Baro avukatlarımız tarafından kurulmuş bir meslek örgütüdür. 1934’lerde başlayan örgütlenme mücadelesi 1969 da yasal güvenceye alınmış. Türk hukuk sisteminin çağın koşullarına uygun işletilmesine katkılarda bulunmuştur. Bu güne kadar siyasi iktidarlar baroları bağımsız bir örgüt olma yolunda işleyişini kontrol altına alamamışlardır. Bu anlamda Barolar Birliğimiz kutlamak gerekir. Ancak ne olduysa günümüzde baroların bağımsız işleyişini hükümetlerin kontrol altına alma çalışmaları başlatılmıştır.
Demokrasinin üçayağından bir olan yargı, toplumun gündeminden düşmemektedir. Her dönemde yargı bağımsızlık ilkesinden koparılmaya ve iktidarların sözcülüğünü yapan bir görev yapmalarına çalışılmıştır. Yargı üzerinden ne kadar çağ dışı uygulamalar varsa, her dönemde bu çağdışılıklar uygulanmıştır. Bir kere 1960’dan beri her on yılda bir ihtilaller toplumun gündemine sokulmuş. İhtilal dönemlerinde hukukun doğru dürüst uygulandığı söylenebilir mi? Yargıçlar kendi ağızlarından, biz buraya getiren güç, bu karaların uygulanmasını bizden istemektedir diyor. Ve verdikleri kararların ihtilali yapan güçlerin istedikleri doğrultuda kararlar verdiklerini söylüyorlar. Doğru da söylüyorlar.
Bilindiği üzere yargılamanın da üç ayağı var. Bunlardan birisi hâkimlerdir. İkincisi savcılardır. Üçüncüsü de avukatlardır. Savcılar iddianameler hazırlar. Avukatlar bu iddianameler üzerine savunmalarını yapar. Hakimler de yasa maddelerine ve ortaya konan deliller ve savunmaların haklılığına göre kararlar verir. Demokrasinin gereği de budur. Ancak yargının verdiği kararlar, kamu vicdanında aklanmış değildir. Yine de toplumumuz hukukun üstünlüğüne ve yanlış bulsa da yargılamanın önemine inanır. Başı dara düştüğü zaman hakkını, yargıçlar eliyle almak ister. Sadece 2020 yılında Kırıkkale’de elli bin dava yürütülmektedir. Tüm Türkiye’yi bu dosya üzerinden, hakkını mahkemelerde arayan insan sayımızı görebilirsiniz.
Şimdi akıl almaz bir yargı üzerinden oyun oynanmaya başlandı. Bu oyunu gören ve yarınlarda hukuk sistemimiz de açacağı yaraları gören, en iyi gören avukatlarımızdır. Hükümet böl ve parçala yöntemini denemeye kalktı. Yargının savunma gücünü kontrol altına almaya çalışmaktadır. Efendiler bu anlayış, geçici bir süre için bazı avantajlar sağlayabilir. Ama hukuk sistemimizde açacağı yaralar kolay kolay kapatılamaz. Hukuk çöktükçe çöker. Zamanla hiç kimse bundan memnun kalmaz.
Bakınız öğretmen sendikaları vardır. Şimdiye kadar on beş kadar öğretmen sendikaları kuruldu. Bir öğretmen örgütü, on beş sendika ile temsil ediliyorsa, söyleyin bir yaptırım gücü olur mu? Olmaz. Dayanma gücü ve yaptırım gücü olmaz. Olmadığını da görüyoruz.
Sağlık çalışanlarının sendikaları var. Sayıları bilmem kaç? İşçi sendikaları var. Sayıları elliden fazladır. Yaptırım gücü nedir? Konfederasyonlar, hükümetlerle karşı karşıya gelirler. Biri hep sessiz kalır. Bir son aşamada masadan çekilir. Biri de hükümetlerin ve işverenlerin istediği karaları imzalar. Sendika sayısının, oda sayısının, birlik sayısının ve siyasi parti sayısının çokluğu o ülkede demokrasinin varlığının göstergesi olmaz. Güçler dağıldıkça, örgütlerin gücü de olmaz. Adı olur. Ama gücü olmaz.
Şimdi avukatlarımızın örgütü bir tanedir. Türkiye Barolar Birliğidir. Birlik içindedirler. Güçlüdürler. Şimdi hükümet bu gücü zayıflatmak, giderek etkisizleştirmek istiyor. Efendim avukatlar ayrı ayrı adlarla örgütlensinler. Aynı ilde birden çok avukat örgütü olsun. Öğretmen örgütlerinin, sağlık çalışanlarının, işçi örgütlerinin ve diğer tüm örgütlerin iktidarlar karşısında gücü ne ise, avukatlarda onlar gibi var olsunlar. Ama güçsüz olsunlar istemektedirler.
Bu demokrasimize güç katmaz. Ülkemize gelecek vaat etmez. Bırakın avukatlarımızın yakasını. Şu rezalete bakın ülkenin hukuk sisteminin savunucusu ve hukuk sistemimizin koruyucusu avukatlarımızla polisimizi karşı karşıya getirmenin, haklı tarafı olmaz. Bırakın avukatlarımız, “Anıtkabir’e yürüyeceğiz. Orada bir basın açıklaması yapacağız. Hukukumuzu savunduğumuzu, halkımıza anlatıp dağılacağız” diyorlar.
Hükümet ne yapıyor. Dedikleri polislerimize verdikleri görevle ortadadır. Bu doğru değil. Bırakın konuşsunlar. Biz de olacakları avukatlarımız sayesinde öğrenelim.

ASIM ATABEY

EMEKLİ ÖĞRETMEN