Yıllar ne çabuk gelip geçiyor haberimiz yok. Daha dün gibi… Ben 11 yaşında, henüz ilkokulu yeni bitirmiştim ve yaz tatilimi babamın deyimiyle “sokakta kuş taşlayıp, eve laf getirmemek için” Dursun Yastıman ağabeyimin gazetesinde soluğu almıştım.
Yıllar ne çabuk gelip geçiyor haberimiz yok.Daha dün gibi…
Ben 11 yaşında, henüz ilkokulu yeni bitirmiştim ve yaz tatilimi babamın deyimiyle “sokakta kuş taşlayıp, eve laf getirmemek için” Dursun Yastıman ağabeyimin gazetesinde soluğu almıştım.
Bir yıl çıraklıktan sonra ağabeyim Şevket Güner’in açıp kurduğu “Kırşehir Çiğdem” Gazetesinde mesleğe “merhaba” deyişim…
Daha dün gibiydi, 40 yıl geçmiş haberimiz yok.
Yaşım 52 oldu, emekli olduk, saçlar ağardı.
Yani gazetecilik mesleğiyle bir ömür geldi, geçti.
Ne sıkıntılar çekerek bugünlere geldik gazete olarak.
Tek tek kurşunla yazı dizip, pedal makinesiyle gazete basarken, entertip dizgiyle, otomatik baskı makinesiyle basınca ne kadar sevinmiş, rahatlamıştık.
Ama tabi bu da kolay olmadı. Bir matrisin kırılmasıyla, ya da entertipin kusmasıyla kırılan parçaların tamiri için ağabeyim Şevket Güner’le sabahladığımız günler çok oldu.
Ne sıkıntılardı o günler…
Bugün bilgisayar başında hazırlanan ve 14 sayfa yayınlanan bir gazete olduk, ama bu bile kolay olmuyor artık. Gelişen teknolojiye, rahatlığa rağmen o eski gazeteciliğin tadı ve gazetenin güzelliği ve heyecanı yok.
Kopyala-yapıştır gazetecilik yapılıyor o kadar.
Gazete sayısı artıyor, gazete ve gazetecilik bitiyor ne yazık ki…
Neyse bunlar derin konu. Şimdi bir şeyler yazacağız, birileri bozulup üstüne alacak. Biz yazdığımızla kalacağız, onlar bildiklerini okumaya devam edecekler.
Evet, biz gazete olarak hep Kırşehir’den ve hemşehrilerimizden yana taraf olduk. Kırşehir’e hizmet etmeyenlerin, edemeyenlerin karşısında olduk. Biz bunu yaparken, “gelene ağam, gidene paşam!” mantığıyla hareket etmedik.
Kırşehir’de yaşarken; "taraf" olmadan duramadık ne yazık ki…
Siyasette taraf olmak, takım tutarken taraf olmak, bir iş yaparken taraf olmak, bir yerde iş yaparken taraf olmak vs.vs.
Biz siyasete hiçbir zaman taraf olmadık. Hiçbir partinin savunucusu ve arka bahçesi olmadık. Bir partinin içinde, kıyısında, köşesinde de bulunmadık. Çünkü Kırşehir’i savunuyoruz, Kırşehir’in haklarını savunuyoruz. Bu nedenle olsa gerek bazen ateşleniyoruz, dalgalanıyoruz, coşuyoruz, köpürüyoruz.
Kırşehir’e taraf olanlar ya da senin tarafın olanlar kadar seviyorsun onları...
Belki de “taraf olmayanlar bertaraf olur” algısıyla taraf oluyorsun.
Bir yanın zorluyor seni buna...
Belki menfaatlerin buna sebep.
Belki dünya görüşün bunu gerektiriyor.
Belki de siyasi düşüncen buna mecbur ediyor seni.
Kim bilir belki de bu yönü seçmek senin için çok daha kolay olanı.
Bu iniş çıkışlı duygu durumlarını pek seviyorsun.
Kırşehir’de taraf olalım; iyiden yana, taraf olalım, güzelden yana…
Taraf olalım; ilimiz ve ülkemizin menfaati için çalışandan yana…
Taraf olalım “bu memleketi nasıl daha güzel bir yere getiririz” diyenlerden yana…
Taraf olalım; çalmadan çırpmadan bulunduğu makamın hakkını verenlerden yana…
Taraf olalım; namuslu, şerefli, onurlu, ahlâklı, dürüst insan olanlar için...
Dedim ya biz hep bugüne kadar Kırşehir ve Kırşehirlilerden yana taraf olduk.
Ama bazen yakın dostlarımız, arkadaşlarımız yaptığımızın yanlış olduğunu söylüyorlar. Hayıflanıyorum tabii…
Bugün gazete olarak ayakta kalmanın onur mücadelesini verirken, bizim mesleğimizi sözde yapanları örnek gösterenler çoğunlukta ne yazık ki…
“Siz de öyle yapın, şöyle yapın! Kırşehir mi, hemşehrileriniz mi boşverin! Bu memleketin fedaisi siz misiniz???” diyen dostlarımız günümüzde o kadar çoğaldı ki, mesleğimizi, işimizi yapamaz hale geldik ne yazık ki…
Dün ona buna, Kırşehir’i yönetenlere, kızardım. Bugün anladım ki, bu kızgınlığımın aslında kimseye faydası yokmuş.
Artık değişmek gerekiyor, değişim için bir şeyler yapmamız gerekiyormuş öyle diyorlar! Ama bizim kafa eskidi, beyin eskidi. Değişim için format attırmak mı gerekecek bilmiyorum. Format attırsam acaba tutar mı onu da bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey varsa bu saatten sonra değişmemiz zor gibi gözüküyor.
Ne yapayım ben, yapım bu. Ben anamdan, babamdan böyle görmedim. Onlar “Çal-çırp-köşe ol!” diye öğüt vermediler. “Doğru ol, adam gibi çalış, işine, eşine, Kırşehir’e hizmet et” dediler. Ben böyle gördüm, hep böyle yaşadım, bundan sonra da böyle yaşamaya devam edeceğim.
Nokta kadar menfaat için soru işareti kadar kimseye eğilmedim, bu saatten sonra da kimse benim eğilmemi beklemesin.
Çıkarın, büyüğü küçüğü, noktası destanı olmaz. Eğer bir insan bir parça kemik için kendinden taviz veriyorsa gerisini siz düşünün artık.
Kişi bir takım çıkar ve menfaatleri karşılığında kendinden ve değer yargılarından taviz veriyor ve başı önünde eğik dolaşıyorsa eyvah ki veyvah!
Biz 40 yıldır Kırşehir’de “Kırşehir Çiğdem” gazetesini yayınlarken, hiçbir zaman başımız önde olmadık, ona buna yalakalık yapmadık, el-etek öpmedik. Diklenmeden dik durduk. Bu onur ve gurur bize yeter de artar bile…
Köşe dönmediysek de kimseden de köşe bucak kaçmadık. Başımızı öne eğdirmedik.
Ne fazlasını istedim, ne de köşe dönmek için hırs yaptım. Yetinmesini bildim hep olduğu kadarıyla…
Kırşehir’i ve Kırşehirlileri sevdim, onlar için bu yolda karınca, kararınca hizmet etmeye, sorunlarına çare bulmaya çalıştım.
Ama artık pes ediyorum. Söz değişeceğim, değişeceğiz.
Kırşehir için, Kırşehirliler için değişeceğiz.
Çünkü değişmeliyiz artık...
Atalarımızın mirasına, Kırşehirimize, ülkemize sahip çıkmalıyız…
***
Sevdiğim bir söz
“Satranç hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu.” Adam FAWER
***
Biraz da gülelim!
Muayene
Adam karısı ile birlikte doktora muayene olmaya gider. Muayene biter ve doktor odasından çıkarak kadının yanına gelir ve Kocanızın ölmemesini istiyorsanız şu kağıda yazdıklarımı uygulayacaksınız der:
1- Sabahları güler yüzle güzel bir kahvaltı hazırlayın ve ise mutlu gitmesini sağlayın
2- Öğleleri eve geldiğinde güler yüzle karşılayın ve güzel bir öğle yemeği ile takdir edildiğini hissettirin, böylece günün geri kalan kısmını da iyi geçirmesine yardım edin.
3- Akşamları eve geldiğinde yemek özellikle güzel olmalı. Eve gelince eline bir kadeh içki verin dinlenmesini sağlayın.
4- Onun gönlünü hoş edin.
- "Eğer bu dediklerimi harfiyyen uygularsanız kocanızın sağlık yönünden hiçbir problemi olmayacak" der doktor.
Eve geldiklerinde adam karısına sorar,
- "Ne dedi doktor sana?"
- "... ölecekmişsin.."