Kadınların toplumdaki yeri toplumların gelişmişlik düzeyini gösterir.

Günümüzde kadınlarımızın toplumsal, ekonomik ve kültürel alanda istenilen düzeye ulaştığını pek söyleyemeyiz. Yasalar önünde eşitlik sağlansa da, ne yazık ki kültürel normları, gelenekleri ve önyargıları henüz yıkamıyoruz. Mantıklı tartışmalara kapalıyız. Kökleri derinlerde bulunan duygu, düşünce ve ön yargılarımızı yıkamıyoruz.

            Kadın ve erkek içinde yaşadığı toplumun geleneklerine, değer yargılarına, ideolojik kalıplarına göre kişiliklerini toplumsal statülerini şekillendiriyor.

Kız öğrencilerimi gözlüyorum; bu kabuğu kırıp, erkek arkadaşlarıyla birlikte toplumsal yaşamda yerlerini almak için canla başla çalışıyorlar. Müthiş bir çaba gösteriyorlar. Fakat kültürel altyapıları yeterli olmadığı ve çevrelerinde destek bulamadıkları için o muhteşem çabaları başarılı sonuçlar vermiyor. Sınav sistemimiz, zengin bir kültürü, bilginin de ötesinde analitik yorumlar yapmayı gerektiriyor. Bu tür bir yorumu da, uzun ve yorucu eğitim sürecinin sonunda gerçekleştirebilir. Eğitim sadece okullarda yapılmıyor. Eğitimin temelleri ailede atılıyor. Bu temeli atan da anneler, üzülerek belirtelim ki annelerin eğitimi de yetersiz. Çocuğun da yaşamının belli aşamalarında, belli becerileri öğrenmesi gerekiyor. Bu beceriler de belli dönemlerde kazanılmadığı için, daha sonraları da bu bilgileri telafi etmek de mümkün olmuyor.

Kadın erkek eşitliğinin temelinde eğitim, ekonomik ve kültürel nedenler var. Bu sorunlar da yakın zamanda çözülecek gibi görünmüyor. Atatürk, cumhuriyetle birlikte kadınlara her alanda yeni haklar vermiştir. Fakat kadınlarımız bu konuda toplumsal ve kültürel engelleri aşamadığı için verilmiş olan haklar uygulamaya konulamamıştır. Kadınlarımızın erkeklerle eşit koşullara ulaşmaları için kendilerinin çaba göstermesi gerekiyor. Hak verilmez alınır, uzun mücadeleler sonunda kazanılır. Mücadeleler sonunda kazanılan haklar değerlidir.                                                                                                                                         

 Utmayın verilen değil, daima kazanılan kıymetlidir.

             Kimse bir başkasının kurtarıcısı değildir. İnsanlar ne çekmişse kurtarıcılarından çekmiştir. Kurtarıcı beklemenin de bir anlamı yoktur. Atatürk'ün, verdiği haklar niçin kullanılmamış; neden bu konuda çaba gösterilmemiş? Çünkü verilen hiçbir şeyin değeri yoktur,  mücadeleler sonunda kazanılan haklar kıymetlidir.

             Satı kadın doğrudan milletvekili olmamış, bunun için gayret göstermiştir. Kocası Balkan Savaşı sırasında şehit olan Satı kadın, köyüne muhtar olmuş. Okuma yazma bilmeyen, elli yaşlarında, altı çocuklu, esmer, kavruk yüzlü bu çilekeş kadındır, Ata'yı karşılamış, ona ayran sunmuş, köyünün dertlerini bir bir anlatmış. Cesur ve girişken tavırlarıyla Atatürk'ü derinden etkilemiş, onun Kurtuluş Savaşı'nda cepheye cephane de taşıdığını öğrenen Atatürk, Satı kadını mebus seçilmesine karar vermiştir. Satı kadın, Türk kadını için bir simgedir, örnek almalıdır.

              İslamcı şair Mehmet Akif, kadının ezilmesine, hor görülmesine şiddetle karşı çıkar. Bunun İslamiyet'le ilgisinin olmadığını, tamamen dinin yanlış anlaşılmasından kaynaklandığını savunur.  Şairimiz Mehmet Akif'in bu konudaki görüşünü kendi mısralarından aktaralım:

"Müslümanlıkta şeriat bunu emretmiş imiş.

Hem alır, hem de boşarmış, ne kadar sade bir iş.

Karı talak ki için bakın ne diyor peygamber.

Bir talak oldu mu dünyada semalar titrer.

İki evlense ne varmış. Bu yenir herze midir?

Vakıa bazen olur, dörde kadar evlenilir.

Karı dövmüş boşanmış 'Emri-i İlahi’ne ne denir!

Bunların hepsi emin ol ki cehalettendir."

(Köse İmam-S.104–105)                                                                                                       

Toplumlar kadın ve erkeklerden oluşur. Birini diğerinden ayırmak mümkün değildir. Bu nedenle Atatürk kurduğu yeni cumhuriyette kadınların erkeklerle birlikte toplumda yerlerini almalarını istemiştir. Toplumlar kadın ve erkekten oluşur. Erkek ve kadını birbirlerinden ayırmak çağımızın gerçeklerine aykırıdır. Kadınlar kültürel düzeyleri ne olursa olsun fiziksel ve cinsel şiddet başta olmak üzere, tacize,  zorla evlendirilme, töre cinayetleri, zorla çalıştırma, eğitim özgürlüğünün kısıtlanması gibi pek çok konuda şiddete maruz kalmaktadır.                                                                                          

                Üreten ve emek veren kadınlar, çağdaş toplumların vazgeçilmezidir.  Özgüvenleri yüksek, cesur, eğitimli kadınlarımızın, ekonomiden siyasete, ticaretten sosyal hayata her alanda sayılarının artması, ülkemizi daha ileri seviyeye taşınmasını sağlayacaktır.                                 

Uygarlık kadına saygıyla başlar.