Türkiye coğrafyası o kadar değişik bir mozaik ki; her yörenin kendine has özel gelenekleri vardır. Bu durum doğudan batıya, kuzeyden güneye son derece değişik farklılıklar gösterir. Düğünleri, bayramları, ölüm törenleri, eğlence kültürleri farklı farklıdır. Folklör, türkü, gece eğlenceleri her yörede ayrı tipik özelliklerle karşımıza çıkar. Kırşehir’in de bu alanlardaki kültürünün kendine has bir yapısı vardır. Bu gelenek ve yöresel kültür örneklerinin doğal olarak günümüze kadar gelenleri olduğu gibi, bazısının da değişen yaşam koşulları içinde kaybolup gittiğini görebiliriz. Aslında bu konular biraz da, bu alanda araştırma yapan uzman kişilerin ilgi alanına girer. Ama bizim de çocukluğumuzda, gençliğimizde yaşayarak bu günlere kadar taşıdığımız kültürel değerlerimiz var.
Bugün daha iyi anlaşılabilmesi için kısa kısa da olsa bu gelenek kültürümüzün bazılarından bahsetmek istiyorum.
Bizim ölüm geleneklerimiz vardı. Yardımlaşma duygularıyla cenaze evine bütün komşular yemekler getirir, taziyeye gelenlere ikram edilirdi. Cenaze sahibine iş düşürülmezdi. Köyümüzde ve yakın köylerde bu uygulama vazgeçilmeyen bir kültür değeriydi. Ne var ki; zamanla şehirleşme ile birlikte, değişen yaşam standartları bu uygulamayı ortadan kaldırmıştır. Ayrıca konu öyle bir duruma gelmiş ki; cenaze sahibi tüm taziyeye gelenlere yemekler vermeye başlamıştır. Hem de bundan 20-30 yıl öncesinde daha da abartılarak koçlar, danalar kesilerek ölenin hayrına diye yemekler verilmiştir. İşin ekonomik boyutu bir yana, insanlar acıları ile baş başa iken birde soğukta, karda kışta yemek pişirmek durumunda kalırlardı. Zaman içinde, yaşam koşullarının biraz iyileşmesi sonucu hazır pide- ayran ikram edilmeye başlanılmıştır. Bu günlerde bunun da kaldırılması söz konusu edilmektedir. Kaldırılırsa iyi olur mu? Bence olur. Bırakalım cenaze sahibi acısını acı gibi yaşasın. Gelenler de başsağlığı dileyip gitsin.
Bizim düğünlerimiz vardı. Davullu-zurnalı. Halaylar çekilir, kınalar yakılır, mermiler atılır, masalar kurulur, iki gün iki gece eğlenceler olurdu. Sonunda allı pullu gelin getirilirdi. Düğün kültürümüzde abdallar dediğimiz ustaların, Kırşehir folklör değerlerini yansıtmalarına doyulmazdı. Bir zaman köçekler oynardı. Güzelliği tartışılır ama o da unutuldu. Zaman içinde düğün geleneklerimiz de erozyona uğradı ve koca salonlara girdi. Ne olduğu anlaşılmayan bir gürültü müziği ile iki saatlik bir zamana sığdırılır oldu. Günümüzdeki düğünler daha mı iyi? Bence değil. Teknolojik gelişme tabii ki iyidir. Ama düğün geleneklerimizi süpürüp gitti. Davullu-zurnalı, tan pilavlı düğünleri tercih ederim.
Bizim kış gecelerimiz vardı. Kış ortası olan şubat ayı başlarında gençler bir gece değişik kıyafetler giyerek saya gezerlerdi. Gece boyunca kendi mahallesi içinde ev ev dolaşıp, yiyecek malzemeleri toplayıp sabaha kadar eğlenirlerdi. O günleri yaşayanlar eminim ki şunu derler. “keşke o günleri tekrar yaşayabilsek.”
Bizim yılbaşı gecelerimiz vardı. Evlerde, toplanıp tombala oynanırdı. Çaylar, ceviz, kuru üzüm, iğde, köftür gibi çerezlerle eğlenceler devam ederdi. Kahvehanelerde kocaman varilden yapılmış odun sobasının etrafında portakal ve cevizine kumar oynanırdı. Saat 12 oldu mu, herkes biletini alır radyodan yayınlanan milli piyango yayını sessizce dinlenirdi. Biraz sonra, en fazla çıkan amortilerle evlere dönülürdü. Televizyon yaşam dünyamıza girince, herkes ona kilitlendi kaldı. Birkaç müzik programından sonra herkes İnci Birol, Özcan Tekgül’ü beklerdi. Ya şimdi, yılbaşı mı, değil mi? Hiç hissedilmiyor. Sormak gerekirse; eski yılbaşları mı? Yoksa günümüzün yılbaşları mı? Bu yıllarda yılbaşı yapılıyor mu ki?
Demem o ki: bizim birçok kültürel değerlerimiz vardı. Yaşam koşullarında sıkıntılar vardı. Eğlence olanakları yok gibiydi. Ama insanlarımız yukarda saydığım kısıtlı eğlencelerden bile çok mutluydular. Zaman içindeki gelişmeler, yaşam düzenini tamamen değiştiriyordu. Kültürel değerler unutuluyor, yerini başka eğlence şekillerine bırakıyordu. Yaşam biçimleri oldukça değişiyordu. Peki, sorayım o zaman günümüz insanları bu yaşam şartlarından mutlu mu? Buna istatistik olarak yanıt veremem. Kişisel olarak bana sorarsanız, ben çocukluğumu olduğu gibi geri isterim.
Toplumları bir arada tutan değerlerden biri gelenekler, kültürel değerlerdir. Bu değerlerden günün koşullarının gerisinde kalanlar kendiliğinden unutulur gider. Ama birçoğu yıllar yılı devam eder. Her ne olursa olsun, toplumlar kültürel değerleriyle yaşar. Onlara sahip çıkalım, yaşatalım sevgili dostlar