiler. “Alnı secdeye değiyor!” diye bunların akrep olduğunu anlamadılar. Onlara verdikleri desteğin ve iyiliğin karşılığının bu olmayacağını göremediler. Çünkü onlar akreptiler, işleri bitince sokacaklardı.
Nitekim de işte bu akrepler, bu hainler yine işini yaptı. Devleti tam ele geçirdiklerini düşünürken, dün kendisine insanlık yapanları akrep gibi soktular.
Ama artık bu akreplere insanlık yapma devri bitti. Şimdi akrepleri içimizden temizleme, yanımızdan uzaklaştırma dönemi…

***

Sevdiğim bir söz
“Asla bir salakla tartışmayın; Çünkü dışarıdan bakanlar, hanginizin salak olduğunu anlamayabilir.”