Kırşehir’de bir çok kurum ve kuruluşu yakından izliyor ve takip ediyorum.
Mesleğim gereği gittiğim, görüştüğüm, haberlerini yazdığım kurum ve kuruluşlardan halkın zaman zaman şikâyet ve tepkilerini de görmedim değil.
Benim meslek ne yazık ki insan sağlığında pek çok rahatsızlıkları da beraberinde getiriyor.
Bedenen çalışmadığım ve sürekli bilgisayar başında oturduğum için gerek bedensel, gerekse beynen yoruluyor ve bunun sonucunda sağlığımda zaman zaman rahatsızlıklar yaşamıyor da değilim.
42 yıllık gazetecilik hayatımın ardından yaş 55 oldu. Sürekli bilgisayar başında oturmanın getirdiği rahatsızlıklarla önce gözlerimiz bozuldu, ardından kireçlenmeye bağlı olarak bel ağrılarım da beni ciddi oranda rahatsız etmeye başladı.
Görme bozukluğunu bir gözlükle şimdilik telafi ederken, bel ağrılarım için mutlaka tedavi olmam gerektiği ifade edildi.
Bu sıkıntıyı uzun yıllardır yaşıyordum, ama fazla zamanımın olmaması nedeniyle öteleyerek bugünlere geldim.
Bu nedenle geçtiğimiz ay Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne gittim. Sağolsun Hastane Başhekimi Prof. Dr. Figen Tuncay, röntgenimi çektirdi ve bana Fizik Tedavi Merkezi’nden tedavi almamın gerektiğini ifade etti.
Ben de artan rahatsızlıklarıma yenildim, kaçacak yerim kalmayınca boş zamanımı değerlendirip bir aydır Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim ve Araştırma Hastanesi bünyesinde hizmet veren Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde tedavi görmeye başladım.
Hala gidip geldiğim Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne öyle hastalar geliyor ki anlatamam. Yürüyemeyen, oturup kalkamayan, kolunu kaldıramayan, parmağını dahi oynatamayan çocuktan tutun da yaşı 80’e gelen nice hastaları görüyorum.
Ancak benim gördüğüm ve takdir ettiğim ise bu hastalara burada görev yapan çalışanların gösterdiği sevgi ve şefkat.
Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde fizyoterapist olarak görev yapan bir Saliha Akyüz’e, fizyoterapi teknikeri Akif Aydoğdu’ya, bir Menekşe Kenger’e bakıyorum ve onların hastalara olan sevgi ve saygısını Kırşehir’im adına mutlu oluyor ve gururlanıyorum doğrusu…
Bazen evinizde otururken, kendi çocuğunuzdan bir bardak su istesiniz nazlanarak getirir. Ama Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde çalışanların bir hastayı ayağa kaldırmak için bir saat ona egzersiz yapması, her hastaya aynı sevgi ve şefkatle yaklaşması gözden kaçmıyor.
Önceki gün Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ne gittim. Tedavi için sıramı bekliyorum. Boş durmamak için egzersiz salonundayım. Bir baktım fizyoterapist Saliha Akyüz doğuştan engelli 12-13 yaşlarında bir çocuğa bizzat egzersiz yapıyor. Yürümekte zorlanan, kolunu kaldıramayan bu çocuğumuza öyle güleryüz ve şefkatle yaklaşıyor ki, “başaracaksın, biraz gayret” diyor ve hasta çocuğumuzun gülen yüzünü, mutluluğunu anlatmama kelimeler kifayetsiz kalır doğrusunu söylemem gerekirse…
Tedavi sırasında kulak misafiri oluyorum, gelen hastaların söylediklerini, hayır dualarını alıyorlar, Kırşehir ve çalışanlar adına mutlu oluyorum.
Fizik tedavi görmek için başka illere giden, ancak oralarda fayda bulamadıkları tedaviyi ve göremedikleri ilgi ve güzel hizmeti Kırşehir Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde bulan nice hastalar var…
Bu Kırşehir için mutluluk verici.
Fizyoterapist olarak görev yapan Saliha Akyüz ile fizyoterapi teknikeri Akif Aydoğdu, Menekşe Kenger ve diğer isimlerini almadığım ve özveriyle görev yapan bu melek yüzlü çalışanları tüm kurumlarda görmek en büyük beklentimiz tabi.
Ama öyle olmuyor ne yazık ki…
Kırşehir’de nice kurumlarda çalışan, yüzü gülmeyen, suratı asık, vatandaşa zorluk çıkarmak adına her şeyi yapanları da görüyor ve biliyorum. Hatta hiç kuruma gitmeden, bankamatik memuru olarak tıkır tıkır maaş alıp, hak etmediği, bence de haram olan bu maaşla çoluk çocuğuyla oturup yiyenlere bakıyorum, bir de Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi gibi bazı kurumlarda insanı sağlığına kavuşturmak için özveriyle ve en önemlisi şefkatle hizmet verenlere…
Resmi kurumlarda çalışanın görevi elbette halka hizmet etmek. Ama öyle olmuyor maalesef. “Salla başını al maaşını” mantığıyla hareket eden, hatta orada çalışmanın kendisine artı bir güç vermiş gibi karşısındaki azarlayan, hor gören, zorluk çıkaran nicelerini tanıyorum Kırşehir’de…
Oysa onların aslı görevi halka hizmet etmek, varsa sorun ve sıkıntılarını çözmek, yol göstermek. Ama öyle olmuyor ne yazık ki…
Devletimizin insan sağlığı için büyük yatırımlar yaptığını görüyor ve biliyorum. Elbette hastaneleri ve tedavi merkezlerini ne kadar modern araç ve gereçlerle donatırsanız donatın, sağlık hizmeti verecek doktorundan, hemşiresine, fizyoterapistinden hizmetlisine kadar insanlar da çok önemli.
Tedavi için gelen hastayı azarlayan, onu dinlemeyen bir sağlık personelinin tutumu, insanları daha da hasta edeceği bilinen bir gerçektir. Ah keşke her kurumda çalışanların da Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’nde görev yapanlar gibi hastalara sevgi ve şefkatle yaklaşıp, gülen yüzle hastaları tedavi edip, gönül rahatlığıyla evlerine gönderebilseler…
Kırşehir’de Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezi’ni açanlara, halkın sağlığı için böyle vefakâr, sevgi ve şefkatle hizmet veren personeli buraya getirenlere teşekkür ediyorum. İyi ki Kırşehir’in yüzünü ağartan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Merkezimiz var. Emeği geçenleri, çalışanlarını kutluyorum.
Son bir çağrım da Kırşehirimizi yönetenlere…
Lütfen şu kamu kurum ve kuruluşlarında yan gelip yatan, bir siyasi partiye sırtını yaslayıp işe gitmeden maaş alan, vatandaşa hizmet yerine zulmedenlere bir çeki düzen verin. Bunlar devlette çalışıp halka hizmet vermek istemiyorsa yol verin. Kırşehir’deki kurumlarda geçici, taşeron, şirket elemanı olarak çalışan ve kadroya geçmek için dört gözle bekleyen nice çalışanlar var. Bu çalışanların hakkını da verin, verilmesine öncülük edin…

***

Biraz da gülelim

TAVAF BİTTİ

Bir gün akıl hastanesinde deliler namaza başlamışlar. Doktor şaşırmış.
Delilerle alay etmek için fırsat kollayan müdür delileri dışarı çıkarır, "Sizi Hacı yapacağım" der.
Deliler çok sevinir bu duruma.
Müdür delilere binanın etrafında dönmelerini ve bunun çok sevap olacağını, tavaf etmiş olacaklarını söylemiş.
Deliler binanın etrafında dönmeye başlarlar mutlulukla. Günler geçer müdür masa başında çayını içerken birden pencereden içeri taşlar yağar kafa göz kırık halde çıkıp bağırır:
- Ne yapıyorsunuz siz manyaklar!
Deliler:
- Tavafımız bitti, şeytan taşlıyoruz.

***
Sevdiğim bir söz

“Hayatı kaybetmekten daha acı bir şey vardır, yaşamın anlamını kaybetmek.” (Senaca)