“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” Yukarıdaki metin milletvekillerinin yemin metnidir. 7 Haziran 2015 tarihinden yapılan, milletin hiçbir partiye tek başına iktidar yetkisi vermediği Kırşehir’de AK Parti ile MHP’nin birer milletvekili çıkardığı seçimlerden sonra TBMM’de yapılan milletvekillerinin yemin törenlerini izliyorum.

“Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim”
Yukarıdaki metin milletvekillerinin yemin metnidir. 7 Haziran 2015 tarihinden yapılan, milletin hiçbir partiye tek başına iktidar yetkisi vermediği Kırşehir’de AK Parti ile MHP’nin birer milletvekili çıkardığı seçimlerden sonra TBMM’de yapılan milletvekillerinin yemin törenlerini izliyorum. İllerin alfabetik harf sırasına göre yemin eden milletvekillerinin yemin töreninde gözüm Kırşehir milletvekillerini aradı.
Merak ediyorum TBMM’ de ilk defa yemin edecek olan Av. Salih Çetinkaya ile Prof. Dr. Yıldırım Türk heyecanlanacaklar mı, şaşıracaklar mı diye düşünüyorum. Nitekim sıra Kırşehir’e gelerek milletvekillerimiz kürsüye davet edildiklerinde güzel üslup ve Türkçeleriyle Türk Dilinin Başkenti Kırşehir’e yakışır şekilde yemin etmeleri beni gururlandırmıştır.
Ancak bu yemin töreninde dikkatimi HDP’li bazı milletvekilleri çekti. Yıllardır Türkiye üzerinde oyun üzerine oyun oynayan, dünya coğrafyasında güçlü bir Müslüman Türk Devleti istemeyen kendi çıkarları uğruna, rant uğruna, petrol uğruna, Müslüman ülkelerin yaşadığı toprakları işgal eden, oluk, oluk kanlar akıtan, Ortadoğu’yu kan gölüne çevirerek Müslüman soykırımı yapan ABD, ALMANYA, İNGİLTERE, FRANSA gibi haçlı devletlerine satılarak uşağı olmuş bu kişiler, PKK terör örgütünün militanı olarak eline silahı alarak dağlara çıkmışlar, Türk Devletinin, Türk Milletinin bölünmez bütünlüğüne kast etmişler, kundaktaki bebekten, doksan yaşındaki yaşlıya kadar kadın, erkek herkesi öldürmüşler, Türk askerini, Türk polisini, Türk insanını şehit etmişler, devlet mallarını yakıp, yıkmışlar, Türk Bayrağını göklerden indirmişler, yakmışlar, çiğnemişler, sözde hakları çiğnenen Kürt halkının özgürlük savaşçıları ve savunucuları olarak Türk devletine yapılması gereken ne kadar ihanet varsa hepsini yapmışlar.
İşte bu kişiler demokrasi, özgürlük ve eşitlik maskesi altında Türk Devletine, Türk Milletine hiçbir kötülük ve ihanet yapmamış gibi, anne karnındaki bebeği yetim ve öksüz bırakmamışlar gibi, gencecik kadınlarımızı eşsiz ve dul, anne ve babaları evlatsız bırakmamışlar gibi milletvekili oluyorlar, ayaklarının altına kırmızı halılar seriliyor, makam odası, sekreter veriliyor, işsizliğin kol gezdiği ülkemizin yüzde yetmişinin yarı aç yarı tok yaşayarak asgari ücrete talim ettikleri bir dönemde bu kişilere şehit ettikleri Türk askerinin, Türk Polisinin ve Türk Milletinin vergileriyle on binlerce Türk Lirası ödenerek maaş veriliyor, dokunulmazlık zırhlarına alınıyor, her türlü birinci sınıf haklardan faydalanıyorlar.
İster istemez insanın aklına bu nasıl devlet, bu nasıl millet demek geliyor. Nasıl isyan etmeyeyim diyor insan. Bir taraftan devletine, milletine bağlı dürüstçe yaşamını sürdüren, vergi veren, askerlik yapan ama asgari ücretle, taşeron olarak çalışarak hayatını zar zor geçiren vatandaş, diğer taraftan vatan haini ve millet düşmanı teröristlerin milletvekili olmaları. Akıl, sır erdirmek, şaşmamak elde değil.
Sen yıllarca doğup, büyüdüğün, ekmeğini yediğin, her türlü imkanlarından faydalandığın vatanına ihanet et, bölünmez bütünlüğüne kast et, şehirleri savaş alanına çevirerek yakıp yıkın, sonrada milletvekili ol ve; “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma, hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma, büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyerek yemin edin.
Sizler devletin bağımsızlığına, vatanın bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyete, Atatürk İnkılaplarına, Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma büyük Türk Milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim diyen kişiler, yıllardır Türkiye Cumhuriyetine, ihanet etmediniz mi ? Haçlı devletlerinin uşağı olmadınız mı? Türk insanına acıların en büyüğünü yaşatmadınız mı? O zaman sormazlar mı adama sizlerde şeref nerede, namus nerede diye ? Nankörün, hainin, teröristin şerefi, namusu olur mu? Hangi yüzle, hangi hakla, hangi şerefle, hangi namusla yemin ederek ant içiyorsunuz. Namuslu, şerefli olmak bu kadar ucuz ve basit mi?
12 Eylül 1980 ihtilâlinden sonra namuslu, dürüst, vatansever gençlerimiz ağabeylerinin veya başka yakınlarının polis tarafından gözaltına alındıkları tespit edildiklerinden dolayı polis, subay, astsubay olamadılar, devlet memuru olamadılar. Oysa geldiğimiz şu noktaya bakın “Kahramanlar hain, hainler kahraman olmuş!” Dün dağda asker, polis öldüren terörist bugün milletvekili olmuş! İçler acısı ağlanacak bir durum olup, bu hal ve vaziyet Türkiye’den başka hiçbir ülkede de olmayacak hal ve vaziyettir.
Eğer bu demokrasiyse, özgürlükse, insan haklarıysa, eşitlikse, seçme ve seçilme hakkıysa içine tüküreyim böyle demokrasinin, böyle özgürlüğün, böyle insan haklarının, böyle eşitliğin, böyle seçme ve seçilme hakkının.