“Anlaşılmadığını anladığınızda yalana başvurursunuz.” Davut İzol

Yalanlar hayatımızın içinde ne yazık ki önemli bir yer tutmakta. Yalan vazgeçilmezlerimizin içinde yer aldığından bir türlü ulaşmak için çaba sarf ettiğimiz doğrularımıza ulaşıp kavuşamıyoruz her nedense. Eşler arasında özellikle önemli bir yere sahip olmasının bir tek nedeni var; o da dışarıda iş yaptığımız ortamda para kazanmanın yolunun yalan söylemekten geçtiğine inanıyor olmamızdan kaynaklanması. Eğer iş yerinize gelerek alışveriş yapmak isteyen insanların size olan güvenini boşa çıkarmak ve onları kandırmak üzerine yaparsanız belli bir süreden sonra bu durum sizin özel hayatınızda da yer edecek ve başta aileniz olmak üzere! Bu anne olur, baba olur, eş olur ve hata çocuklarınızda olacaktır herkese yalan konuşmaya başlarsınız.

Daha sonrasında siz istediğiniz kadar çocuklarınızın yalandan ve riyadan uzak tutmak isteseniz de onların gözünde rol model sizsinizdir. Siz yalan söylemenin kötü olduğunu ve söylenen yalanların onlara ve sevdiklerine zarar vereceğinden söz etseniz de onların size diyeceği tek şey şu olacaktır; Mevlana’nın dediği gibi “Ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de. Söyleyene bakarım adam mı?” diye.

İnsan bir kez yalan söylemeye başladı mıydı gerisi çorap söküğü gelir. Bu yalanlar bir müddet sonra bizim özel hayatımıza da sirayet etmeye başlıyor. Bu da eşler arasında sorunların doğmasına ve evliliklerin git gide çatırdamasına yol açmaktadır.

Yalanlarla başlayan her işin muhakkak gerçeğe giden bir açık tarafını insanlar kapıldıkları heyecan yüzünden bırakacaklardır. Yalanalar hayatımıza sirayet etmeye başladığında! Helal haram olgusu birbirinden uzaklaşarak menfaat ve çıkara dönüşür. Menfaatler ve çıkarlar yüzünden birçok insanın hayatı ne yazık ki dört duvar arasında veya beş metrelik çukurun içine vurularak gömüldüğünde bitiyor.

Halbuki insanlar doğru söylediğinde kaybedecekleri çok şeyler olduğuna kani getiriyorsa, onun için yapması gereken her zaman dürüst bir karaktere sahip birisi olduğunu insanlara empoze ettirmeli tıpkı Allah’ın nebileri gibi. Bugün İbrahimi dinleri insanlar tarafından kabul görmüşse bunun bir tek nedeni var! O da inandırıcı olmasıdır. Eğer bu dinlerin gelme şeklini yalanlar üzerine inşa etmiş olsalardı, bugün milattan itibaren gelen bu dinler ve onları tebliğ edenler doğrulukları ve Allah’ın dostları olarak anılmazlardı.

Çıkar ve menfaat peşinde koşarak yer edinmek isteyenler şunu çok iyi bilmeliler. Allah diye bir varlık var ve biz onun bizim içimize üflediği nefesle bugün yaşamımızı sürdürüyoruz. Dünya malı için koşturanların muhakkak haklı bir tarafları vardır. Çünkü yaşamak için dünya malına tüm insanların ihtiyacı muhakkak olacak. Ama tamahkârlık ve açgözlülük insanları hata yapmaya iter. Bu açgözlülük ve tamahkârlığın cezasını kimse şöyle düşünmesin ki ben nasıl olsa öleceğim. Gerisi beni ilgilendirmez diye. Tüm insanlar birbirinden mesuldürler! Sadece bir kişinin yaptığı yanlışı kişi kendisi çekmez. Onunla herkes bu hatadan nasibini alır. Tıpkı domino taşı gibi biri yıkıldı mıydı hepsi yıkılır.

Oysa yalanlar üzerine hayatınızı inşa etmeye kalktığınızda bir gün o yalanların size davacı olacağını ve o yalanlarınız yüzünden itibarınızın kalmayacağını biliyor olmamanız yüzünden hayatın size zehir olacağı kesindir. Bir de şunu unutmamalısınız ki yalan söylediğiniz kişi ve kurumlar günü geldiğinde sizin bu yalanlarınızı yüzünüze vurarak keşke doğru söyleseydin diye size eleştirilerini yöneltecekler ve bu yüzden bir kez daha yıkıma uğramış olacaksınız. Unutmayın doğru söyleyen bir gün ölür; yalan söyleyen her gün ölür. Çünkü yalanlar yüzünden insanların hayatı ucuzlayacak ve kendisini değersizleştirmiş olacak.

Bugün ne yazık ki kadınlar ve erkekler arasında güven inşa etmek oldukça zaman alan bir durum olmaya başladı. Kadınlar ve erkekler arasında oluşan güven eksilmesindeki en büyük etken tabii ki “YALANLAR”…

Yalanlar üzerine kurulan ilişkiler yüzünden ne yazık ki kişilerin hayatları kararabiliyor ve evliliğe giden yolda bir anda ayrılıklar yaşanabiliyor. Bu durum sadece kadın erkek ilişkisiyle sınırlı bir durum değil. İş ortaklığı yapmak için bir araya gelen insanlar dahil özellikle gençler arasında daha fazla yaygınlaştı bu durum.

Ne yazık ki artık çığırından çıkmış bir vaziyette yalanlarla birlikte güvensizlik çağın vebası olmuş durumda. Eşler arasındaki diyaloglara dikkat edin her iki sözden bir tanesi; Yalan söyleme! Yalan konuşuyorsun! Artık ağzınla kuş tutsan sana inanmam! Yalan yere sahte gözyaşı döküp durma sana inanmıyorum. Ya senin neyine inanayım sen bugüne kadar devamlı yalan konuştun, sana inanacak hal mi bıraktın bende gibi birçok şey yazabilirim aslında. Bunun nedeni sizce nedir?

Herkes kendi kendisine yalan söylediğinden insanlar karşı tarafı da aynı kendi görmeye başlıyor ve başta güven eksiliyor sonra da inanmamaya başlıyor… Eşler evlenirken birbirlerine hep yalan söylemişler. Acaba nasıl kandırırım demişler. Bunun sebebi bir an önce karşı cinsi kafesleyip onu bedenen ele geçirme telaşından. Sonra yapılan bu yalanlar üzerine kurulan evliliklerden sonra her iki tarafta başlayan inançsızlık yüzünden evlilik akdinin bir anlamı ne yazık ki kalmıyor.

Siz-siz olun ucunda ölüm olmadığı müddetçe karşı tarafa samimi duygularla yaklaşın. Sonuçta kaderinizi yine siz belirleyeceksiniz.