Âşık Boyacı,1914 yılında Kırşehir’de doğmuştur. Babası Sülükçüoğullarından Esat Çavuş 1.

Âşık Boyacı,1914 yılında Kırşehir’de doğmuştur. Babası Sülükçüoğullarından Esat Çavuş 1.Dünya Savaşı’nda çeşitli cephelerde savaşmıştır. Bu sıralarda Âşık Boyacı kundakta bulunuyordu. Babasının askerliği 18 yıl altı ay sürmüştür. Balkan savaşlarından sonra bir ara Kırşehir’e gelip yeniden savaşa çağrılmıştır. Yaralı olarak üç kez hava değişimine gelen baba Sülükçüoğullarına her gelişinde bir çocuk kazandırır. Esat Çavuş, 74 yıl süren hayatının kalan bölümünü Kırşehir’de geçirmiştir. Ordudan başçavuş olarak emekli olmuştur.
Hayatını resim yaparak nakış ve boyacılıkla-kök boyacılığı ile kazanan şairimiz ise tam bir asker çocuğu olarak Cumhuriyet’e, millî değerlere inanmış bir içinde yetişmiştir. Bu konuda şöyle der:
”Beni, şair ve âşık eden ruh, o ruhtur. Türkiye’m de benim gibi milyonlarca asker çocuğu, Cumhuriyet çocuğu elbette vardır. Bunun için diyorum ki: Bizi iç ve dış düşmanlardan, cehaletten kurtaran başta Ulu Önder Atatürk’ün, aramızdan ayrılıp ebediyete giden bütün komutanlarımızın, canlarını vatan ve din uğrunda vermekten çekinmeyen âziz şehitlerimizin, emeği geçen gazi Mehmetçiklerimizin, sonradan ölenlerinin mübarek ruhlarının şad olmasını Cenab-ı Hak’tan niyaz ederim.”
Mesleğimden dolayı Âşık Boyacı mahlasını kullanan Esat Hüseyin Canıtaz’in elimde üç kitabı var birbirinden güzel:
Bayrak ve Toprak 29 Ekim 1973’te Cumhuriyetimizin 50.yılında Ankara’da yayımlanmıştır. Kırşehir Esnaf ve Sanatkârlar Dernekleri Birliği tarafından bastırılmıştır. Sunuş yazısı başkan, Ahî Pîri Mustafa Karagüllü’ye aittir. Ayrıca Dr. Müjgân Cunbur’un şairi değerlendiren bir yazısı var. Bu yazıda Dr. Cunbur özetle şunları kaydeder:
”Türk halk edebiyatı, yüzyıllar boyudur. Anadolu’nun zengin gönüllü insanlarından bitmez tükenmez bir kaynak misali doğar, gelişir. Kimi halk şairinin sazında, kimi halk âşığının sözünde vatan dediğimiz bu aziz toprakların betini-bereketini, yoksulluğunu-varlığını kısaca bütün değerlerini bir pınar coşkunluğunun içinde dinler, dururuz. Türk halk şairi, şanı yüce Al Bayrağın gölgesinde yüce gönüllü Türk’ün ebedi devletini dile getirir. Adına âşık dediğimiz gönül erlerinin, şair adını verdiğimiz söz erlerinin deyişlerinde sevinçlerimiz, üzüntülerimiz, övüncümüz, kıvancımız, acımız, tatlımız, gamımız, tasamız, sevgimiz, nefretimiz, alkışımız, kargışımız, mısra mısra, kıt’a kıt’a şiirleşir… Şair karşılaştığı
bütün zorluk ve yoklukları isyanla değil, hoşgörüyle, gönül zenginliği ile karşılamasını bilmiş şiirlerine de bu vasfını aksettirmiştir. Bu da Ahi Evran’ın koyduğu meslek ve sanat prensiplerine çizdiği ahlâk sistemine şairin ne derece bağlı olduğunu gösterir. ”
(Anılan kitabın önsözü, Dr.Cunbur)
Bayrak ve Toprak kitabı dört bölümden oluşuyor:
Cumhuriyetimizin 50.yıl Dönümü Şiirleri, Kırşehir ve Kırşehir’de ki Büyükler, Benim-Türkiye’m, Her Telden. Kitaba damgasını vuran konu, tema, Türk, Türklük, Ahilik, bayrak, insan, sosyal güvenlik…Sosyal konular ağırlıkta. Milli kurtuluş Destanı sıcak ve yakın ilgi alanına giriyor şairin:
Bir millet doğmuştur sanki yeniden
Zelzele, tufandan, yangın yerinden
Savaş vahşetinin azgın selinden
Derlenip toplanıp millet olmuştur.
Medeniyet kudurmuş, kustuğu kanlar,
İnsanlık kudurmuş kırdığı canlar.
Kilise kudurmuş çalıyor çanlar
Misyonerler izinsiz yurda dolmuştur.
Düşmanlar kudurmuş göbek atıyor
Saraylı kudurmuş vatan satıyor.
Ay-yıldız ağlıyor, güneş batıyor
Bir asîl millete olan olmuştur.
…Asker çocuğuyum anadan doğma
Uydurma yazılmaz yok öyle yağma
Cumhuriyet denen asıl bağıma
Tam dokuz yaşımda erdim efendim
Vatanı, milleti, Cumhuriyet’i,
Kazanır sevenler ebediyeti sahip ol
Ey gençlik, çekme zilleti
Gafletten çok ışık söner efendim…
Şairimiz vatan-millet duygularıyla öylesine coşkuludur ki bir dönem Kırşehir öğretmen Okulu’nda müdürlük, edebiyat öğretmenliği yapmış olan şair Özbek İncebayraktar’ın ”aklım aldın bir hoş oldum Türkiye’m” nakaratlı şiirini de kitabında anmayı uygun bulmuş.
İkinci kitabını da 1982’de yayımlamış şairimiz. “Türk Oğluyum Türk Oğlu” Kitabı, gazeteci-yazar dostum, editör Dursun Yastıman yayımlamış iyi etmiş. Eline, gözlerine, beynine
sağlık. Kitabın ilk sayfasında şunları yazıyor editör Dursun Yastıman:
“…Âşık Boyacı şimdiye kadar 3500 şiir yazmıştır. Milli, dini, ahlakî, mahalli konularda. Boyacılık, tabelacılık, hattatlık, nakkaşlık yaparak hayatını kazanan ”şair Boyacı” Kırşehirlilerin gönlünde taht kurmuş saygın şairlerimizdendir…”
Sonra Dr. Müjgân Cunbur’un bir paragraflık değerlendirmesini almış:
”..Şair olarak duygudan çok düşünceye hitap eder. Hiç bir zaman yıkıcı değil, daima yapıcıdır. Millet ve memleket sever imanlı bir insandır. Bu özellik bütün şiirlerine yansır. Kısacası Aşık Boyacı da Kırşehir’in ünlü şairleri Gülşehriler’in, Aşık Paşalar’ın ruhu yaşar.” Mustafa Karagüllü de Boyacı’yı ”Ahi şairi” nitelemesiyle selamlar.
Şair Boyacı’nın kitaba adını veren şiirinden iki dörtlük alalım:
Hiçbir gafil duyduğumu duyamaz
Hiçbir soysuz ayağıma uyamaz
Hiçbir kuvvet imanımı soyamaz
Milliyetçi Türk oğluyum Türk oğlu….
Allah’ından başkasına tapmayan
Ay-Yıldızlı bayrağından kopmayan
Hiç Kimseye dalkavukluk yapmayan
Milliyetçi Türk oğluyum Türk oğlu…
Şiirin tamamı dokuz dörtlük ve hecenin 6+5=11’li ölçüsüyle yazılmış ve genellikle de zengin uyak kullanılmıştır. Bu şiirde milli coşku doruklara çıkar.1960 yılında ulusal basında da yer almıştır. Bu kitaptaki şiirler daha çok 1978-1979 yıllarında “Kırşehir Çiğdem” gazetesinde ve Yeşilyurt gazetelerinde yerini almıştır. Tümü didaktik (öğretici), ders verici, eğitici, doğru yola sevk eden doğa, tarih, yurt ve vatan-millet sevgisini içeren şiirlerdir. Dr. Cunbur’un deyimiyle: ”onun şiirlerinde toprak vatanlaşmış, millet bütün değerleriyle bayrak misali göğe yükselmiştir.”
Kırşehir Türküsü adlı mani tipinde yazdığı şiir oldukça özgün şiirlerindendir. Bestelenip Kırşehir müzik kültüründe yerini almasını halk sanatçılarından beklemek hakkımızdır:
Dalgalar ardındayım
Yiğitler yurdundayım
Benim yurdum Kırşehir
Ben onun derdindeyim
Ak kiraz, allı kiraz
Gülelim biraz biraz
Gönül tutmuyor pervaz
Ben neyin derdindeyim
…Ebed ecdat toprağım
Dalım, gülüm, yaprağım
Açtım savaş bayrağım
Kırşehir derdindeyim
…Bellidir örüm, köküm
Hayatım büklüm büklüm
Kırşehir malım, mülküm
Ben bunun şükründeyim
Bu güzelim kitabı da lirik, edip-destansı-pastoral şiirlerle devam eder.Ders verir, eğitir olgunlaştırır. Şairin ” Belki de son eserim” adını taşıyan üçüncü kitabı 1985 ‘te Yastıman Matbaacılık tarafından basılmıştır. Ön sözünü de Kırşehir’de uzun yıllar gazetecilik yapmış olan ,yazar Ertuğrul Ersan kaleme almış.
Şunları yazıyor Ertuğrul Ersan:
”Haddini bilmeyenlere haddini bildiren, ayrılığı, gayrılığı zihinlerden sildiren, tüm Kırşehirlilerin kalbine girmesini bilen şair Boyacı’yı takdim etmekten gurur duyuyorum.”
Şair Boyacı 16 Şubat 1961’de 18 yıl cepheden cepheye koşan babasını kaybeder. Bunun üzerine yazdığı şiirde dokuz dörtlük. İki dörtlüğünü okuyalım:
Er olarak gittin, başçavuş döndün/cephede parlayıp köşede söndün İmanlı Türklük’te bizlere yöndün / Şerefle, gururla neler anlattın. Fransız, İngiliz, Yunan’a daldın/Kafkas’ta Ermeni, Ruslara saldırı Sakarya Harbi’nde parmaksız kaldın/Dilerim en büyük rütbeye yettin…./s.15/ Şairin ”Ahi Evran Destanı” başlı başına bir iş ve ahlâk manifestosudur. Sosyal adaleti sosyal güvenliği tarihimizde ilk kez vurgulayan bu büyük iktisatçı ve mutasavvıfa saygı ve kuramının dokusunu işler. 1985 yılında ”Esnaf Dernekleri Semineri” için Pir Mustafa Karagüllü ile Niğde’ye giden şair bu nedenle Niğde’de” adıyla 10 kıtalık bir şiir yazar. İki dörtlüğünü okuyalım:
…Size Kırşehir’den, Ahi Evran’dan/Büyük Cacabey’den Âşık Paşa, Süleyman Türkmani, Hacı Bektaş’tan/Selamlar getirdim, selamlıyorum. Kardeş Kırşehir’den bütün esnaftan/Ehli sanatkârdan, ustalarından Mısırlı ellerle hüner satandan/Onlara vekâlet selamlıyorum. Milli kalkınmaya emek verenden/Alınteri ile ekmek yiyenden /Helal kısmetine şükür edenden/Selamlar getirdim, selamlıyorum./s.33
Şair Âşık Boyacı “Son Söz”ünde kendinden bahsederken bir yerde şunları kaydeder:
“… Eski yazıyla ilkokulda, yeni harflerle ortaokulda okudum. Hattat ve Nakkaş oldum. Yüzü aşkın camimizi süsledim. Yeni harflerle tabela yazdım. Mühür kazdım. Yağlıboya resim, karakalem fotoğraf büyüttüm. Saz çaldım. Milli olmak kaydıyla bir çok piyeste oynadım. İkinci Dünya Savaşı’nda iki kez askerlik yaptım. Büyük Atatürk’ün nâşını Dolmabahçe Sarayı’nda top arabasına taşıyanlar arasında bulundum. Binlerce şiir
yazdım. Milli günlerimizde okudum.”
Bu yazımızı şairin yukarıda bahsi geçen destanından alıntı ile bitirelim: Sosyal adaletin ön kurucusu esnafın, sanatın yön koyucusu İslam aleminin tam koruyucusu Ahi Sultan Kırşehir’de yatıyor.
Kooperatif kurma temeli atan/Milli kalkınmaya ışıklar tutan o en büyük bilgin, o en büyük Sultan/Ahi Evran Kırşehir’de yatıyor.

Âdil Gülvahaboğlu
(ADD Kırşehir Şb.Kurucu Başkanı)