Son yirmi yıldır Anadolu’muzda kar yağışına hasret kalmıştık. Yeraltı ve yerüstü sularımızda sıkıntılar yaşıyorduk. Allah’ıma çok şükür, 2022 yılı Ocak ayımızda yüzlerimiz güldü. Kar çok yağdı.

Sabah evden çıktım. Yollar karla kaplanmış. Elbette yerel yönetimlerimiz, karları eritmeleri ve halkımızın yollarda yürümelerini kolaylaştırmaları gerekti. Gördüğüm manzara gerçekten beni sevindirdi. Yollara kumlar serpilmiş. Kum serpilen yerlerde karlar eriyor. Yolda yürüyüşler kolaylaşıyor. Bu konuda Kırşehir ve Kırıkkale Belediye Başkanlarımıza ve kumlama çalışmalarına emek veren belediye çalışanlarımıza çok teşekkür ediyorum.

Biliyorsunuz Türkiye’mizde eskiden tuzlama çalışmaları yapılırdı. Yeni yeni kumlama çalışmaları yapılıyor. Bu konuda hassasiyet gösteren kurumlara da teşekkür ediyorum.

Neden teşekkür ediyorum diyorum. Çünkü yollara tuz attığınız ve yolları trafiğe açtığınız zaman, bu tuzlama çalışmaları doğru olmuyordu. Çünkü tuzlar eridiği zaman karlar erir. Erimeyle oluşan sular, kendi yolunu bulur. Yol kenarlarına ve kenarlarda bulunan bahçe ve tarım alanlara akar. Tuzlu sular vardığı yerlerde çoraklama yapar. Tarım ve meyvecilik alanlarımız için hiç doğru olmaz.

Kumlamada böyle sıkıntı olmaz. Ülkemizin tarım alanlarının daha verimli olmasını sağlamış oluruz.

Tuzlama mı? Kumlama mı konusunda tercihimizi kumlamadan yana yapmamız doğru olduğunu anlattım. Çünkü bu ülke bizim. Bugünleri korumakla, yarınlarına da iyi bakmak zorundayız.

Size bu yazımda bir konuyu da anlatmak isterim. Gerçekten böyle bir olayın yaşandığını şimdiye kadar duymamıştım. İnternette bir yazı okudum Yazı Delice denen bir zeytin ağacının anacından bahsediyor. Zeytinler bu Delice Fidanına aşılanıyor. Zeytin ağaçları bu anaç üzerinde yetiştiriliyor.

Yıl 1950’lere geldiğinde, İspanya Devleti, Türkiye’ye gelmiş. Odun satın almak istediğini bildirmişler. İstedikleri odunların da Delice fidanları olduğunu söylemişler. Biraz da yüksek fiyattan almak istediklerinde insanlarımız, Akdeniz sahillerinden başlayarak Ege Deniz sahillerindeki tüm Delice Fidanlarını köklerinden sökerek, İspanya’ya odun olarak satmışlar. Kömür yapılmasına ortam hazırlamışlar. Delice Fidanları sökülünce ve İspanya’ya satılınca zeytin üreticiliğimiz sıkıntıya düşmüş.

Türkiye zeytin üreticiliği konusunda, dünyada birinci olacakken bu hakkını kaybetmiş. Zeytin üreticiliğinde beşinci ülke durumuna düşmüş. Bu konuda söylemek istediğim şudur. Delice Fidanlarını kökünden sökülerek odun diye satılmasına izin veren yönetimlerin doğru yapmadıkları görülüyor. Oysa bu Ülke bizim. Bizim Ülkemizin geleceğini karartmaya kimsenin hakkı yoktur.

Bu yazımda bir üçüncü konuyu da sizlerle paylaşmak istiyorum. Benim 1950’li 1960’lı yılara aklım yeter. O yıllarda ipek ve ipekli giysiler, kumaşlar çok beğenilir. Yüksek fiyatlarla alınır ve satılırdı. Ne olduysa oldu. Bu yıllarımızda ipek ve ipekli giysiler, kumaşlar görünmez oldu.

Oysa ipek, ipekböceği denen bir böcek türünün ürünüdür. İpek sadece dut yapraklarını yiyerek büyüyor ve ipek dediğimiz ipliği veriyor. Size söyleyeyim. Önceleri Bursa ve çevresinde yetiştiriliyordu. Yetiştirmeye son verildi. İpekli kumaşlar da bulunmaz oldu.

Ne dedim. İpek böceği dut ağacı yapraklarını yiyerek büyür ve İpek ipliğini üretir. Ben Anadolu’yu bilirim. Anadolu’muzda yetişen ağaçları da bilirim. Mesela dut ağacı Kırşehir’de olsun, Kırıkkale’de olsun yetişir. Bir dut ağacı buralarda bir yılda beş metre ve daha fazlası boy verir. Yani buralarda ipekböceği yetiştirmek mümkündür. Bakıyoruz, buralardaki dut ağaçlarının kıymeti bilinmiyor.

Atalarımızda gelen İpek yetiştiriciliği de neredeyse yok denecek duruma getirildi. Demek istediğim şudur. Bir yılda beş metre boy veren dut ağacını ve bu ağaçlarda ipekböceği yetiştirilmesini, toplumun gündemine sokmak ve bu güzelim ipekçilik sanayini yeniden şahlandırmak yönetimlerimizin en birinci görevlerinden olmalıdır. Bilmem anlatabildim mi?