Yazımın başında isterseniz önce seçimin ne olduğunu açıklayarak başlayayım. Seçim sistemi, (aynı zamanda bir oylama sistemi) kendilerine memuriyet, temsil yetkisi veya bir vekalet verilecek, kanuni şartlara uygun kişilerin, bir kısım veya bütün vatandaşlar tarafından tercih ve tespit edilmesi işlemine dair sistemdir.

Dar anlamda seçim çerçevesinde seçme ve seçilme hakkı, seçim çevreleri, seçim sürecinin başından sonuna kadar, yani adaylık başvurusundan seçmenlerin oy kullanmasına ve sonuçların açıklanmasına kadar yapılan tüm işlemler, bunları yapan kişi ve kuruluşlar, (siyasal partiler) seçim sürecini yöneten ve denetleyen kurumlar (seçim kurulları) ile ilgili kurallar, geniş anlamda seçim sistemini oluşturur. Geniş anlamda seçim sistemi, bir ülkedeki siyasal sistemin, bu arada özgürlükler rejiminin bir parçasıdır; ondan bağımsız olarak düşünülemez.

Bütün dünyada olduğu gibi 14 Mayıs’ta bizim ülkemizde de günü geldiğinde demokrasiye uygun insanların istek ve talepleri doğrultusunda seçimler yapılacak. Halk sandığa giderken kafasında oyunu özgürce, rahat ve güven içerisinde oyunu kullanmak ister.

Muhakkak liderlerin söylemleri ile kafasında oluşmuş bir siyasi partiye ve Cumhurbaşkanına oy vereceğini oluşturarak vicdanı rahat, huzur içinde sandığın başına gidip oyunu kullanacaktır. Bu her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının en demokratik hakkı.

Anayasal bir hak olan seçme ve seçilme hakkı sayesinde bugün ülkede demokratik bir yapı oluşmuş durumdadır. Cumhuriyetin kuruluş amacı zaten insanların hür iradeleriyle hareket etmeleri ve yönetime talip olan siyasi liderlerin ve partilerin vaatlerinin ne kadar inandırıcı olduğuna kanaat getirdikten sonra gidip sandıkta oyunu kullanmaktır. Ancak eskiden köy yerlerinde daha çok görünen aşiretlerin kendi aralarında husumet oluşturacak şekilde, “benim aşiretimin bir üyesi Muhtar olsun” diyerek silahların konuştuğu düzen, ne yazık ki şu an okumuş kültürlü insanların ülkeyi yönetmek için talip oldukları iktidara sahip olmak için son zamanlarda suni bir gündem yaratarak toplumu germekte ve vatandaşları  büyük bir tedirginliğe sevk etmektedirler ne yazık ki.

Halbuki gün boyu kullanılan oylar günün sonunda oyların sayılmasıyla birlikte kaybeden tarafın kazanan tarafı centilmence tebrik etmesi ve kendisini bir daha ki seçimlere daha konsantre olacak şekilde projeler hazırlayıp, halkın karşısına çıkması gerektiği ile ilgi hızlı bir biçimde çalışması gerekir. (Olması geren de zaten budur) Ve oy çokluğu alan lider ve partisi artık ülkesinin kalkınması ve refahı için cansiperane iktidarda olduğu sürece mücadelesini verip, iktidara kendisini getiren seçmenine karşı mahcup olmamak için cansiperane mücadele ederek iktidara gelmenin hakkını vermeli. Çünkü iktidara gelmek bir defaya mahsus bir durum değil. İktidarda kalarak projelerini gerçekleştirmek ve vatandaşa verilen sözlerin tutulması ve yerine getirilmesi için verdiği vaatleri tek-tek yerine getirmekle mükelleftir.

Unutulmamalı ki hiçbir siyasi parti halktan üstün değildir. Eğer siyasi partiler halktan üstün olmuş olsaydı bugün seçim mitinglerine gerek duyulmadan her yıl dönüşümlü veya krallıkların olduğu dönemlerde olduğu gibi babadan oğula iktidara gelirdi. Aksi durumda halk sandık başına gittiğinde kimse halkın kendisinin gözünün yaşına bakarak tekrar oy vereceğini beklememeli. Zaten sanmıyorum ki böyle bir beklenti içine de girileceğini.

Son zamanlarda ülkemize ve ülkenin yönetimine talip olanları zan altına sokacak nahoş olaylara şahit olmaktayız. Ben biliyorum ki böyle nahoş olaylara hiçbir siyasi partimizin temessül edeceklerini. Çünkü iktidarda olan siyasi düşünce yirmi yıldır (beğenilir veya beğenilmez bunu ancak sandık belirleyeceğine göre) iktidar olması zaten buna temessül etmeyeceğini bize göstermektedir.

Diğer taraftan Cumhuriyetin ilk kurulmuş partisi var! Bu partiye de gönül vermiş milyonlar var. Onların da böyle bir şeye temessül edeceğini ummak ahmaklık olur. Bu sadece iki siyasi parti için değil, onları destekleyen ittifak partileri içinde geçerli. Ortalığı karıştırmak ve kaos yaratmak isteyen kötü niyetli bir cenah var bu cenah ülkeyi karıştırmak ve halkın oy kullanma hakkını elinden alacağını sanmakta; ama Türk halkı vatandaşlık haklarının ne olduğunu ve gerektiğinde üstüne düşeni hakkıyla yerine getirmeyi çok iyi bilmekte.

Bu yüzden Allah kısmet ederse tüm 85 milyonun oy kullanma hakkı elinde olan her Türk ferdi 14 Mayıs sabahı yine aynı heyecanla sandığa giderek oyunu kullanarak vatandaşlık hakkını yerine getirecektir inşallah.

Bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı seçimi vatanımıza hayır getirmesini diliyorum. Haa unutmadan bir hatırlatma daha yapayım! Oyunuzu kullandıktan sonra zarfa koymadan önce mührün kuruması için biraz bekleyin ve seçim kâğıdını tersten katlayın ki kullandığınız oy boşa gitmesin.