14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Genel  Seçimleri nedeniyle ülkemizde olduğu gibi Kırşehir’de de siyaset meydanı ısınmaya başladı. Gönül verdikleri siyasi partilerden aday adayı olmak isteyen değerli hemşerilerimiz birer birer ortaya çıkıyorlar. 

Bizlere de hepsine hayırlı olsun demek düşer.

Hiçbir parti ayrımı yapmadan ortaya çıkan aday adayı hemşerilerimizi titizlikle takip ediyorum. İnanın öyle insanlar aday adayıyım diyerek ortaya çıktılar ki büyük bir şaşkınlık ve hayret içerisinde gülüyor, seyrediyor ve Kırşehir’in renkli simalarından “ÇETE“ lakabıyla bilinen rahmetli Mehmet Eken gibi “ Vay Kader Vay! “ demekten kendimi alamıyorum.

Geçmişte kendisini bulunmaz Hint kumaşı zannederek insanlara selam vermeyenler, el uzatıp, toka yapmayanlar, küçük görüp, tepeden bakanlar, dünyayı ben yarattım edasıyla kasılanlar, şişenler aday adayı olup, yapmacıktan da olsa güler yüzlü, mütevazi, içten, doğal, sıcak kanlı insan oldular, hayret etmemek, şaşkınlık içerisinde olmamak, “vay kader vay” dememek elde değil.

Bu muhteremler geçmişte elini sıkmadıkları, selam vermedikleri insanların ayaklarına giderek elini sıkıyorlar, selam veriyorlar, çaylarını içiyorlar, Kırşehir için projelerini, yapacaklarını anlatıyorlar. Kendi menfaatleri doğrultusunda çok hızlı bir değişim yaptılar.

“Bulmak istediğin hazine, belki de girmek istemediğin mağradadır” sözünü söyleyenler ne güzel söylemişler.

Siyaset meydanına çıkan aday adayları tanığım insanlarsa kendi kendime  “Kırşehir’e hizmet edebilir veya edemez“ diyerek yorumlar yapıyorum. Tabi ki burada şu an için isim vermek istemiyorum ama gözlemlediğim kadarıyla yıllardır T.C Devletine üst düzey makamlarda görev yapmış, devlet işleyişini bilen, Ankara bürokrasisini tanıyan, bir selamla, bir telefonla iş bitirebilecek değerli insanlar da aday adayı oldular.  

Hiçbir vasfı ve özelliği olmayan, devlet işleyişini bilmeyen, Ankara’yı tanımayan ama siyasetin cilvesiyle bir yerlere gelmiş veya gelmek isteyenlerde aday adaylığına soyunmuş durumdalar. Eğer olur ya elinden hayır ve şer gelmeyen bu kişiler aday olurlar ise Kırşehir’e hizmet edemezler, iş bitiremezler, faydalı olamazlar. Sadece emme basma tulumba, başlarını öne eğip, yukarı kaldırırlar ve TBMM’de el kaldırmaktan öteye bir şey yapamazlar, genel başkanlarının emir eri olurlar sonuçta kaybeden her zaman olduğu gibi yine Kırşehir olur. 

O nedenle inşallah milletvekilliğini geçtiğimiz dönem olduğu gibi ayaklar altına düşürmeyecek, Kırşehir’e hizmet edecek, siyasi ayrımcılık yapmayacak, “belediye bizden değil!” diyerek hizmetleri engellemeyecek, belediyenin elini kolunu bağlamayacak.

Kaybedilen Belediye Başkanlığı seçimlerinden sonra “Benim için Kırşehir bitti, benim Kaman’ım, Mucur’um, Çiçekdağ’ım var” gibi cahilce sözler söylemeyecek, Kırşehir’e yatırım yapmak isteyenlerin önünü bizim partiden değildir diyerek kesmeyecek bilgili, kültürlü, Milletvekilliği makamının ağırlığını kaldırabilecek, Kırşehir’de ayrışmayı ve kutuplaşmayı bitirerek birlik ve beraberliği sağlayacak, ciddi devlet insanlarının aday adayı ve sonrasında aday olmaları Kırşehir için faydalı olacaktır. Zira Kırşehir’in kaybedecek bir günü dahi yok. 

Hangi partiden olursa olsun aday belirlemelerde liyakate önem verilmeli, Kırşehir’in, ilçelerinin, köylerinin dokusunu, kültürünü, tarihini bilen, Kırşehir’in hamuru ve mayasıyla yoğrulmuş, çocukluğu, öğrenciliği Kırşehir ile ilçe ve köylerinde geçmiş, Kırşehir’in tozunu yutmuş, toprağına basmış, cadde, sokak ve dağlarında gezmiş, Kırşehir’e hizmet etmiş, Kırşehir insanı tarafından sayılan, sevilen ve seçildiğinde TBMM kürsüsünde Kırşehir’in sorunlarını anlatabilecek, Kırşehir'e hizmet edecek ve yatırım getirecek kapasitede olan hemşerilerimiz aday olmalıdırlar.

Her zaman olduğu gibi yine Kırşehir’de seçim meydanına çok sayıda aday adayları çıkmıştır.

Bunlardan bazıları gerçekten Kırşehir’e hizmet etmek istedikleri için yarışın içine girdiler, bazıları da bu süreçte adını duyurup, reklamını yapmak, olur ya aday adayı olduğu siyasi parti iktidara gelirse devletin üst kademelerinde görev almak için yarışın içine girdiler. Bazı muhteremlerde belediye veya milletvekilliği seçimleri fark etmez sanki çok lazım ve önemli insanlar her seçimde aday adayı olarak adının unutulmaması yarışın içine girdiler.

Kısaca herkesin bir hesabı var, herkes kendisini düşünüyor, kendisine çalışıyor ve kısa yoldan emek vermeden siyasetin sayesinde bir yerlere gelmek istiyorlar.

Emek vermeden bir yerlere gelmek istiyorlar dedim de aklıma kavak ağacıyla kabak filizi geldi.

Sizler kavak ağacıyla kabak filizinin hikâyesini biliyor musunuz?  

Ben anlatayım size:

Yaklaşık on yıllık kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe kabak filizi kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Kabak filizi sormuş endişeyle kavağa:

-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için.

Yukarıda bahsettiğim kavak ağacı ve kabak günümüz için çok güzel bir örnektir.

Sanırım anlayan anladı.