26 Şubat 2025 tarihi Ermenilerin Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasındaki Azeri Türk kardeşlerimize yaptığı vahşetin 33. yıl dönümü. Ermenistan’da konuşlu Rus mekanize birliklerinin yardımı ile Ermeniler, Azerbaycan’a ait Hocalı kasabasında çoluk-çocuk, yaşlı-kadın gözetmeksizin bilerce Türk’ü topyekun imhaya girişmesi neticesinde resmi kayıtlara göre 613, gayri resmi kayıtlara göre de 1500 Türk katledildi Bu konuda araştırması bulunan öğretim üyesi Efendi Barutçu’nun Yeniçağ Gazetesinde yayımlanan makalesini siz okuyucularımı bilgilendirmek amacıyla aşağıda yayımlıyorum.
Ermeni Kudurganlığı, Karabağ Meselesi ve Hocalı Katliamı... / Efendi Barutçu
Ermeniler’in Karabağ’a hâkim olma arzuları yeni değildir. Ermenilerin Karabağ’daki hâkimiyetlerinde başrolü Moskova oynamıştır ama Azerbaycan’ın Rus işbirlikçisi komünist yöneticileri de suçlular arasındadır.
Karabağ, 28 Mayıs 1918 tarihinde kurulup 27 Nisan 1920 günü Rus işgaline uğrayan Azerbaycan Cumhuriyeti’nin sınırlarına dâhildi. Moskova’nın ilk yaptığı iş, Azerbaycan’ı ikiye bölmek olmuştur. “Zengezur” adı verilen bölgeyi Ermenistan’a hediye ederek Nahçıvan ile Azerbaycan’ı ayırmıştır.
Bu uygulamanın birinci sebebi Türkiye ile Türk Dünyası arasındaki kara bağlantısını kesmekti. Moskova, işi zamana yaymış ve 70 yıl içerisinde, tarihi Türk yurdu Karabağ’da Ermeniler, çoğunluğu elde etmenin verdiği şımarıklıkla saldırıya geçmişlerdir.
Geçen bir asırdan beri devam eden ermeni propagandasının sonucunda yeryüzündeki bütün Türkler “medeniyetsiz” ve “vahşi” bir millet, Ermeniler ise dünyanın en mazlum, dertli ve sessiz, ama medeni bir milleti olarak gösterildi.
Bu işte, tarih boyunca Türklerin Asya ve Afrika’daki hâkimiyetini kıskanan ve onları bu kıtalardan kovmağa çalışan batı dünyasının ve özellikle İngilizlerin de büyük rolü olmuştur.
1912 yılında Rusya’nın Van, Erzurum ve Bitlis başkonsolosu olmuş General Mayevski “Van’daki hadiseler, Ermenilerin öldürülmesi” adlı raporunda şunları yazıyor: “Ermeni milleti hiç kimsenin değil, yalnız aklını kaybetmiş liderlerinin kurbanı oluyor. Onların liderlikleri sayesinde binlerce kan-kardeşleri mahvoldular.
Lakin bunun yerine, onlar hiç de kendi sosyal durumlarının iyileştirilmesini temin edemediler, aksine, acıklı ve karışık bir vaziyete düştüler”.
Bu günümüzde de böyle değil midir? Toplam nüfusu başkentimiz Ankara kadar bile olmayan Ermenistan yokluklar içerisinde kıvranıp, yüz binlerce insanı Rusya’da ve Türkiye’de çok düşük ücretlerle çalışmasına rağmen Rusya ve Amerika’ya güvenip Türkiye’ye kafa tutabilmektedir. Hâlbuki önümüzdeki 50 yılda büyük Ermenistan mümkün değildir.
Burada bir başka ilginç konu; milletler arası arenada acımasız bir rekabet içerisinde olan ABD ve Rusya’nın Karabağ meselesinde Ermenistan’ın yanında yer almış olmasıdır. Tıpkı Kıbrıs meselesinde Rum tezlerini savundukları gibi…
Bilindiği gibi birinci cihan harbi sonrasında ABD tarafından ilan edilen Wilson prensiplerinin “her halk çoğunluk olduğu yerde kendi kaderini tayin hakkına sahip olmalıdır’’ tezi, özellikle Anadolu’nun doğusunda bir Ermenistan kurma hayali ile ilgilidir.
Ama yanlış hesap Talat’tan dönmüştür. Osmanlı devleti tehcir kararıyla bu oyunu bozmuştur. ABD’nin karizması çizilmiştir, ABD’nin Türkiye’nin güney sınırlarını hâlen tanımıyor olmasının sebebi budur.
Günümüzde de Ermeni tezini desteklemesi ise yüz yıl önce Ermenilere verdiği sözleri yerine getirememenin mahcubiyeti, Hıristiyanlık taassubu ve Ermeni diasporasının baskısıyla oluşan iç politik sebeplerdir.
Zira bu mesele ABD iç politikasında önemli tesir uyandıran bir faktördür.
Aslında, Azerbaycan’da olan soykırımlar geçen yüzyılın başlarından başlayıp bugüne kadar devam eden bir silsiledir, bir zincirdir. Karabağ ve Hocalı bir katliam gibi, soykırım gibi, birbirini takip eden birbirini tamamlayan sistemli olaylardır.
Bu yüzyıllardır süregelen tarihi bir stratejinin, siyaset silsilesinin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte ortaya çıkıveren yeni bir halkasıdır.
Ancak Hocalı’yı esas cazip kılan, bölgenin dış dünyayla bağlantısını kurabilecek yegâne askeri havaalanına sahip olmasıydı.
Ruslar, Çarlık döneminden beri stratejik sebeplerle ve Hıristiyanlık mensubiyet duygusuyla Ermenilere sürekli destek olmuşlardır.
Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi Dağlık Karabağ meselesidir.
Türkiye’ye karşı tarihi bir ittifak içerisinde olan Rusya ve Ermenistan’ın bu ilişkilerinin son günlerde özellikle askeri boyutlarda daha da derinleştiği gözlenmektedir ve halen Ermenistan’ın en büyük ticari ortağı Rusya’dır.
Ekonomik gelişmelere paralel olarak, özellikle askeri alanda yaşanan tırmanış dikkat çekicidir. Bu bağlamda söz konusu silahların bölgede kime karşı ve ne için bulunduğu sorusu da akla gelmektedir.
Makalenin devamını haftaya yayınlayacağım.