Ya öyle bir dünyada yaşıyoruz ki derdimizi kimseye anlatamaz hale geldik. Terör olayları, kavgalar, gürültüler, iç çekişmeler, cinayetler, kadınlarımıza saldırılar, intiharlar, boğulmalar… Her gün yüreğimizi yakan şehitlerimiz… Ülkemizde yaşanan sen-ben kavgalarından bıktık.

Ya öyle bir dünyada yaşıyoruz ki derdimizi kimseye anlatamaz hale geldik.
Terör olayları, kavgalar, gürültüler, iç çekişmeler, cinayetler, kadınlarımıza saldırılar, intiharlar, boğulmalar…
Her gün yüreğimizi yakan şehitlerimiz…
Ülkemizde yaşanan sen-ben kavgalarından bıktık. Haber seyredemez olduk!
İnanın televizyonlara bakamaz, gazeteleri okuyamaz olduk!
Hiç mi iyi haber olmaz ülkemizde?
Vallahi de, billahi de gına geldi artık!
Yorulduk, ömrümüzden ömür gitti yani!
Ülkemizin çevresinde yaşanan savaşlarda bile ülkemizi idare edenler, iktidarıyla, muhalefetiyle neden bir araya gelemezler, neden güç birliği yapamazlar?
Varsa eleştiri, yoksa eleştiri!
Güç kaybediyoruz, ülkemiz her alanda yara alıyor daha farkında değil misiniz?
Şimdi iktidar partisinde fırtınalar kopuyor. Birbirlerine akıl almaz “suçlamalar” ile yükleniyorlar.
Metal yorgunları!
O bakanın yakını!
Bu milletvekilinin yakını!
Defolular!
Bencillik batağında debelenenler!
“Ben belediye başkanıyım” diye havasından geçilmeyenler!
“Ben bakanım” diye havasından geçilmeyenler!
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “metal yorgunluğu var” diyerek tüm teşkilatlarda yeniliğe gitti ya, istifalar, görevden almalar devam ediyor. Bunun ucu Kırşehir teşkilatlarına da yansıdı. Önce Merkez İlçe Başkanı Mehmet Şahin ardından önceki günde İl Başkan Mustafa Kendirli istifa etti.
Biz Ak Parti’deki parti içi gelişmeleri ve tartışmaları bırakarak, ülkemizin gündemini de bir kenara bırakarak Kırşehir’e dönelim…
Ne oluyor Kırşehir’de?
İşte bir yıldan fazla bir süredir altyapı çalışmalarının devam ettiği Kırşehir’de her gün trafikte yaşanan kargaşalar, tartışmalar…
Herkes bıkmış, usanmış durumda.
“Yeter artık bitsin bu çalışmalar” diyor.
Bir yandan asfalt, diğer yandan kaldırım çalışmalarıyla trafik felç olmuş durumda.
Belediye’nin bu çalışmalarını takdir eden de var, eleştiren de…
Kimisi güzel olduğunu söylüyor, kimisi birkaç yıl önce yapılan kaldırımların yeniden bozulup yapılmasının ziyan olduğunu…
Elbette herkes görüş ve düşüncesini açıklayacak, bu demokrasinin olmazsa olmazlarındandır.
Biz de “Kırşehir Çiğdem” Gazetesi olarak Kırşehir Belediyesi’nin bu çalışmalarını hem birinci sayfada, hatta manşet veriyoruz ya…
Bunu yapan siz misiniz?
Tu kaka…
Mesaj atanlar, yorum yapanlar, bizi ve belediyeyi yerden yere vuranlar…
“Yazmıyorsunuz, eleştirmiyorsunuz, korkuyorsunuz!” türünden tepkiler…
İşte böyle…
Biz yazıyorsak, eleştirilere de açık olacağız ve eleştirileri hep makul karşılıyoruz.
Ama bazıları var ki Belediye’ye satıldığımızı, hiç eleştirmediğimizi, hatta daha da ileri giderek her haberden kaç lira aldığımızı söyleyerek iftara atanları bile görmeye başladık son günlerde…
Biz yeri gelince eleştiriyor, yeri gelince yapılan çalışmaları yazıyoruz o kadar…
Kırşehir’de hiç kimsenin cesaret edemediği altyapıya el atan Başkan Bahçeci’yi çalışmaların uzamasından, aksamasından dolayı eleştirebilir, tepki gösterebiliriz. Ama ne yazık ki bu çalışmalar öyle kolay olmuyor işte…
Biri yapıyor, biri bozuyor.
Eleştirilerimizde yapıcı olmak, çalışanların şevkini kırmamak lâzım.
Biz elbette aksaklıkları ve yanlışları yazacağız. Bazen yazmadan eleştirilerimizi bizzat Belediye Başkanı Yaşar Bahçeci’ye ve yardımcılarına iletiyoruz.
Ana caddelerimizde yılların devasa ağaçlarının kesilmesini elbette kabul edemiyoruz. Ama bir düzen için, yeni bir yapılanma ihtiyacından kaynaklanıyor ve yetişmiş büyük ağaçlar dikiliyorsa buna da bir şey diyemiyoruz.
Ne diyelim herkes görüş ve düşüncesini söyleyecektir. Ama bir takım kimselerin eleştirilere ve yazılanlara kulak tıkamasını da kabul edemiyoruz.
Eskiden böyle değildi. Biz gazete olarak bir kurumu eleştirmişsek, hemen bu kurum eleştiriler üzerine bir açıklama yapar ve bizleri bilgilendirirdi.
Şimdi böyle mi?
Bize yazılı bir yanıt gelmeyince bilmiyoruz.
Oysa yönetici ve idareci konumunda olan insanlar her türlü eleştiriye açık olmalı ve bu eleştirilerde haklılık payı varsa üzerine gitmeli. Gitmeli ki o kurumda insanlar kendisine çeki düzen versin. Yoksa birileri “İt ürür, kervan yürür! diyorsa ki çok vahimdir.
Bizim veya başkalarının yazdığı haber ve yorumların altında bir şeyler arar ve “Bizden ihale istiyorlar!” diye çevresini ikna etmeye çalışıyorsa bu daha da vahim bir durumdur.
Bazen Belediye’yi ya da bir başka kurumu eleştirdiğimizde o kurumdaki bazı idareci konumundaki arkadaşlar “Ya bunu niye yazdın? Biz arkadaşız!” diyor ve haklı olduğumuz bir konuda bizi frenlemeye çalışıyor.
Daha önce de yazdım, her şeyi ahbap-çavuş ilişkisi içinde götürürsek, Kırşehir’e ve mesleğimize ihanet etmiş oluruz.
Gerçek dostlar, gerçekleri söylemeli. Çünkü gerçekler acıdır, acı veren şey gerçektir.
Kırşehir’de ne yazık ki yaşanan olumsuzluklara göz yumamıyoruz. Bu bizim yapımız. Yazıyor, çiziyor yeri gelince eleştiriyor, yeri gelince övüyoruz. Yani objektif olmaya çalışıyoruz.
Vıcık vıcık yağ kokan başlıklar atarak parsayı toplayanları zaten biz kabul edemediğimiz için böyle yağcılık yapamıyoruz.
Tabi biz kendi yağıyla kavrulmanın hesabını yaparken, yağ çekenler köşe dönüyorsa diyecek bir şey de bulamıyoruz ve sadece yazıklar olsun diyoruz.
Geçenlerde bir dostum ziyaretime geldi. Sağdan, soldan konuşurken, Kırşehir’deki işsizliğe geldi. Esnafın iş yapamadığını, pek çoğunun iflas ettiğini, ya da iflasın eşiğine geldiğini, kimsenin iş beğenmediğini anlatan bu dostum güzel bir tespitte bulunup, müteahhit elemanı olarak işe girip, müteahhit olarak çıkanların olduğu sürece iyiye gidemeyeceğimizi söyledi.
Çok doğru bir tespit. Çünkü dün bir kuruma girmek, hatta şirket elemanı olarak girmek için siyasilerin elini eteğini öpenlerin, ya da hasbelkader her hangi bir kurumda yöneticilik yapanların bugün nasıl olmuşsa hayatının çok değiştiğini, havasından geçilmediğini, zengin olduğunu görünce mutlaka elinde bir sihirli değnek bulunduğunu anlıyorsunuz!
Elbette herkesin elinde böyle sihirli bir değnek olmayacağına göre, herkes onlar gibi el üstünde de tutulmayacağına göre!..
Biz en iyisi sürünmeye, yıkılmadan ayakta kalmaya devam edelim.
Onlar mı varsın haramla zengin olsunlar, paraları üst üst kaysınlar, tapuları üst üste dizsinler! Yiyebilecekler mi onu da hep birlikte göreceğiz.
Yazımı Mevlana’nın şu veciz sözü ile noktalayayım:
“Yüzde ısrar etme doksan da olur.
İnsan dediğinde noksan da olur.
Sakın büyüklenme elde neler var.
Bir ben varım deme yoksan da olur.
Hatasız dost arayan dosttan da olur.”

***

Sevdiğim bir söz

“Vicdanlı ve dürüst olmak,hesaplı olmaktan iyidir.Hesap insanı makam sahibi yapar da,vicdan daha önemli bir işe yarar,insanı insan yapar.” Friedrich Wilhelm Nietzsche

***

Biraz da gülelim!

Cennet avukatı

Evlenme hazırlığı içindeki çift,trafik kazasında ölürler ve cennete giderler. Durumu görevli meleğe anlatırlar ve evlenip,evlenemeyeceklerini sorarlar:
“Bir araştırayım” der melek.
Aradan bir-kaç ay geçer ve Melek gelir ve mağdur çifte sevinçli haberi verir:
“Her şey ayarlandı sizi evlendirebiliriz!”
Damat adayı, peki der fakat "biz düşündük te, evliliğimiz yolunda gitmezse boşanabilir miyiz?"
Görevli Melek çok çok kızar ve gök gürültüsünü andıran bir sesle cevap verir:
“Siz manyak mısınız! Cennete nikâhınızı kıydırabilmek için üç ay uğraştıktan sonra bir imam bulabildim. Cennette bir avukat bulmak ne kadar sürer biliyor musunuz?”