Kadınlar Dünya Kulüpler Şampiyonası’nda finalde iki Türk takımı… Eczacıbaşı ve Vakıfbank…

         Dünya çapında sayısız başarılara imza atan bu iki takımımız bunlara bir yenisini eklediler. Yıl içerisinde Kadın Voleybol Milli Takımımız da Dana Şampiyonu olmuştu.

         Müthiş bir çekişme içerisinde geçen final maçında, maç ta finale gitti ve Eczacıbaşı DYNavit maçı 3-2 kazanarak Dünya Şampiyonu oldular. Bu gururlu günü bize yaşatan bu iki kadın voleybol takımımıza ve emeği geçenlere ne kadar teşekkür etsek, ne kadar övünsek azdır.

         Bu Dünya Şampiyonluğu Dünya…

         Daha önce yazdığım bir konu. Bu şampiyon olan takım voleybol değil de futbol olsaydı sabahlara kadar yer yerinden oynar, günlerce, haftalarca eğlenir; kutlamalar yapardık.

Şundan eminim ki bu müthiş, gurur verici finalin olduğundan kendini sporsever zanneden çoğu insanın haberi bile yoktur. Canları sağolsun.

Kazanan Türk voleybolu oldu. Helal olsun kızlarımıza…

                   ***

Bu da Kırşehir adına sevindirici bir haber.

Kadın hentbolcularımız Samsun deplasmanından rakiplerini 34-42 gibi farklı bir skorla yenerek büyük bir iş başardılar. Darısı Çarşamba günü Kırşehirspor’a…

HİÇ YAKIŞMIYOR!

Geçtiğimiz günlerde Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu kullandığı Elçilik arabasıyla bir garip motokuryeye arkadan çarparak ölümüne sebep oldu.

Kazadır olabilir ama sorumluları gereken cezayı almalı. Bu olayda kazanan güç oldu!

Olay baştan beri örtbas edilmeye çalışıldı, motorkuryenin intihar edildiğini söyleyecek kadar bayağılaşıldı.

Olayın yaşandığı ülkenin yüzde 99’u suçlunun ülkesinin yüzde 100’ü Müslüman.

Param var, pulum var, makamım var, yani her türlü güçlüsün. Ama bu yapılan Müslümanlığa, insanlığa sığıyor mu?

Bırakın Müslümanlığı vicdana sığar mı?

Olay bizim ülke gerçekleşiyor, adamın elini kolunu sallayarak ülkesine kaçmasına göz yumuluyor!

Müslüman Somali Cumhurbaşkanı da oğlunu koruma altına alıyor!

Var mı Müslümanlıkta böyle bir şey.

Yazıklar olsun, olan gariban kuryeye ve ailesine oldu…

4 PERDELİK TİYATRO!

         Asgari Ücret belirleme çalışmaları 4 perdelik bir tiyatro oyunu. Ne olacağı baştan belli! Ama ben sonunu söylemiyorum, tiyatronun bir anlamı kalmaz. Siz de bu tiyatroyu izleyip zevk almaya(!!) çalışın!.

         Birinci perde kapandı. Komisyon 11 Aralık’ta ilk toplantısını yaptı.  Ne görüştüler? Hiçbir şey!

         Sadece toplandılar, çay kahve içtiler, sohbet ettiler ve bir tek kelime ücreti konusu gündeme geldi mi? Hayır! Koskoca bir hayır!

         Olsun işçi beklesin!

         Bir de sonuç zaten belli! Neyi konuşacaklar ki?

         Baştan belli olan konuyu dördüncü perde sonunda açıklayacaklar!

Önemli olan onlar toplantı huzur hakkını cebe indirirler!

İşçi-memur beklesin işleri ne?

Ama ben tiyatronun birinci perdesini hiç beğenmedim! Diğer üç perdesini de beğeneceğimizi hiç zannetmiyorum!

KOMEDİ!

         AK Partili bir bayan vekil Meclis’te yaptığı konuşmada, “AK Parti’den önce Türkiye’de tiyatro yoktu!” diyor!

         Yapma yahu, insanları güldürmeyin, insanları gülünç duruma düşürmeyin!

         Bunu söylerken bırakın başkasını kendisi söylediğine inanıyor mu acaba?

         Bırakın Cumhuriyetimizin Kurucusu Büyük Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün 1920’lerde kullandığı traktörü söylemiyorum bile…

Bakın size bir şey anlatayım.

Ben şoförlüğü ilk kez traktör kullanarak öğrendim. Eniştemin traktöründe. Hasat zamanı Keskin’in bir köyünde ekin biçiyorlardı. Ben de yanlarına gitmiştim. Yıl kaçtı biliyor musun? 1968…

Güler misin, ağlar mısın?

2002’den önce Türkiye’de traktör yokmuş!

Ben kendimden şüphe ettim!

Acaba benim traktör kullandığım yer Keskin’in bir köyü değil de, başka bir gezegen miydi acaba?

Ama önemli olan 1968 yılında traktör kullandım. Ala Keskin’in bir köyünde, ama başka bir gezegende!

Yanılıyorsam hanımefendiden özür dilerim.

Yeter artık yeter yahu!

İnsanları bu kadar aptal yerine koymaktan vazgeçin!

Aslında bunu söylerken, siz zavallı ve cahil durumuna düştüğünüzün farkında mısınız?