Bir saatlik cumhuriyet yürüyüşünden sonra kurutma makinesindeki çamaşırlar kurumuş. Şimdi onları ütü istemesin diye ellerinle tek tek düzeltmek ve öyle katlamak gerekiyor. Çırpa çırpa ipe ya da tele serebilseydim rüzgar onu güzelce ütüleyerek kuruturdu.
Bana da ne demeli derdimiz sanki çamaşır katlamak. Cumhuriyet yürüyüşündeki gördüklerim beni hem sevindirdi, hem de çok üzdü. Anneler, babalar, beşikteki bebekler, üç , üç dört yaşındaki çocuklar, anneanneler, babanneler, dedeler, gençler, öğrenciler. Yüzbinlerce insan cumhuriyeti ve Atatürk’ü korumak için yürüyorlar. Atatürk’ün askerleriyiz diye bağıran insanlr. İnsan gurur duyuyor.Arada bir İzmir marşı, arada bir kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz. Sesleri ümit ışıkları saçıyor içime.
Feritle yürüyoruz. Önümde benim gibi yaşlı bir hanım elinden tuttuğu dört, beş yaşındaki torununa; yürü kızım, bu yürüyüşü sizin için yapıyoruz. Siz ilerde rahat edin diye. Bağdat caddesi ışıl ışıl. Her 200metre arayla konmuş ekranlarda Suadiye’nin taa arkasından ve Kadıköy’e kadar yürüyenler görünüyor. Hiç boşluk yok. Çok sevinçliyim. Emekli olduktan sonra hiç böyle bir cumhuriyet bayramı kutlamamıştım.
Biliyorsunuz bu yılı da hiç iyi geçirmedik. Diploma iptali, iktidarın yakınlarına hiç hak etmeden diplomalar dağıtmak, hak etmeden prof luk, dekanlık ne istersen. Kendinden olmayan siyasetçilere, hırsızlık, yolsuzluk ithamları yapmakla, turpların küçüğü, büyüğü deyip dururken bu kez de ajanlıkla itham edilen belediye başkanı, aklına gelen gözaltılar, tutuklamalar. Artık tüm milletçe tedirgin olduk. Yarın sabahın kör karanlığında acaba kimleri tutuklayacaklar diye televizyon aşığı olduk.
Cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok sayıp, bizden öncekiler bir toplu iğne başı bile yapmadılar diyen bir iktidar, ikide bir bizden önce buzdolabı mı , çamaşır makinesi varmıydı. Ambulans bile yoktu. Hepsini biz yaptık. Bu böyle sürüp gidiyor. Hiç demiyor ki onlar yaptı ,biz sattık. Diyemiyorlar. Böyle sürüp gidiyor. Bu boyle sürüp gidiyor.
Kurtuluş var mı bilemiyorum. Artık bitsin bu çile. Üikenin her yanı tedirginlikten kurtulsun.
Bu yazıya cumhuriyet yürüyüşü dönüşünden sonra başladım ama bir türlü oturup başlayamadım. Evime geldim. Sıcacık Antalya’ya. Bir şey yazmam gerekiyor. Ben Mucurluyum. Bizde cenazesi olanlara üzüntüyle birlikte saygı duyulur. Elden geldiği kadar yardımcı olunur. Acısı paylaşılır. Her hangi bir mezara, anıt mezara gidilince en azından bir fatiha okunur. Mezarlıkların yanından geçerken arabanın müziği kapatılır, o mezarlığa fatiha okunur. Vefat edenlere rahmet dilenir. Bu yalnız bizde değil. Diğer dinlerde de böyledir. Mezarlıklarında,kiliselerinde de böyledir.
Herkesin yabancı ve müslüman bizim kutarımız ve. Kurucumuz büyük önder , hayatımızı ve güzel ülkemizi bize bağışlayan Atatürk’ümüze her milli bayramlara, on kasımlar da bizim liderimize bağırıp çağırırak saygısızlık yapamazlar. Kim yaptırıyor bu saygısızlara bu terbiyesizlere. Yakışmıyor bize bu hareketler. Kimse onlara bağırma demiyor. Yeterki ant mezarlarda, mezarlarımızda yapmasınlar. Biraz saygılı olsunlar, ya da hiç gelmesinler.
Yarın yine on kasım bu saygısızları almasınlar anıt kabire ya da sussunlar. İnsan gibi gelsinler.
Büyük Atatürk açtığın yolda gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime and içerim. Ruhun şad, mekanın cennetin en yüksek katı olsun.
Sağlık, saygı ve selamlar canım arkadaşlarım.
Yaşasın Atatürk, Yaşasın Cumhuriyet
EMİNE İNCE
Yorumlar