Kırşehir 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cacabey Meydanı’nda… Kırşehir’in yöneticileri ve halk burada. Hiçbir parti bayrağı yok.

Kırşehir 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cacabey Meydanı’nda…
Kırşehir’in yöneticileri ve halk burada. Hiçbir parti bayrağı yok. Sanki millet bu alanı panayıra çevirmiş durumda.
Peki ülkemiz bu hale nasıl geldi, ne olacak bundan sonra?
Evet, cin şişeden çıktı.
Peki, bu cini şişeye kim soktu da 40-50 yılımızı hibe ettik ve değişik kılıktaki cinleri bizler tanıyamadık. Bu cinleri nasıl şişenin içerisine sokup orda boğacağız. İlla duvara toslamamız mı gerekiyordu doğruyu bulmak için.
Peygamberi kucağına alan ve sırtını Allah’a dayadığını söyleyen şarlatanların önünü kimler kesecek bundan sonra. Halkın kendi aklı ve iradesi ile yaşamasına neden müsaade edilmiyor. Çünkü halkın sırtında geçinmeyi sanat edinmiş kimseler, ortamda boşluk bulduğu an yine meydanlara dalacaktır.
Bunun sinyallerini veren gurupların, demokrasiye sahip çıkalım toplantıların da yavaş yavaş kendilerini göstermeye başladıkları görülüyor.
Daha ilk başlangıçta yani tankların kışlalarda çıktığı gün askerleri tekme tokat yere yatırmaları ilk işaretleri gibi değil mi?
Asker verilen emri yerine getirmeyi öğrenir, fakat işin ciddiyeti ortaya çıkınca çok geç kalınmış olur. Hiç bir Türk askeri kendi halkına silah doğrultmaz, ama haysiyetsiz ve karakteri zayıf kimselerin emir komutası altına girince maalesef uymak zorunda kalır astlar. Zaten yanlışlığın farkına varan cesur ve vatansever komutanlar ve birlikleri gereğini yaptılar, çeteleri derdest ettiler.
Bu cennet ülkemde ben kendi inançlarımı, kendi kültürümü ve kendi geleneklerimle yaşamak istiyorum, bu benim gibi düşünen her vatandaşın hakkı. Benim kitabım ve Kuran’ım var, okumuşluğumda var. O zaman doğruyu, eğriyi ayırt edecek zekâya da çok şükür sahibiz, o zaman aracıya ne gerek var.
Fakat her dinde muhakkak bir çıkarcı gurup bulunuyor ve mensup olduğu inandığı dinin soyguncu çetesinin ağına düşüyor. 10 bin tutuklu ve 50 binin üzerinde açığa alınan vatandaş ve asker var. Silivri davalarında düzmece suçlamalarla hiç kabahati olmayan değerli komutanlar ve devlet adamları var.
Bunların yaşları dolmayan ve ihtiyaç duyulan kurumlara tekrar çağırıp görev vermek, bir nebze gönüllerinin alınacağı gibi darbecilerden boşalan boşluklar doldurulur. Hükümetin bunu düşünmesi, halkın itimat ve güvenini artırır.
“Testi kırıldıktan sonra yol gösteren çok olur” derler. Evet bundan sonra yol gösterenlerin çokluğu da iyi bir netice. Halkın devlete ve hükümete güvenini gösterir. Devletin bundan sonra vatandaşına sahip çıkması gerekir. Kendi okullarında gençleri eğitmesinin önemi herhalde anlaşılmıştır.
Kim ve ne olduğu belli olmayan ve nasıl bir eğitim verdiği tartışılır olan sözde dershaneler ve okul adı altındaki ticarethaneler derhal kapatılmalı. Bunun için hükümetin çalışmalar yaptığı sinyalleri var, inşallah yine araya bazı şeytanlar fırlamaz.
Hükümetin yaptığı temizlik harekâtına kimsenin bir şey söyleyeceği zannedilmesin, yalnız bu kargaşanın içinde hiç suçu olmayanlarda mağdur olabilir.
Feto çete gurubunun girmediği ve bütün devlet kuruluşlarında yuvalandığı herhalde hükümet tarafından da muhakkak biliniyordur. Bütün resmi kurumlarda ve belediyelerde yapılanan Feto’cu gurupların temizlenmesi belki zaman alabilir, ama bu arada aynı parti içerisinde Feto militanlarının da olduğu unutulmamalı. Bunlar geçmiş zamanlarda hocalarının elini öperken çekilmiş fotoğrafları değişik gazetelerde yayınlandı, bunların panik içerisinde vatanı nasıl terk ettiklerini başında öğreneceğiz. Fakat bizler onların nasıl kaçtıklarını öğrenmeden önce devletin, o hainlerin geldiği mevkileri ve isimlerini bekliyoruz.
Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın takdire değer bir cesaret göstererek, belki de canı pahasına Türkiye’yi uçurumun eşiğinden kurtardı. Fakat bu duruma nasıl gelindiğinden ders alınarak gereken tedbirlerin alınması lazım.
Eğitim sistemindeki çarpıklıklar düzeltilirken Feto çetelerinin daha önce değişik vaatlerle halkın elinden aldığı gayri mülkler el değiştirmeden devletin eğitim kurumlarına devredilmeli ve yasal değişiklikler ivedili olarak yasalaştırılmalı.
Feto arbedesinde hayatını kaybeden insanların hesabı elbette sorulacak. Bundan kimsenin şüphesi olmamalı ve en kısa zamanda netice alınmalı. Feto’yu da teslim etmeyen üvey babasıyla da peyderpey karşılıklı oturup ilişkileri tekrar gözden geçirmek gerekir. Sadece Coni ile değil Türkiye’de faaliyet gösteren diğer terör guruplarına destek veren ülkelerle de masa başı yapmalı.
Türkiye’de en önemli şey artık bir liyakat sistemi getirilmeli. Layık olanlar, iyinin ehli olanlar göreve getirilmeli.
Düşünebiliyor musunuz bu darbe girişiminde bulunan, 300’e yakın insanı katleden, meclisi bombalayan canilerin nasıl büyüdüğünün kamuoyu tarafından bilinmesi gerekiyor. Bunlar uzaydan gelmediler, başka ülkelerin askerleri değiller. Bunlar yurtsever subayların sistem dışına atıldığı, Türkiye’nin en başarılı amirallerinin, en başarılı albaylarının, en başarılı hava pilotlarının Balyoz ve Askeri Casusluk davalarında yok edildiği bir dönemde getirildi. Balyoz ve Ergenekon’dan yargılanan askeriyenin dışına itilen, emekli edilen insanların mutlaka göreve getirilmesi gerektiğini herkes söylüyor ve yorumluyor.
Yıllardır uyarıldı. Balyoz, Askeri Casusluk, Ergenekon davalarında yüksek sesle söylendi. Laiklik ilkesi yok sayıldığı için cemaat ve mensupları devlet içinde örgütlendi. Anlaşıldı ki bu işi yapanlar bir devlete değil bir cemaatin liderine bağlı ve oradan emir alıyor. Onun için laiklik ilkesini herkesin önemsemesi gerekiyor. Laiklik herkes için hava ve su kadar önemlidir. Devlette liyakat sistemi hayata geçirilmeli, filan cemaate mensup, filan tarikata mensup olduğu için insanlar yükselmemelidir. KPSS bütün ciddiyetiyle tekrar getirilmelidir ve farklı oluşumlara izin verilmemelidir. Aksi olursa korkarız bir süre bugün yaşadıklarımızın daha kötüsünü yaşarız.