Değerli okuyucularımız, hepinize selam ve dua ile yazıma başlıyorum.

Tek taraflı bir bakış açısıyla, maalesef bugün içinde yaşadığımız güzel ülkemizde sorunlarımızı ve kusurlarımızı çoğaltmaktan öteye gidemedik. Şikayetçi ve dert yanan bir toplumun bireyleri olarak hep suçu devlete ve hükümete attık; fakat hiç kendimizde hata ve kusur aramadık.

Etki ve tepki sonucu, bugün bazı şeylerin rayında gitmemesi; millet olarak hep fedakârlığı devletten, hükümetten beklememiz yüzünden, sorunları ve sıkıntıları daha da içinden çıkılmaz bir hale getirdi.

Bugün ülkemizin ekonomik bir kan kaybına uğraması, yüksek enflasyonu yenememesi tesadüfi bir olay değildir. Tek taraflı bir suçlama ile devlete ve hükümete yüklenmek, destekten ve olumlu bir algıdan uzak bir tutumdur. Bu anlayışla, ekonomik darboğaza bir nevi suç ortağı olduğumuzu kabul etmemiz gerekir.

Evet, bugün gerçek anlamda bir ekonomik sıkıntıyla boğuşmaktayız. Bunu kimse görmezden gelemez. Fakat bu ekonomik çalkantının içinde, millet olarak çoğunlukla fırsattan istifade etmeye çalışan bir algı ve niyetin içinde olmamız, devlet ve hükümet nezdinde olumlu gelişmelere engel teşkil etmektedir.

Bu noktada millet olarak, zor zamanlarda devlete yardımcı olmak; ülkenin ve devletin yaşadığı sorunlara ortak olmak, birer vatandaşlık görevimiz ve vazgeçilmez bir yükümlülüğümüz olmalıdır. Ama maalesef bu niyet ve fedakârlığa bir türlü giremedik.

Ülkemizde yaşanan deprem felaketinde, pandemide, geçirdiğimiz doğal afet ve musibetlerde; yaraları sarmada ve acıları hafifletmede fedakâr insanlarımız olduğu kadar, bunun aksine vicdan ve merhametini kaybetmiş insanlar da azımsanmayacak kadar çoktur. Yaralara merhem olunması gerekirken, acıları daha da artıran işte bu kitledir. Fırsattan istifade ederek, bire on katarak; bu zor zamanlarda insani duygularını tamamen yitirip ticari niyetlere teslim olan bazı insanlar dün olduğu gibi, bugün de ekonomik toparlanmanın önünde engel oluşturmaktadır.

Devletini ve milletini seven her birey, zor zamanlarda fedakârlıktan kaçınmamalı; devletin ve milletin yükünü hafifletmek adına üzerine düşen görevi yerine getirmelidir.

Malumunuz, 2025-2026 yeni eğitim ve öğretim yılının açılmasına az kaldı. Devlet, üzerine düşen vazifeyi, imkânlar dâhilinde tüm öğrencilerimize kolaylaştırıcı bir minvalde her zaman bir baba şefkatiyle yerine getirmeye çalışmaktadır. Fakat imkânları sınırlı olan devlete ve hükümete destek olmak yine bu fedakâr millete düşmektedir.

Üniversiteyi kazanan gençlerimiz, aşırı kira artışlarından olumsuz etkilenmektedir. Elbette ki bu gençler bizim çocuklarımızdır. Onlar, geleceğin birer emanetçisidir. Bu nedenle millet olarak, bu gençlere destek olmak, bizim vazgeçilmez bir görevimiz olmalıdır. Zaten devlet ve hükümet olarak tüm imkânlar seferber edilerek, bu öğrencilerimizin yükü asgariye indirilmiştir. Millet olarak, geriye kalan sorunlara omuz vererek bu gençleri sevindirmek hepimizin arzusu olmalıdır.

Devlet-millet dayanışmasıyla var olan sorunları çözmek; daha iyi bir gelecek ve müreffeh bir Türkiye için, tek taraflı fedakârlık anlayışından sıyrılıp millet olarak elimizi taşın altına koymalı, bu çıkmaz ekonomik sokaklardan bir an önce çıkmalıyız.