(Kötülük ve iyilik)

Toplumlar, bireyler ve hatta tarih boyunca medeniyetler, hep bir düşman arayışı içinde olmuşlardır. Çünkü kötülük, tanımlanabildiği sürece mücadele edilebilir bir tehdittir. Oysa asıl tehlike, iyilik maskesiyle gelen, rol yapan, insanları sahte duygularla ikna eden ve sonunda ihaneti dahi alkışlatacak kadar ustaca oynayanlardadır.

Bu bağlamda, “Kötü rol yapmaz, tehlikesi bellidir; ama iyiliği sahneleyen, ihaneti alkışlatır.” sözü, sadece bireysel bir gözlem değil, aynı zamanda siyasal, toplumsal ve psikolojik bir uyarıdır.

Gerçekten kötü niyetli olan biri genellikle maskesizdir. Öfkesini saklamaz, zararı da çoğu zaman açıktır. Bu tür kişilerden korunmak daha kolaydır çünkü niyetleri bellidir. Bu kötülük çoğu zaman kendini ele verir: Yalan söyler, aldatır, zarar verir ama bunu saklayamaz.

Kimi zaman bu tür kötüler "korkutucu" olsa da onların zararı, fark edilebildiği sürece sınırlıdır. Onlarla mücadele mümkündür çünkü düşman olduğunu biliriz.

Asıl tehlike; iyilik yapar gibi görünen, yardımseverliği, merhameti, hatta sadakati dahi sahneye koyanlardadır. Bu insanlar, çevresindeki güveni kazanır, “iyi insan” kimliğini ustalıkla taşır. Ancak bu “iyilik” bir gösteridir. Gerçekte ise menfaat, kibir, yönlendirme ya da daha derin ihanet planları vardır.

Bu kişiler öyle inandırıcıdır ki, ihaneti bile başkalarına alkışlatabilirler. En tehlikeli yıkım, alkışlarla gelen ihanettir. Çünkü o zaman insanlar ihaneti bile sadakat sanarak kutlarlar.

Tarih boyunca bazı liderler, ideologlar ya da yapılar, halka umut sunmuş, iyilik ve adalet vaat etmiş; ama gerçekte yıkım getirmiştir. Toplumlar bu sahte iyiliği gerçek sanarak hem kendilerini hem de geleceklerini feda etmişlerdir. En karanlık dönemler, “en aydınlık sözlerle” başlamıştır.

Bu sebeple bir toplumu kandırmanın en etkili yolu, “iyi biriymiş gibi” görünmektir.

Günümüz dünyasında medya, sosyal platformlar, imaj yönetimi; “görünenle gerçeği” birbirinden tamamen ayırmıştır. Bir kişi ya da yapı, kendini ne kadar “iyi” gösterebilirse, o kadar güçlü olur. Bu güç, gerçeği bastırır, yalanı alkışlatır.

İhanetin alkışlatılması ise toplumun sağduyusunu felce uğratır. Çünkü insanlar, alkışladıkları şeyin aslında kendi zararları olduğunu yıllar sonra fark ederler.

Kötülüğün ve iyiliğin farkında olmak, bize önemli bir uyarı sunar: Gerçek iyilik sessizdir, gösterişli değildir. Sahneye konan iyilik, çoğu zaman bir rol, bir yanılsamadır,gözbağıdır. Kötüyü fark etmek kolaydır ama iyiliği oynayanı tanımak için derin bir sezgi, sağlam bir vicdan ve eleştirel akıl gerekir.

Bu nedenle en büyük düşman, bazen en kibar gülümsemeyle gelir. Ve çoğu zaman, alkışlar arasında bir ihanet yükselir.

Unutma: Gerçek iyilik rol yapmaz; rol yapanınsa nereye hizmet ettiğini sorgulamak gerekir.