Bir yaz mevsimini daha uğurluyor, Kırşehir’deki yazlık evimizden kışlık evimize dönüyoruz. Ne diyeyim bu yaz karasineklerle uğraşmakla geçti günlerimiz. Kırşehir’de hiçbir yetkili bu konuda üzerine düşeni yapmadı. Olan bizlere oldu.
Kırşehir’de görevi insanlara hizmet, sorunlarını çözmek olanlar ne yazık ki gereğini yerine getirmemekte ısrar ettiler. Karasinekler akın akın evlerin, bahçelerin yolunu tuttu, kimse önüne geçemedi. Bu sorumsuzlukla bu sorunların artarak devam edeceğini bizlere bir kez daha gösterdi.
Liyakatsiz, sorumsuz insanların elinde bizler de boşu boşuna sorunlarımızın çözümünü bekleyeceğiz. Ümidimiz kayboldu, kalmadı.
Neden bu hale geldik hiç kafa yoran olur mu bilmem ama, bizler de yorduğumuzla kalıyoruz.
Kırşehir’de halkımızın sorunlarını gündeme getirdiğimizde eskiden yetkili ve etkili yöneticilerimiz üzerine gider, hatta bizleri arar-sorar ve gereğini yaparak sorunları çözerdi. Şimdi biz yazdığımızla kalıyoruz, sorunlarımız da artarak devam ediyor.
Hani halk arasında sık sık kullanılır, “takke düştü, kel göründü.”
Henüz takke düşmedi sadece birazcık Erzurumlu vatandaşların şapka giyme usulü yana doğru eğildi. Korkunç yolsuzlukları el değiştiren şehreminlerin açıklamaları ile öğreniyoruz. Konuşulan rakamlar yapılan vurgun ve yolsuzlukların sadece devede kulak misali deniyor.
Bir takım uyanık, sivri ve akıllı zekâlılar ülkemizde ve Kırşehir’de malı götürmüş, yine yetkililerimiz sessiz, sağır duymuyorlar.
Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonunun Meclis’te neden reddedildiğini bilmiyoruz. Yalnız şunu biz seçmenler iyi biliyoruz. AK Parti kurmayları, seçim propagandalarında, “her şeyi şeffaf olarak açıklayacağız, suçluları tez elden derdest edip en ağır şekilde cezalandıracağız” dediler. Bizler de inandık ve oylarımızı verdik.
Vatan-Millet-Sakarya edebiyatı ile iktidara gelen ve 17 yıldır, büyük çoğunluk ve her türlü yasayı çıkarma yetkisine sahip bir siyasi partinin idaresi ile yönlendirmeye çalışılan Türkiye Cumhuriyeti’nin geldiği nokta ortada.
Daha önce yetkili ve etkili olarak koltukta oturanlardan, cebellezi hakkında çıt yok. Çıt çıkmadığı gibi hala olayları ve açıklanan yolsuzlukları yalanlar açıklamalarda bulunulması, vahim ve üzücü olmuyor mu? Neden bunların üzerine ciddiyet ve kararlılıkla gidilmiyor?
Feto borsasında bahsedilen paraların miktarı, (hemi de dolar bazında) dudak uçuklatacak boyutta. Bank Asya, Zaman Gazetesi ve Feto çetesine gönülden bağı olan ve o hain gurubun içinde bulunan, hatta en yüksek mertebede yer alan bazı şahısların tutuklanmayıp veya tutuklanır gibi yapılıp tekrar serbest bırakılarak yine devlet kademelerinde görev verilmesi, yönetim kurulu, müdür yardımcısı veya danışman gibi önemli konumlarda görev alması sizce nasıl yorumlanır bilmiyorum.
Halk arasında adeta meşrulaşmış gibi yorumlanırken, pek çok siyasetçinin Feto’ya yakınlığı ile bilinen ve hatta onu haini ziyarete giden kimseler hakkında hiç bir işlem yapılmaması söylentilerinin ayyuka çıkması herkesi karamsarlığa düşürüyor.
Bunu başımıza bela edenler bir empati yapması gerekmez mi?
Henüz gönül bağını sürdüren kimselerin ahkâm keserek takiyye yapması, insanların aklıyla oynamak nasıl bir siyasi görüşün ürünü?
1984 yılında bir konferansta konuşan merhum rahmetli Kırşehirli hemşerimiz araştırmacı-gazeteci-yazar Uğur Mumcu’nun konuşmasını dinleme zahmetinde bulunmak isteyenler, hemşerimizin ne kadar isabetli tespitlerini öğrenmiş olurlar. Hala Uğur Mumcu’nun katili nasıl bulunamadı, o da ayrı bir muamma.
Mumcu’nun bu günlere nasıl gelineceğini ve devamında nasıl gelindiğini konuşması dinlenince görülür. Rahmetli ne güzel isabetli bir tespit yapmış. Mustafa Kemal düşmanlığı yaratılarak, şeriat devleti kurmayı ve halifeliği tekrar getirmeyi düşünenlerin, boş hayal peşinde koştuklarını anlayan ve anlatan yok mu?
Kendi aralarında anlaşamayan Arap dünyasına Türkiye Cumhuriyetini adapte etmeye çalışmak, akılla bağdaşır bir düşünce değildir. Suriye operasyonunu kınayan Filistin’in de Türk karşıtı ülkeler tarafında yer alıp eleştiren de, kendilerinin haklarını savunduğumuz Araplar… Ne oldu, Araplar dost ve din kardeşlerimiz miymiş?
Türkiye bağımsız, Türk halkı özgür ve laik bir devlet olarak, Atatürk’ün çizdiği yoldan kalmaya devam edecektir. Bunun aksi düşünülemez ve telaffuz edilemez.