“Temiz aday.’’

Bu dil benim değil, sizin diliniz. Sizin anlatımınız, sizin kavramınız.

Sizin, ne vakit bir seçim olsa,  adayları ve siyaseti ele geçirme politikanız.

Yahut yarattığınız bir firavun, yıktığınız bir put.

24 Haziran seçimlerinin kapımıza dayandığı bu günlerde siyasi partilerin adayları, adaylıkta yerlerini aldı. Bu gelişmeyle “Temiz aday”, “Kirli Aday” tartışmaları açığa çıktı.

Kırşehir bölgesindeki aday adaylığından adaylığa kadar yaşanan tüm gelişmelere bilhassa tanık oldum. Tüm siyasi partilerde çıkan adaylık tablosunun çoğu kaygı verici ve Kırşehir’in yalnızlığını işaret edecek kadar acı. Bu acıyı ortaya çıkaran tek neden adayları mevcut sıralamaya getiren yanlış politik dil ve bilhassa parti içindeki parti üye kadrolarının dile getirdiği “temiz aday” kavram hayalinin ötesinde bir şey değildir.  Bu dilin keskinliği bununla yetinmedi elbette. Daha da ileriye giderek, “kirli aday” dedikodularıyla birçokları fırlatılıp kenara, ikinci, üçüncü sıralara atıldı.

Bir adam düşünün. Halkın saflarına girmemiş, sıyırıp gömleğinin kollarını halkın kavgasını vermemiş, bir gün düşünüp konuşmamış, konuşup aklının ve dilinin cezasını çekmemiş. Partili üyeleriyle uzun yıllar boyu ter dökmemiş, kısacası bedel ödememiş bir kimse “Temiz Aday” olarak nitelendirilirken, mücadeleler boyu kan revan içinde kalmış, düşmüş defalarca düşmüş yeniden ayağa kalkmış, yeniden başarmak istemiş bir kimsenin kavgasına “Kirli Aday” diyoruz. Bu toplumda, her koşulda kirlileri temize, temizleri kirliye çıkaranların bizler olduğunu da unutarak.

Oysa ‘’temiz aday’’

Mücadelesi boyunca halkına ve partilisine yoldaş olmuş, onların alın terini silmiş, kırılan umutlarını toplamış, yaralarını sarmış, en iyilerini yukarılara taşımış, en acemilerini gelecek için yetiştirmiş kimselerdir bana göre. Temelde bu yoldaşlık değerlerinden uzak bir kimseye, bırakın ‘’temiz aday’’ diyebilmeyi, sahici bir aday dahi diyemem. Siz diyorsanız, denize düşen çoktan yılana sarılmıştır.

“Kirli aday” bana göre;

Mücadelesine layık olamamış. Parti çoğunluğunun öneri ve gerçeklerini dikkate almamış. Talimatla göreve gelmiş, talimatla sepetlenmiş, demokrasi değil eşkâl siyasetini amaç edinmiş kimselerdir.

Düşünsenize bir yola çıkıyorsunuz, heybenizde size ait olmayan her şey var. Ekmeğinizi başkaları koymuş, aşınızı başkaları. Başkalarının işaret ettiği patikaları takip ederek. Ne tek bir kimseyi kendi yeteneğinizle kazanacak erdeminiz var, ne de bir tek kimseye önder olacak gücünüz. Ayaklarınızın altına konulmuş muz kabukları, kayıyorsunuz, hooop! Milletvekili koltuğundasınız. Ya da önünüze geçen adayın gölgesinde. Şehrine yabancı, partilisine yabancı, halkına yabancı, mücadeleye, kavgaya, siyasete yabancı.

Böylece, bir buğday tanesi kadar bedel ödememişleri, salt gelecekleri/geldikleri makamlar uğruna temize çıkarıp, yalanarak aklıyoruz. Öte yandan, yol edilen emeklerin, tramvaya uğratılan umutların üzerine ‘’ yeni yüz ‘’ adı altında adaylar çıkarıp, avunuyoruz.

Bir istisna var ki; kimi temiz adayları kirletenlerde, hemen yanı başındaki partilileridir.  Onların bencillikleri, hırsları, tahammülsüzlükleri, ihanetleri ve tutumsuzluklarıdır. Kazanmayı değil, başarmayı hedef olan bütün erdemli siyaset önderlerinin yaşadığı talihsiz bir durumdur bu. Ben olmazsam bu parti olmaz, bu siyaset olmaz, bu halk, bu toplum olmaz diyen ne kadar sosyal bela var, orada o kadar başarısızlık, o kadar talihsizlik vardır.

Kısaca bizim toplumumuzda hem siyasal, hem önderlik sorunu vardır.

Sevginin emzirilmediği hiçbir mücadele barış kokmaz.

Aşkın emzirilmediği hiçbir toplum ise sevgi kokmaz.

Vicdanın emzirilmediği hiçbir bireyden de ne bu halka, ne de bu vatana adam olmaz.