Genç insan hayata bahar sevinciyle girer. Her şey renklidir. Dünya ona parlak bir umuttur. Fakat zamanla heycanı soğumaya başlar.Sabah tazeliğini gün boyu koruyamaz. Gençlik geçer, yaş olgunlaşır ve nihayet kendini ilerleyen yaşına teslim olur.
Varacağı yer hayatın sonudur. Söylediği sözler ve davranışları onun kişiliğini meydana getirir ve öylece istikbale yürür. Geçmiş hep onunladır. Yaş ilerledikçe günah işlemeye devam ederse sonu korku ve üzüntüdür .
Öte yandan, yapacağı iyi şeyler ile bir zırha bürünür ki böylece inancının , vicdanın ve yaşadığı hayatın sıhhatine ulaşır. Kişiliği onun terbiyesi olur. Böylece kendinde gönül alıcı söylem ve doğru iş yapma cesareti bulur.
Var olan tüm canlıların bu Dünya'dan gelip, gitme ve kalma isteği kendine has değildir. Mukadder olan görünmez bir habercinin kesin geleceği ve ister zengin ol, ister fakir şeklini değiştirecek olan işte bu habercidir.
Bu hepinizin başına gelecektir. Aslında bizler her gün mezarlarımızı kazmaktayız. Bir kum saati gibi GÜNBEGÜN azalan bir yaşanmışlık..!
Ebediyen yaşayan yok. Buna rağmen zaman ilerledikçe öyle bir hale geliyoruz ki, zihni ve bedeni hiçbir faaliyet
gösteremiyoruz.
Hem kendimize hem de başkaları için yük oluyoruz.
Daha fenası hala olduğumuz makamda daha çok kalmak ve yaşamak istiyoruz.
Ebediyen yaşayacak mısın ey faniii..?
Bahara denk gelen bu Ramazan ayında bari biraz muhasebe yapalım. Çünkü yapılan değersiz işler için YAS tutulmuyor...
Daha ötesine aklım ermiyor...
Belki de ötesini Dervişe sorulan bir soruya verdiği cevap ile bağlamalıyım;
Dervişe sormuşlar;
“En zor olan nedir? “
“Sözdür” demiş.
“Anlatması da zor, anlaması da...”
Ve
Dünyaya bu kadar daldığımız dönemde , A'RAF süresi üzerinde düşünelim derim.
"Yarattıklarımız içinde, daima Hakka giden yolu gösteren ve onunla adaleti gerçekleştiren bir topluluk vardır."
A’raf Suresi- 181.